30 Aralık 2011 Cuma

17th International Conference on Violence, Abuse & Trauma, San Diego

http://www.fvsai.org/
The Taylor and Francis Group, the Institute on Violence, Abuse and Trauma (IVAT), the Family Violence & Sexual Assault Institute, and I are pleased to invite you to one of two luncheons for the Journal of Child Sexual Abuse, Journal of Aggression, Maltreatment, and Trauma, and the Journal of Child & Adolescent Trauma, during the Chadwick Conference on Child and Family Maltreatment in San Diego, CA. The first lunch is on Monday, January 23, 2012 from 11:30 am - 1:00 pm, or the second one is Thursday, January 26, 2012 from 11:30 am - 1 :00 pm.  Both of these are at the Trellis’ restaurant at the Town & Country Hotel where the conference is.  Please choose one and let me know by sending back this email with the information noted below.

These meetings enable us to share many exciting changes and plans for the journals and publications, such as our new addition of the Journal of Family Violence that we are now editing as well. It also enables us to share information about IVAT/FVSAI and our events and conferences, and the National Partnership to End Interpersonal Violence Across the Lifespan (NPEIV) that has taken off in a big way.

These meetings also enable you to give us feedback on our journals, books, trainings, and conferences so that we can continue to improve our services and procedures. It also gives you an opportunity to brainstorm ideas for articles, collaborative projects, special issues, etc.  Therefore, I hope you can come to one of the luncheons. If you also want to set a separate meeting with me during this conference, just let me know so I can block the time - I will be there periodically.

Kindly RSVP no later than by Friday, January 13, 2012 by checking one of the below via email at bgeffner@pacbell.net.



Sincerely,

Bob Robert Geffner, Ph.D., ABPP, ABN
Founding President, Family Violence & Sexual Assault Institute (FVSAI)
Founding President, Institute on Violence, Abuse, & Trauma (IVAT)
Clinical Research Professor, CSPP, Alliant International University
Co-Chair, National Partnership to End Interpersonal Violence Across the Lifespan (NPEIV)
Past President, Trauma Psychology Division, American Psychological Association

10065 Old Grove Rd., Suite 101
San Diego, CA  92131

Ph:  (858) 527-1860 x4050    Fax:  (858)- 527-1743


http://www.fvsai.org/

28 Aralık 2011 Çarşamba

TIBBEN SAKAT (AKŞAM GAZETESİ)...

Emmanuel Emenike
Cerrahpaşa'da hazırlanan ve ek klasörlerde yer alan Bilimsel Mütalaa'da Emenike'nin sakatlığının ciddi olduğu ve tedavisinin yaklaşık 2-8 hafta sürmesi gerektiği yazıyor.


F.Bahçe'ye yönelik en önemli şike iddialarından biri de Emanuel Emenike'nin 8 Mayıs'taki maçta kasıtlı olarakSarı-Lacivertli kulübe karşı oynamadığıydı. O maçta 'sakat' olduğunu savunan Emenike'nin avukatları, Özgün Tıbbi Görüntüleme Laboratuvarı veAcıbadem Bakırköy Hastanesi Radyoloji Bölümü'nden Dr. Ali Türk tarafından yapılan inceleme raporlarını Cerrahpaşa Tıp Fakultesi Adli Tıp Anabilimdalı'na vererek 'Bilimsel Mütalaa' yapılmasını istedi. 

Adli Tıp ve Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr.Coşkun Yorulmaz mütalaanın sonucunu 3 başlık altında açıkladı. İşte o mütalaa ve ortaya çıkan sonuçları:


Emenike'nin karın kaslarında 03.05.2011'de radyolojik görüntüde saptanılan yaralanma ve kanama bulgularının üst sınıf spor aktivitelerinde, kişinin performansını etkileyeceği, ağrı duymasının bu yetersizliğe katkı sağlayacağı bu nedenle yaralanmanın saptandığı tarihten 5 gün sonra birfutbol maçında profesyonel bir futbolcu ile ilgili beklentileri karşılayacak performans göstermesinin tıbben mümkün olmayacağı...

ÇIKAN MESAJ: Emenike 5 gün sonraki F.Bahçe maçında tıbben oynayamaz. 

OYNASA İHMAL OLURDU 
203.05.2011 tarihli radyolojik görüntüde saptanılan yaralanma ve kanama bulgularının, olayın üzerinden 72 saatten fazla bir zaman geçtiği düşünüldüğü, hasta görülmediği ve takipleri bilinmediğinden geniş bir marjda değerlendirildiğinde, mevcut lezyonların iyileşerek spora dönme süresinin 2-8 hafta arasında değişebileceği...

