31 Mayıs 2013 Cuma

Türk Toraks Derneği: Biber Gazı da Sigara Kadar Zararlıdır...

Biber gazı da sigara kadar zararlıdır.
 
31 Mayıs “Tütünsüz Dünya Günü” dür. 
 
Tütünün zararları önlenmeye çalışılırken, halkımızın üzerine akciğer sağlığı için en az tütün kadar zararlı bir gazın sıkılmasını uzlaşmaz bir çelişki olarak değerlendiriyoruz.
 
Akciğer sağlığını geliştirmeyi görev edinen Türk Toraks Derneği kuruluşundan bu yana ülkemizdeki tütün kullanımının azaltılması için, eğitim, bilinçlenme ve yasa destek çalışmalarında öncü olmuştur.  Dumansız hava sahasının ödünsüz savunucusu olmuş ve başkanlığını yürüttüğü dönemde Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi iki uluslararası ödül almıştır.
 
Türk Toraks Derneği bir başka solunum tehdidi olan biber gazının ölüme kadar uzanan ciddi sonuçları konusunda bir proje yürütmüş iki kez basın açıklaması ile kamunun konuya dikkatini çekmiştir.
 
31 Mayıs Tütünsüz Dünya Günü’nde İstanbul Taksim Gezi Parkı’ndaki kalabalığa saatler süren biber gazı sıkılması neticesinde yaralanmaların olması üçüncü bir basın açıklamasını zorunlu kılmıştır.
 
Halk sağlığını korumak, halkı sadece tütün ürünlerinden korumak ile sınırlı olamaz. Solunum sisteminde tahribat yaptığı kesin olarak ispat edilmiş bir gazın bilerek ve zorla solutulması halk sağlığı koruyuculuğu ile asla bağdaşamaz. Biber gazını zorla solutmak, sigara dumanını zorla solutmaktan daha tehlikelidir.
 
Türk Toraks Derneği halk üzerine biber gazı uygulaması durduruluncaya kadar ulusal ve uluslararası duyurularını tekrar etmeye kararlıdır.
 
TÜRK TORAKS DERNEĞİ

İstanbul Valisi'nin ve İstanbul Emniyet Müdürü'nün görevi Taksim Meydanı'na AVM (Alışveriş Merkezi) yapacak müteahhitlerin rantını korumak değil, Gezi Parkı’nı yıktırmamak için seslerini duyurmaya çalışan duyarlı İstanbul halkının can ve mal güvenliğini sağlamaktır.

İstanbul Valisi'nin ve  İstanbul Emniyet Müdürü'nün görevi Taksim Meydanı'na AVM (Alışveriş Merkezi) yapacak müteahhitlerin rantını korumak değil, Gezi Parkı’nı yıktırmamak için seslerini duyurmaya çalışan duyarlı İstanbul halkının can ve mal güvenliğini sağlamaktır.


Gezi Parkı’nı, ağaçlarını korumaya çalışanlarla birlikte İstanbul Tabip Odası’nın ilkyardım çadırına 31 Mayıs 2013 günü sabahın 05.00'inde gaz bombaları ve tazyikli sularla saldırmanın akılla, izanla, vicdanla bir izahını bulamıyoruz. Bu durum, AKP hükümetinin siyasi tutumu olarak görülecekse "siyasetiniz batsın!" demekten kendimizi alamıyoruz.

Görevini kötüye kullanan, Gezi Parkı’nın yıkılmasını, ağaçların sökülmesini sağlamak, müteahhit firmanın çıkarlarını kollamak uğruna insanların üzerine gaz bombaları ve tazyikli sularla polisi saldırtan, "bir kafa travması, bir kol kırığı ve bir bacak kırığı ile yaklaşık yüz kişinin çeşitli yerlerinden sıyrık ve ekimozlar ile gaza bağlı zehirlenme" yaşamasına neden olan yöneticileri istifaya davet ediyoruz. Sergilenen vahşeti siyasi bir tutum olarak sürdüreceklerse hangi partinin görevlisi olduklarını açıklamalarını da bekliyoruz.