ÇIKAN MESAJ: Maçta oynamayı bırakın, sakatlığın tedavisi 2-8 hafta sürer. 303.05.2011 tarihli radyolojik görüntüleme yönteminde saptanılan bulguları olan bir soprcunun, bu tarihten 5 gün sonra 08.05.2011 tarihinde çok ağır kapasite kullanımı gerektiren bir futbol maçına çıkması, değerlendirme bölümünde belirtilen önemli komplikasyonlara yol açabileceğinden; futbolcunun maça çıkması yönünde bir tıbbi kararın tıbbi sorumlular açısından bir ihmal iddiasını gündeme getireceği kanaatine varılmıştır.

ÇIKAN MESAJ: Bu halde oynatırsanız futbol hayatı riske girer, oynar raporu veren doktor da görevi ihmalle suçlanır.



Kaynak: http://www.aksam.com.tr/tibben-sakat--88244h.html

SAĞLIK HUKUKU SEMPOZYUMU İSTANBUL


İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesinin düzenlediği "Sağlık Hukuku Sempozyumu" programı;



08.00 – 09.00Kayıt 
09.00 – 09.30Açılış ve protokol konuşmaları 
09.30 – 10.00Slayt sunumu:Tarihten Bugüne SamatyaDoç. Dr. Ramazan Dansuk
10.00 – 10.40Malpraktis ve Komplikasyon Kavramları Hekimin Sorumluluğu (Tazminat, Hukuki, Cezai) Vaka ÖrnekleriAv. Y. Tunç Demircan
10.40 – 11.00Ara 
11.00 – 11.40Sağlık Çalışanlarının Hukuki Sorumluluğu
Hasta Hekim Sözleşmeleri
Sağlık İşletmelerinin Sorumluluğu
Doç. Dr. Hakan Acar
11.40 – 12.20Sağlık Hizmetlerinde İdari Sorumluluk, Kamu Hastanelerinin Sorumluluğu İdare ve Meslek Örgütü Soruşturması Prof. Dr. Turan Yıldırım
12.20 – 13.004483 sayılı Kanun ve İdari Yargı Tazminat Davalarıİdare Mahkemesi Başkanı
Dr. Selami Demirkol  
13.00 – 14.20Yemek 
14.20 – 15.00Tıbbi Kayıtlar, Aydınlatılmış Onam ve Hasta Rızasının AlınmasıProf. Dr. Pervin Somer
15.00 – 15.40Malpraktis ve BilirkişilikProf. Dr. A. Coşkun Yorulmaz
15.40 – 16.00Ara 
16.00 – 16.40Yüksek Mahkeme BakışıYargıtay Tetkik Hakimi Mine Kaya

27 Aralık 2011 Salı

YENİ YIL KUTLAMASINA DAVET...

Adli Tıp Uzmanları Derneği geleneksel yılbaşı kutlaması  

28.12.2011 günü Saat 14:00 den itibaren 

İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı 

ev sahipliğinde gerçekleşecektir. Birlikte olmak dileğiyle...

ADLİ TIP UZMANLARI DERNEĞİ YÖNETİM KURULU

İ.Ü. CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ ADLİ TIP ANABİLİM DALI


Adli Toksikolog Dr. Jairo Peláez Rincón (Kolombiya)
yeni yılınızı bir karikatürüyle kutluyor...
 
   
Karikatür:
Jairo Peláez Rincón MD.
Laboratorio de Evidencia Traza
Instituto Nacional de Medicina Legal y Ciencias Forenses

Bogota-COLOMBIA

23 Aralık 2011 Cuma

ATUD YARGITAY GÖRÜŞMESİ...

Adli Tıp Uzmanları Derneği olarak, başkanımız Prof.Dr.Ümit BİÇER, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2011/76 sayılı  kararı nedeniyle "beden ve ruh sağlığı"nın bozulması hususunda dün Yargıtay 1. Başkanvekili İhsan Akçin ile telefonla görüşmüştür.

YAPILAN GÖRÜŞMEDE;
1. Yargıtay'ın kararını olumlu bulduğumuzu, ancak Adli Tıp Kurumu İhtisas kurullarına benzer bir "kurul" tanımlamanın sakıncalarından söz edildi.
a. Bazı anabilim dallarının 5 kişilik heyeti oluşturmak adına konuyla ilgisi olmayan uzmanları heyete dahil ettiklerini,  bunun da hedeflenen amaca uygun olmadığını, yasak savmak adına hareket edileceği endişesi karşı karşıya kalacağımız paylaşılmıştır.
b. Oluşturulması gereken "heyet" vurgusunun doğru olmadığını, uygulamada sıklıkla "sağlık kurulu" raporlarında olduğu gibi aslında bir hekimin konuya vakıf olup diğerlerinin imza attığını, mevzuatta 5 kişilik bir bilirkişi  heyetinin tanımlanmadığını, aslında bunun gerekli olmadığı açıklanmıştır.

2. Ancak bu konudaki görüşlerimizi yüz yüze paylaşarak yaşanan sorunları daha rahat anlatabileceğimizi, farklı hususları da bu görüşmede ele alabileceğimizi, hatta bu görüşmede ilgili uzmanlık derneklerinin başkanları ile de gelebileceğimiz bildirilmiştir.

3. Başkan; bu görüşmeden mutluluk duyacağını, Ocak 2012'de görüşmemizin uygun olduğunu, görüşmeye 14. Ceza Dairesi'nin üyelerinin de davet edileceğini ve bu konuyu birlikte ele alabileceğimizi belirtmiştir.

ÖZETLE YARGITAY'IN VURGULADIĞI BAŞLIKLAR;
1. Yapılan düzenlemenin konunun hassasiyeti ve kamuoyunda yaratılan tartışmalar nedeniyle; uygun olmayan, nedensellik bağı yeterince açıklanmayan, gerekçelendirilemeyen ve kendi içinde çelişki yaratan görüşlerden kaynaklandığını;

2. Raporlarda adli tıp uzmanının olmazsa olmaz olduğunu, çocuk psikiyatrisi ve diğer uzmanlardan da görüş alınmasını düşündüklerini;

3. Heyette yer alan uzman sayısı ve uzmanlık alanları hususunda başkaca bir öncelikleri olmadığını, gerekçeli ve yeterli raporların kabul edilebileceğini,

4. Bu konunun birlikte ele alınabileceğini; ancak bu konuda öncelikle adli tıp uzmanları ile birlikte olmak isteyeceklerini belirtmişlerdir.

Sonuç olarak Ocak 2012'nin ikinci haftasında Yargıtay üyeleri ile yüz yüze karşılıklı görüşülmesi kararlaştırılmıştır.

ATUD ADINA YAPILACAK GÖRÜŞMEDE;
*Yeterli uzman bulunmayan üniversite, eğitim hastaneleri ve şube müdürlükleri hususu da ele alınacaktır.
* Yargıtay'la ATUD adına yapılacak olan görüşmede yukarıda saydığımız veya unuttuğumuz tartışma başlıkları konusunda değerli grup üyelerinin görüş ve önerilerini bekliyoruz.

ADLİ TIP UZMANLARI DERNEĞİ
YÖNETİM KURULU

Çocuk İstismarı ve İhmali Olgularına Yaklaşım Sempozyumu ZONGULDAK

ZONGULDAK KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ
Sempozyum Programı (27 ARALIK 2011)
Açılış Konuşması: Prof. Dr. Mustafa Aydın (ZKÜ Tıp Fakültesi Dekanı)  

I. Oturum: Çocuk istismarı ve ihmalinin tanısında sağlık çalışanın yeri (10:30-12:00) Oturum Başkanı: Doç. Dr. M. Ali Kurçer (ZKÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD)
Çocuk hastalıkları uzmanının çocuk istismarı ve ihmali olgularına yaklaşımı
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Özçetin (ZKÜ Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD)
Hastanelerde çocuk istismarı ve ihmali olgularının yönetiminde karşılaşılan güçlükler
Yrd. Doç. Dr. İ. Etem Pişkin (ZKÜ Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD)
2. Basamak Devlet Hastanesine başvuran çocuk istismarı ve ihmali olgularının değerlendirilmesinde çocuk ve ergen ruh sağlığı hastalıkları uzmanının yeri
Uzm Dr Özge Metin (Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi)
ZKÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’na başvuran çocuk istismarı ve ihmali olgularının değerlendirilmesi
Doç Dr Nuray Atasoy (ZKÜ Tıp Fak. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD)
Çocuk istismarı ve ihmalinin adli tıp açısından değerlendirilmesi ve Zonguldak Deneyimi
Doç Dr Rıza Yılmaz (ZKÜ Tıp Fak. Adli Tıp AD)
Tartışma

II. Oturum: Çocuk istismarı ve ihmalinin olgularında yasal süreç (14:30-16:00)
Oturum Başkanı: Av Kerem Ertem (Zonguldak Barosu Başkanı)
Çocuk istismarı olgularında hukuki süreç
Av Goncagül Avcı (Serbest Avukat)
Zonguldak Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü’ne başvuran çocuk ihmali ve istismarı olgularına çocuk polisinin yaklaşımı
Polis memuru Turan Semiz (Zonguldak Emniyet Müdürlüğü)
Zonguldak Adliyesi’ne başvuran çocuk ihmali ve istismarı olgularının pedagog gözüyle değerlendirilmesi
Pedagog Derviş Bahar ( Zonguldak Aile Mahkemesi Hakimliği)
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Zonguldak Şubesi’nin çocuk istismarı ve ihmali olgularına yaklaşımı
Sosyal Hizmetler Görevlisi Emine Ermiş (Çocuk Esirgeme Kurumu)
Sosyal bir gerçeklik olarak çocuklarda cinsel istismar ve ihmal
Yard. Doç. Dr. Ayça Gürdal (ZKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü)
Tartışma
Yer: ZKÜ Tıp Fakültesi Konferans Salonu
Tarih: 27 Aralık 2011 saat: 10:30-16:00
http://tr.karaelmas.edu.tr/wp-content/uploads/2011/12/tipfksmp.pdf

PROF.DR. İBRAHİM TUNALI ANISINA 3.TIPTA UYGULAMA HATALARI SEMPOZYUMU'NUN ARDINDAN...