Aralarında onlarca hekimin de bulunduğu; Gezi Parkı’nı savunan binlerce İstanbullu, bu ülkedeki rantçı, müteahhit-tüccar zihniyetine karşı, sağlıklı bir çevrede yaşamı, doğayı, paylaşmayı ve dayanışmayı örmek üzere Gezi Parkı’nda seslerini duyurmak için oturmaktaydı. Açılmış davalar daha sonuçlanmamışken, Gezi Parkı’nın betonlaştırılmasını uygun görmeyen bilirkişi raporları dosyalarda mevcutken, "biz karar verdik yıkacağız" diyen, tartışmayan, konuşturmayan, biat edilmesini bekleyen, konuşmak yerine gaz bombası atmayı yöntem olarak benimsemiş bir iktidarla karşı karşıyayız.

Kendi argümanını dahi savunamayan bu totaliter hükümeti, kimyasal silah olarak kabul edilen ve kronik rahatsızlığı olanların yoğun maruziyet durumunda ölümüne yol açabilecek "biber gazı" konusunda bir kez daha uyarmak istiyoruz. İçeriği itibariyle ölümcül sonuçlar doğurabilecek olan "biber gazı bombalarının" ayrıca özen gösterilmeden, hedef alınarak kişilerin üzerine ateşlenmesinin insanlara doğrudan mermi ile ateş edilmesinden bir farkı bulunmuyor. Her an bu gaz fişekleriyle yaralanan bir yurttaşımızın ölüm haberini alma endişeliyle yaşıyoruz.  Ülkeyi yönetenleri bu sorumsuz tutumlarından bir an önce vazgeçmeye çağırıyoruz.

Başta hekimler olmak üzere herkesi Gezi Parkı’nda simgeleşen bu doğa, çevre, insanlık ve var olma mücadelesinde taraf olmaya, bugünden itibaren meslek odaları, sendikalar ve "Taksim Dayanışması" platformunun çağrılarına katılmaya, destek olmaya davet ediyoruz.

İSTANBUL TABİP ODASI
YÖNETİM KURULU

TPD ve TTB'den Reyhanlı Gereksinim ve Kaynak Belirleme Raporu-30 Mayıs 2013

Reyhanlı Gereksinim ve Kaynak Belirleme Raporu-30 Mayıs 2013

APHB PROTOKOLÜ ÇERÇEVESİNDE TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ VE TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ RUHSAL TRAVMA VE AFET PSİKİYATRİSİ ÇALIŞMA BİRİMİ REYHANLI PATLAMASI DEĞERLENDİRMESİ:GEREKSİNİM VE KAYNAK BELİRLEME RAPORU