Prof.Dr. Yaşar BİLGE
Prof.Dr. Yaşar BİLGE'DEN TOPLANTI RAPOR ÖZETİ
08.45-09.00 Prof.Dr. Yaşar Bilge’nin “Prof.Dr. İbrahim Tunalı’nın Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalına katkıları”. Sayın Bilge: Tunalının özellikle adli psikiyatri alanına katkılarının ülke çapında olduğunu vurguladı. Hasta olarak hekime uyma konusundaki başarısını övdü. Tunalı ailesine hizmetleri için teşekkür etti.

Dekan Prof.Dr. İlker Ökten’in açılış konuşması. Sayın Ökten: Tunalının yöneticiliği yanı sıra idareciliği ile de başarısını vurguladı. İyi hekimliğin bazı hastalarca anlaşılmadığı, hekimlere yönelik şiddetin azaltılmasına, önlenmesine yönelik aktivitelere de (özellikle hasta ve yakınlarının eğitim ve öğretim ile) ihtiyaç duyulduğunu açıkladı.

Panel 1. Dünyada ve ülkemizde tıpta uygulama hataları
Kolaylaştırıcı:  Prof.Dr.   Ersin Tan: Tıpta uygulama hatalarının sistemle ilişkisinin olduğunu bu nedenle konunun çok yönlü inceleneceğini bildirdi.
Panelistler
1.Dr İsmail Tamer. Tıp Politikalarının saptanmasında Uygulama Hatalarının Dikkate Alınması Politikacı ve Bilim Adamı gözüyle değerlendirilmesi. Geçmişte sistem kurmada başarısızlıklarla dolu olduğunu vurgulayarak sağlık sisteminde düzenlemenin gerekliliğini açıkladı.
2. Prof.Dr. Cem Terzi Uygulama Hatalarında 2011 Türkiye Fotoğrafı. Sağlık sisteminde hastaya mali yük yönünden uygulama sorunlarını dile getirdi. Sistem değişikliğinin sorunlarının grevle bittiğini bildirdi. Sigorta primlerinin yanlış yönlendirildiğini açıkladı.
3. Prof.Dr.İ.Ethem Geçim.  Uygulama Hatası mı, hizmet kusuru mu? Sayın Geçim: Sağlık sisteminin bir hak olduğunu açıklayarak, ücretsiz olma gereğini bildirdi. Sağlıkta dönüşümün vatandaşa yükünün fazla olduğunu açıkladı. SGK’nın yetkilerinin fazla olduğunu, yetki paylaşımında bulunmada istekliliğinin az veya yok olduğunu belirtti. Hekimlerin örneklerle hastalarına verdiği hizmetin kalitesinin azaldığını açıklayarak, sorumluluğun sistemle ilişkisinin de değerlendirilme gereğini vurguladı. 
4. Prof. Dr. Mehmet Demir Türkiye’de Tıpta Uygulama Hatalarında Hukuki Süreç. Sayın Demir: Hekimlerin uygulamalarının standartlara uygun olması gerektiğini, başka türlü davranma imkanı varken standartlara uymama halinde hastaya zarar geldiğinde, uzmanların illiyet bağı kurmaları ile sorumlu tutulduğunu açıkladı.   
Saat: 10.30-10.45 ARA
Saat 10.45-12.00

Panel II: Uygulama Hatalarını Önleme Stratejileri
Kolaylaştırıcı:  Prof.Dr. Oğuz Polat. Sayın Polat: Tıpta uygulama hataları konusunda çalışmaların yaygınlaştırılma gereğini vurguladı. Adli Tıp Kurumu Yanı sıra Üniversitelerden de rapor alındığını bildirdi. Danışman (CMK m 67), çapraz sorgu (CMK m 216) uygulamaları nedeniyle gerçeğe ulaşmada çoklu yolun bulunduğunu açıkladı.  
1. Gürsel Yalvaç. Hukusal Açıdan Tıpta Uygulama Hatalarını Önleme Tedbirleri, Hukuk Tıptan Ne Bekliyor. Yargıtay- Onam, Kayıt, İhbar. Sayın Yalvaç: Tıbbi müdahale, yetkili kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olmalıdır. Tıbbî müdahale hukuken kabul edilebilir bir amaca yönelik olmalıdır. Tıp standartları içerisinde kalınmalıdır. Hastanın aydınlatılmış rızası alınmış olmalıdır. diyerek sıklıkla taksirden dolayı hekimler için ceza sorumluluğu yönünde işlem yapıldığını açıkladı.
2. Av. Pınar Aksoy Gülaslan Tıpta Uygulama Hatalarından Kaynaklı Hukuki Süreçte Avukat-Hekim İlişkileri. Sayın Gülaslan: “Avukat-Müvekkil arasında kurulan ilişkinin hukuki niteliği vekalet akdidir. Akit,her iki tarafa karşılıklı borç yükler. Temelde güven ve saygıya dayalı bir ilişki kurulur. Azil veya çekilmede sebep  gösterme zorunluluğu yoktur. Avukat hukuk kuralları ile bağlı olup müvekkilinin her dediğini yapmak zorunda değildir. Aktarım-Karşı Aktarım vardır.” dedi. Avukatların görevleri, hakları olduğunu, bunlara uyma gereğini açıkladı.
3. Prof.Dr. A. Ezel Esatoğlu . Tıpta Uygulama Hatalarında Kayıt Sistemi, Sağlık Bilgi yönetimi. Sayın Esatoğlu: Bilgi yönetiminin önemini vurgulayarak akreditasyonda gerekli uygulamaların zorunluluğunu bildirdi. Belleksiz yaşamın güçlüğünü açıklayarak kayıtın tıpta uygulama hatalarını önleme ve değerlendirmede önemini açıkladı.
4. Prof.Dr.Yaşar Bilge. Tıpta Uygulama Hatalarının adli tıp yönünden değerlendirilmesi. Sayın Bilge: 1998 Cochrane veri tabanında 160 sistematik tarama yapıldığında tibbi girişimlerin % 41 faydalı, % 20’si etkisiz, % 8.1 zararlı, % 21.3’ünün faydasının belirsiz olduğunu; keza 2004 yılında da tedavilerin % 26’sının faydalı, % 12.4’ünün büyük ihtimalle faydalı, % 4.8’inin etkisiz, % 0.69’unun zararlı, % 56.6’sının faydası ve zararı kanıtlanmadığını vurguladı. Buna göre ülkemizde standartlarımızı eş değerli (akreditasyon) sistemlere göre geliştirmemizin önemi ve gerekliliğini açıkladı.
Saat: 14.00-16.30

Kolaylaştırıcı Prof.Dr. İbrahim Aşık ve Prof.Dr.Yüksel Keçik
Tıpta Uygulama Hataları ve Ağrı  Paneli.
Prof.Dr.Yüksel Keçik. Sayın Keçik: İbrahim Tunalı’yı rahmetle andı. Ağrı konusunun standart kalite göstergesi olarak kullanıldığını, bu konuda eğitimsel değerlendirmelerin önemini vurguladı.  
Prof.Dr. İbrahim Aşık. Sayın Aşık: Ağrının çok nedeninin bulunduğunu, değerlendirme hatalarını açıkladı. Buna göre standart bakımın neye göre değerlendirileceğinin sorun olabileceğine dikkat çekti. Klinik rehber kılavuzlar, Profesyonel Dergiler, kurslar, Devletlerin veya Hastanelerin kuralı bulunduğunu bildirdi. Devletlerin veya Hastanelerin kurallarının önemini belirtti. Örneklerle malpraktis davalarını açıkladı. Hekimlerin endike hastalarına opiat  vermede korkularının yersizliğini bildirdi.
Prof.Dr. Dilek Yörükoğlu. Sayın Yörükoğlu: hatalı, yetersiz tedavinin malpraktis davalarının sayısını ve cazalandırma durumunu artırdığını bildirdi. Opioid tedavisindeki standartları açıkladı.
Prof.Dr. Şükrü Çağlar. Sayın Çağlar: Bel ve boyun cerrahisi olgularında operasyon ile bacak ağrısı geçme oranı %70-80, aksiyel ağrıda düzelme %50, Başarızsız cerrahi oranı %15, revizyon oranı %19 olduğunu bildirdi. Yanlış hasta, yanlış tanı, yanlış veya yetersiz cerrahi uygulamalarının malpraktiste ana nedenler olduğunu açıkladı.
Hemşire Asiye Ersan. Sayın Ersan: Algoloji hemşireliğinin bir ekip işi olduğunu, bazen hekimlerin hata yaptığını, bunu ilgiliye söyleyerek düzelttiklerini açıkladı. Ankara Üniversitesinin Ağrı giderme konusunda başarılı etkinliklerini bildirdi. Tıpta uygulama hatalarının çok sebepli olduğunu açıkladı.  Değerlendirme formunun eksiksiz doldurulma gereğini bildirdi. Radyolojik görüntülemenin gerekliliğini vurguladı. Standart uygulamaların (alet sayılması) önemini açıkladı. Hastanın düşmesinin engelenmesi, enfeksiyon kontrolü, iletişim hatalarının önüne geçilme gereğini dile getirdi. Bu konuda eğitim ve öğretimin sürekliliğini açıkladı. 
 