Dr. MehmetHamid Boztaş,Dr. Şahika Yüksel

SÜREÇ
21‐22 Mayıs 2013 tarihlerinde Reyhanlı’da meydana gelen patlamalar sonrasında bir dizi görüşme
gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmelerde Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Psikiyatri Anabilim Dalı
Başkanı Doç. Dr. Mustafa Arı, araştırma görevlisi Dr. Musa Şahpolat, psikolog Billur Çelik, Hatay Tabip Odası (HTO) Başkanı Dr. Selim Matkap ve HTO yönetim kurulu üyeleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından (ASPB) Dr. Gazi Alataş, ASPB İl Müdürü Mahmut Aldanmaz, Sağlık Müdürü Sebahattin Yılmaz, Halk Sağlığı Müdürü Mutlu Tiryaki, Hatay Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanları Işık Öztürk ve Nedim Turan, Akademi Özel Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Meryem Ay Yaman, MKÜ Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Doç Dr. Tacettin İnandı ve öğretimüyesi Doç. Dr.Nazan Savaş, ve aile hekimleri ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir.İki patlama alanına çok yakın ve ortalarında olan Cumhuriyet Okulu öğretmenleri ve patlamada hayatını kaybeden Oğulcan Tuna'nın babası Ahmet Tuna, abisi Utku Tuna ve ablasıyla görüşülmüştür. Aynı zamanda ikinci patlama sonrası etkilenmiş  insanların bir kısmı mahalle ziyareti sırasında görülmüştür.
DURUMA İLİŞKİN GENEL BİLGİ
1. Hatay ilinin Reyhanlı ilçesi Türkiye'nin Güney sınırında, Suriye ile Cilvegözü sınır kapısıyla bağlı bir ilçedir. Tamamı sünni olan Arap Türkmen ve Çerkezlerin yoğun olarak yaşadığı, 2012 verilerine göre kent nüfusunun 89.093 olduğu, iki yıldır  şehirle bütünleşik halde yaşayan ve yaklaşık olarak kent nüfusuna eşit sayıda Suriyeli göçmen barındıran bir kenttir. Geçim ticaret, sınır ticareti ve tarım ile sağlanmaktadır. İlçede MKÜ’ye ait bir meslek yüksekokulu bulunmaktadır. Halk Osmanlı döneminde zorunlu yerleşime tabi tutulan Türkmen aşiretleri ve Sünni Arap aşiretlerinden oluşmaktadır. Osmanlı döneminde Maraş ile beraber Halep eyaletine bağlı olan Reyhanlı’da geniş aile ve aşiret yapısının geçmişe göre etkinliği azalmakla beraber halen hissedildiği ifade edilmiştir.
Suriye’de kuzey bölgelerde iç savaş nedeniyle çatışmaların artmasıyla beraber Reyhanlı’da yaşam
büyük değişikliklere uğramıştır. Cilvegözü sınır kapısının Özgür Suriye Ordusu tarafından kontrol
edilmeye başlandığı ilerisürülmektedir. Çatışmalardan kaçan sivil halk ve kimi unsurlarsınırı geçerek
Reyhanlı’ya ve Antakya'dan Urfa'ya kadar bir hat üzerinde akrabalarının yanına veya sığınmacı
kamplarına yerleşmişlerdir. Barınma sağlık gibi gereksinimlerini sağlamanın yanısıra ticari
faaliyetlerde de başlangıçta artış  olduğu ifade edilmektedir. Mart 2011’den itibaren başlayan
sığınmacı girişi çatışmaların derinleşmesiyle beraber artmıştır. Gelen sığınmacılar zamanla
Reyhanlı’da küçük işyeri açarak tablacılık, çakmakçılık gibi işlerle uğraşmaya başlamışlardır. Bu durum benzerişlerle yaşamını kazanan yerel halk ile ekonomik çelişkilere de yol açmıştır. Antakya’nın Suriye sınırındaki iki sınır kapısı iç savaşın iki karşıt gücü tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır. Kent Suriye’deki çatışmaların ağır kaygısını ve ruhsal yükünü de çok yakından hisseden bir kente dönmüştür.