DÜZENLEME KURULU
Prof.Dr.Yaşar Bilge
Prof.Dr. Ethem Geçim
Prof.Dr. İbrahim Aşık
İletişim için: Dr. Nevriye Temel
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Adli Tıp Anabilim Dalı 06100-Dikimevi-Ankara
Tel: 0312 3191514

SONUÇ: Yukarıda inceleme bulguları belirtilen Prof.Dr. İbrahim Tunalı Anısına düzenlenen 3.TIPTA UYGULAMA HATALARI SEMPOZYUMU verilerine göre;
1.     Rektörlüğümüze, Dekanlığımıza, Tunalı ailesine, Düzenleme Kurulu Üyeleri Prof.Dr. Yaşar Bilge’ye, Prof.Dr. Ethem Geçim’e, Prof.Dr. İbrahim Aşık’a, Adli Tıp Anabilim Dalımıza, sunum yapanlara, İbni Sina Hastanesi ve Cebeci Hastanesi Başhekimliğine ve Müdürlüğüne, Başhemşireliğimize, hizmet veren personelimize, Basın Mensubumuza, izleyicilere, ilgilenen meslektaşlarımıza, e mail göndererek bilgilendirdiğimiz kişilere; çok teşekkür ettiğimiz,
2.     Toplantı amacının ve hedefinin Sayın Prof.Dr. İbrahim Tunalı’yı anma, toplam kalite (akreditasyon) sağlamaya ve önleme-düzeltme çalışmalarında öncü hizmet vermeye yönelik değerlendirmenin başarıyla gerçekleştiğini gördüğümüz;
3.     Yazdığım cümlelerde eksik ve hatalı kısım varsa yetkili meslektaşlarımın düzeltmesinden memmun olacağımız;
4.     Saat 08.00-16.30 arasında öğrenme nedeni ile işlerini aksattığımız varsa hastalarımızdan özür dilediğimiz,
Hususlarını saygılarla arz ve rica ederim.

23.12.2011
Düzenleme Kurulu Başkanı
Prof.Dr. Yaşar Bilge

22 Aralık 2011 Perşembe

YAŞAYAN SAĞLIK HUKUKU PANELİ İSTANBUL

YAŞAYAN SAĞLIK HUKUKU PANELİ 

İstanbul Barosu Sağlık Hukuku Merkezi'nce düzenlenen "Yaşayan Sağlık Hukuku" konulu panel 14 Ocak 2012 Cumartesi günü saat 10.00 – 18.30 arasında Orhan Adli Apaydın Konferans Salonu'nda yapılacak. 

Panelde, kesinleşmiş sağlık hukuku davalarının seyri ve sonuçları ele alınarak irdelenecek.


21 Aralık 2011 Çarşamba

G(ö)REV VE MESLEK ÖRGÜTÜNÜN ETKİNLİKLERİNE KATILMAK “SUÇ” MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ?

www.ttb.org.tr

MESLEK ÖRGÜTÜNÜN ETKİNLİKLERİNE KATILMAK “SUÇ” MUDUR? 


BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ?


Bilindiği gibi meslek örgütünün çalışma koşulları, özlük haklarına yönelik yaptığı etkinlikler Bakanlık ve/veya İl Sağlık Müdürlüğü ile Başhekimlerin; katılımı düşürmeye  yönelik  tehdit,  gözdağı,  engelleme  gibi  tutumlarıyla 
karşılaşabilmektedir. 


Oysa bu etkinliklere/eylemlere katılmak suç   değildir .  


Çünkü;
Meslek Örgütüne Yasa ile Verilen Görevler Yönünden Belirtmek gerekir ki, Anayasanın 135. Maddesi ile kurulmuş olan  kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin, gerek kendi mesleki alanlarına ilişkin, gerekse 
üyelerinin yaşadığı/karşı karşıya kaldığı problemlere ilişkin tespitlerde bulunması, talep ve önerilerini oluşturması, bu doğrultuda ilgili Bakan ve Bakanlıklar nezdinde girişimlerde bulunması, görev ve yetkisinin de bir gereğidir. Nitekim 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Yasası gereğince de, tabip odalarının, mesleğin haysiyetini ve meslektaşların hukuk ve menfaatlerini korumak/savunmak görevi bulunmaktadır. 


Görüleceği üzere meslek örgütü üçlü görevle donatılmıştır; hekimlerin hak ve 
menfaatlerini korumanın yanı sıra mesleğin onur ve haysiyetini de koruyacak 
ve halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi için de çalışmalar yürütecektir. 


Örgütlenme Özgürlüğü Yönünden
Kaldı ki; kamu kurumu niteliğindeki bir meslek örgütünün  “iş güvencesi, ücret 
güvencesi, can güvencesi ve mesleki bağımsızlık” talepleriyle yani üyesi hekimlerin içinde bulunduğu durumu resmetmek, eleştirilerini, çözüm önerilerini ve taleplerini iletmek üzere, açıklamalar yapması, bir baskı grubu oluşturarak, hükümetlerin ya da geniş anlamıyla idarenin icraatlarını etkilemeye çalışması bir zorunluluktur.Çünkü bu tür etkinlikleri gerçekleştirmek, örgütsel sorumluluğun, yani baskı grubu oluşturarak, “ortak çıkarları koruma” amacının olmazsa olmaz bir gereği ve sonucudur. Aksi halde,  örgütlenme hakkının, temel insan hakları kategorisinde düzenlenmesinin de, bir özgürlük olarak güvence altına alınmasının da, bu hakkın İLO’ nun aşağıda aktaracağımız sözleşmeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve pek çok sayıdaki uluslararası sözleşme ile düzenlenmiş olmasının da bir anlamı kalmayacaktır. 
Keza demokrasilerde baskı grubu olarak adlandırılan ve bir ülkenin demokratikliği açısından gösterge olarak kabul edilen sendika, meslek odası, demokratik kitle örgütü vb. sivil toplum örgütlerinin kurulmasının bir etki ve değeri kalmayacaktır.


Uluslararası Sözleşmeler Yönünden
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 09.07.1948 tarihli Büyük Genel Konferansında 
kabul edilen 87 nolu  Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının 
Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin 3.  maddesinin 2. fıkra düzenlemesine 
göre;“Kamu makamları bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmalıdır.”28. maddenin 2. fıkra düzenlemesine göre de;  “Yasalar, bu sözleşme ile öngörülen güvencelere zarar verecek şekilde uygulanamaz”
151 Nolu Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam 
Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin Sözleşme’nin, “Örgütlenme 
Hakkının Korunması” başlıklı 4. madde düzenlemesinin 2. maddesinin b bendiyle; “Bir kamu görevlisini, bir kamu görevlileri örgütüne üyeliği 
veya böyle bir örgütün normal faaliyetlerine  katılması nedenleriyle işten çıkarmak veya ona zarar vermek” y a s a k l a n m ı ş t ı r .


Türk Ceza Kanunu Yönünden
Hatırlanacağı gibi (eski) 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 236. Maddesi iş 
yavaşlatmayı da, iş bırakmayı da cezalandırıyordu. Ancak Anayasa’nın 90. maddesinde değişiklik yapıldı ve  uluslararası sözleşmelerle, 
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi halinde, uluslararası sözleşme 
hükümlerinin esas alınacağı düzenlendi. Bu çerçevede  (yeni) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 260. maddesinde, önceki düzenlemeye göre lehe değişiklik yapılmış ve hatta kamu görevlilerinin mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları halinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebileceği”  hüküm altına alınmıştır.  Ancak bu düzenlemede yeterli değildir. Kanımızca iş bırakmanın bir suç olarak düzenlenmemesi gerekir.

Diğer yandan hali hazırda yürürlükteki düzenleme eski 236 olsaydı dahi; yukarıda aktardığımız Anayasanın 90. Madde düzenlemesi ışığında; uluslararası sözleşmelere aykırı hüküm içeren yasa düzenlemelerinin değil, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, gerekse İLO’ nun 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmelerinin, doğrudan uygulanması gerektiği açıktır.


Nitekim meslek örgütü tarafından 5 Kasım 2003 GöREVDEYİZ eylemi başta olmak üzere, pek çok kez iş bırakma eylemi yapılmıştır. Hatta 5 Kasım  “GöREV”i sonrasında aralarında Tabip Odası Yönetim Kurulu ile DİSK, KESK, SES, Diş Hekimleri Odası, Eczacılar Odası’nın da yer aldığı, 12 sendika ve meslek örgütü temsilcisi, 85 yönetici hakkında 255 yıl hapis cezası istemiyle dava da açılmıştır. Aktardığımız uluslararası sözleşmeleri değerlendiren  Mahkeme; “ülkemiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul etmiş ve sözleşme hükümlerinin iç hukukumuza uygulanacağını da kabul etmiştir. Sanıkların eylemlerinin  hak arama özgürlüğü içerisinde değerlendirilmesi gerekmiştir. Yine yapılan eylemin; demokratik bir toplumun gereği olan sağlık hakkının ihlali mahiyetinde olduğunu düşündükleri yasal düzenlemeler yapılmakta olduğundan, buna karşı bir örgütsel uyarı niteliğinde 
mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak yapıldığı anlaşılmıştır” gerekçesiyle 
85 yönetici hakkında BERAAT kararı vermiştir. O dönemde açılan iki dava da, ilk celsede ve beraat kararı ile sonuçlanmıştır. 3 Disiplin Cezaları Yönünden
Bir hekimin Türk Tabipleri Birliği ve/veya İstanbul Tabip Odası tarafından yapılan bir etkinlik nedeniyle ve/veya bu örgütün normal faaliyetine katıldığı için disiplin cezası ile cezalandırılması dahi mümkün değildir.
İş bırakma eylemine katıldığı için disiplin cezasıyla cezalandırılan bir öğretmenin açtığı davada, “… üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan, üretimden gelen güçlerini kullanma çağrısına uyarak 25.11.2009 tarihinde görevine gelmeyen davacının sendikal eylem kapsamında göreve gelmemesinin mazeret olarak kabul edilmesi gerektiği…” gerekçesiyle 30 Eylül 2010 tarihinde iptal kararı verilmiştir(1). Benzeri içerikte çok sayıda Danıştay kararı da yer almaktadır (2).