11 Mayıs 2013’de belediye binası önüne ve takiben iki dakika sonra postane ve dershanenin yan yana olduğu iş  hanına bırakılan bomba yüklü araçların patlatılması sonucu ilk anda 40 daha sonra
hastaneye kaldırılan yaralılardan 12’inin daha vefatıyla 52 insanımızın vefat etmiş, 250’den fazla
insanımızın orta ve ağır  şekilde yaralanmıştır. Türkiye'nin bir anda en çok kayba neden olan, yaşlı,
kadın ve çocuk ayrımı göz etmeyen sivillere yönelik terör saldırısı gerçekleştirilmiştir. Patlamadan
sonra mültecilere, mültecistatüsünü almamış can güvenliği için zorunlu göçmüş statüsü netleşmemiş
kişilere ve Suriye plakalı arabalara yönelik kısa sureli bir gerilim oluşmuş, ancak bu gerilim kısa sürede yatışmıştır. Refleks olarak patlama vahşetinin hemen ardından ilk anda bu türtepkiler gösteren kişiler olduğu ama uyarılarla kısa zamanda durdurulduğu belirtilmiştir.
Patlama tüm Reyhanlı’da hissedilmekle beraber patlama merkezine en yakın iki km çapında bir
alanda evlerin camlarının kırıldığı ve sarsıntının hissedildiği ifade edilmektedir. Yaralılar 112 Ambulans Servisi tarafından Antakya ve dış merkezlere hızla sevk edilmiştir. Sarsıntının ise çok daha geniş bir alanda hissedildiği ifade edilmektedir. Çok sayıda kişi ani ve kontrol dışı  şiddetli bir sesli uyarana, patlamaya maruz kalmış  ve etkilenmiştir. Neredeyse Reyhanlı’da görüşülen kişilerin tümü bu deneyimi aktarmıştır. Yine, görüştüğümüz kişilerin bir bölümü patlamanın ardından bir yakınlarını aramak ve kurtarmak amacıyla koşarak sıcağı sıcağına (birkaç dakika içinde) olay yerine gittiklerini, beden bütünlüğü bozulmuş  cesetleri ve yaralıları gördüklerini ve onların hastaneye taşınmasına katıldıklarını, yani vahşi olaylara görsel olarak maruz kaldıklarını belirtmiştir. Sağlık Müdürü ile yapılan görüşmede sağlık ekiplerinin Hatay Merkez’den 45‐46 dakikada olay yerine vardığını aktarmıştır.

Dolayısıyla, en azından olaydan sonra ilk 45 dakika içinde olay yerine gidenler yetersiz ve uygun
olmayan koşullarda bulunmuş, dehşet ve çaresizlik yaşamış, kurtarma çalışmalarına katılmıştır.Ardından, yaralılar 112 ambulansları tarafından Antakya ve diğer merkezlere hızla sevk edilmiştir. Bu arada cesetlerin bir torbada naklini gördüğünü belirten kişiler olmuştur. Daha sonra belediye binası, postane, çevredeki bazı dükkanlar ve ikinci bombanın patladığı yerdeki çukur, yani görsel uyaranlar devam ediyor, tüm Reyhanlı’lılar ve gelenler tarafından görülmüştür. Dolayısıyla, patlama sırasında orada olmayanlar bile patlamanın şiddetini hissedebilmektedir.
Daha geniş  bir alanda, Hatay ölçeğinde görüşülen kişiler kendilerini güvende hissetmediklerini
belirtmekte ve yeni bir saldırı olabileceği endişesini taşımaktadır. Olaydan sonra Hatay ilinde
vatandaşların sokağa çıkmaktan kaçındığı, çocuklarını okula yollamadıkları, pazar kurulmadığı
şeklinde yüksek kaygı ve kaçınma davranışları bildirilmiştir. Ayrıca, görüşülen ruh sağlığı uzmanları 8. günden sonra Hatay’da yüksek kaygı ile Akut Stres Bozukluğu (ASB) başvurularının olduğunu
belirtmiştir. Patlamadan sonra kentte cenazeler defnedilmiş ve taziye çadırları kurulmuştur. Türkiye'nin değişik kentlerinden Reyhanlı ile dayanışma duygularını ifade etmek amacıyla heyetler gelmiş incelemelerde bulunmuşlardır. Taziye çadırlarının kaldırılmasıyla beraber taziyeler evlerde kabul edilmeye başlanmıştır.