Durum Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) kararları açısından da farklı 
değildir. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Yapı-Yol Sen Sendikası üyesi olan ve KESK tarafından memur maaşlarına yapılan düşük zammı protesto etmek amacıyla 5 Eylül 2002 tarihinde yapılan iş bırakma eylemine katılan  E. Karaçay’a uyarma disiplin cezası verilmiş, ceza Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmıştır. AHİM 27 Mart 2007 tarihinde verdiği karar ile; “ceza, her ne kadar düşük olsa da, kendisi gibi sendikaya üye kişilerin çıkarlarını savunmak amacıyla sendika üyelerinin grev ve eylemlere yasal olarak katılmamasına yönelik caydırıcı bir niteliğe sahiptir”  diyerek, uyarma cezasının haksız ve “demokratik toplumda gerekli olmadığı” sonucuna ulaşmıştır.


İş Aktinin Sona Ermesi Yönünden
Üniversitelerde veya Sağlık Bakanlığı’na bağlı olan sağlık kuruluşlarında 
çalışmayan hekimler, (aile hekimleri, işyeri hekimleri, özel sağlık kuruluşlarında 
çalışan hekimler vb) yönünden de yukarıda saydığımız ulusal ve uluslararası 
düzenlemeler kuşkusuz geçerlidir. Daha açık ifadesiyle bu demokratik hak sadece kamu çalışanlarına değil, ücretli çalışan herkese tanınmıştır.   
Ancak ücretli olarak çalışılan yerlerde akla gelen bir diğer soru; meslek örgütünün etkinliğine katılınması halinde iş aktinin fesh edilip-edilmeyeceğidir. 
İş Kanunu yönünden değerlendirildiği koşulda, hangi nedenle olursa olsun 
mazeretsiz olarak olarak bir gün işe gelmemek, iş aktinin feshi için yeterli değildir. Daha açık ifadesiyle İş Kanunu, bir gün işe gelmeme halinde işverenin iş aktini feshetmesini “haklı neden” olarak kabul etmemektedir.  


Kaldı ki 21 Aralıkta kişisel nedenlerle değil, meslek örgütünün çağrısıyla yapılacak demokratik bir etkinlik nedeniyle iş bırakılacak; çalışılan yerde ve/veya Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde yapılacak etkinliklere katılınıp görev yerlerine geri dönülecek ve acil durumlar haricinde hasta bakılmayacaktır. 
Dolayısıyla eyleme destek verildiği için, iş aktinin fesh edilmesi halinde açık hukuka aykırılık söz konusu olacaktır.
                                                
1.İstanbul 8. İdare Mahkemesi 2010/882 E. 2010/1508 K. sayılı karar. 
2. Danıştay 12. Dairesi’nin 2002/3743 E 2002/4272 K, 2004/4209 E 2004/4148 K,2002/4643 E 2005/313 K, 2005/5767 E 2008/225 K sayılı kararlarında


Sonuç Olarak
Meslek örgütü tarafından yapılan etkinliklere katılmak, hukuka aykırı olmadığı gibi “suç” da değildir. Kaldı ki tüm bu düzenlemeler ve yargı kararları olmasa bile, tek tek hekimlerin;yaşadığı mesleki sorunları dile getirmesi, çözümünü talep etmesi, bu konudaki görüşlerini ve eleştirilerini açıklaması; Anayasa ile de güvence altına alınan demokratik bir haktır. (Bu hak, Türkiye’nin taraf olduğu başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere, uluslararası sözleşmeler ile de güvence altına alınmıştır). Zaten belirttiğimiz gibi bu çerçevede verilen disiplin cezaları yargıdan dönmekte ve sağlık  çalışanları  aleyhine  açılan  davaların  tamamı  beraat  kararı  ile sonuçlanmaktadır.19.12.2011 


İstanbul Tabip Odası
Hukuk Bürosu
http://www.istabip.org.tr/dosyalar/hukuk/grevsucmuaralik2011.pdf