Sağlık Ekibinden Kayıplar: Doktor arkadaşımız Adil Sünger ve bir hemşire arkadaşımız yaralanmış,
Acil Tıp Teknisyeni Nihal Şimşek vefat etmiştir. Okullar açık olmasına rağmen patlamadan sonraki ilk hafta (13‐20 Mayıs) aileleri öğrencileri okullara yollamamış, yanlarından ayırmamayı ve sokağa çıkmalarını engellemeyi tercih etmişlerdir.  İkinci haftada, dokuzuncu günden sonra okullara giden öğrenci sayısı artmıştır. Öğretmenlerin, kısa zamanda gelen Rehberlik Araştırma Merkezi görevlileri tarafından verilen bilgilendirme ve danışmalık seminerlerine katılmış olduğu bilgisi alınmıştır.Öğretmenlerle grup olarak yapılan konuşmada önce kendilerinden değil, kaygılı veliler ve öğrencilerden söz etmişlerdir. Daha sonra ikili ve/veya küçük gruplarla konuşulduğunda kendilerinin de kaygılı olduğu, ama açıklamak için rahat hissetmedikleri (kısık bir sesle, kaygılı bir ifade ile açıklamıştır)izlenimi alınmıştır. Daha çok patlama alanlarında olan kişiler ölmüştür. Yiyecek kaynakları ve beslenme gereksinimi değerlendirildiğinde doğrudan yiyecek ve beslenme kaynağı kaybı tespit edilmemiştir. Ancak patlama bölgesinde hasar gören ve çalışamayan işyerleri bulunmaktadır. Burada zarar gören kişiler madden etkilenmiştir. Örneğin gelinini kaybettiğini öğrenen, o  sırada telaşla düşüp kolunu kıran bir kadın patlamanın mağduru sayılmadığından tıbbi destek de alamamıştır. Ayrıca, kırık kolu ile çalışamayınca pazarcılık yapamaz olduğundan geliri de azalmıştır. Su kaynakları etkilenmemiştir. Patlama alanındaki konutlar bazılarında meydana gelen cam kırıkları dışında etkilenmemiştir.

RUH SAĞLIĞI GEREKSİNİMLERİ
1. Travma sonrası stres tepkileri: Reyhanlı’da daha belirgin olmak üzere Hatay kenti genelinde Travma Sonrası Akut Stres Bozukluğu belirtileri, kalabalık yerlerden uzak durma, kaçınma, sürekli olarak saldırı olayını konuşma ve yeniden bir saldırı/patlama olacağı kaygısı gözlenmiştir. Yakınlarını
yitirenler de yas devresindedir. Ancak bu tür bir yasın uzamış–travmatik yasa dönüşme olasılığı
yüksektir.
2. Afet sonrası süreçten kaynaklı travmalar: Patlamanın ardından Reyhanlı Sulh Ceza Mahkemesinin CMK153. Maddesi gereğince RTÜK’ün koyduğu yayın yasağı bilgi kirlenmesini artırıcı bir rol oynamıştır. Yaşanan kayıpların boyutlarıyla ilgili aktarılan bilgilere güvensizliği kışkırtıcı olmuştur(Yeni bombalamaların olacağı veya ölü ve yaralısayısının çok daha fazla olduğu gibisöylentiler halen yaygın olarak ifade edilmektedir). Star gazetesinde H. Albayrak tarafından Reyhanlı’larısuçlayan yazıya öfke sık sık ifade edilmiştir.
3. Geleneksel rollerin değişmesinden kaynaklı çatışmalar: Bu aslında patlamadan önce başlamıştır.
Zira Suriye’den gelen ve kentte yaşayan, mültecistatüsünde de olmayan çok sayıda kişinin gelmesi ile bölgede dinamiklerin farklılaşmasıyla başlamış  olan yarı örtülü/üstü kapalı bir çatışma olarak
değerlendirilmelidir. Aslında, Reyhanlı’da Suriye’den gelen kişiler ortada görülememiştir. Suriye’den
gelenler psikososyal destek çalışmalarına katılan ekiplerle ve talebimize karşın bizimle de
görüştürülmemiştir. Mültecilerin gereksinimlerinin neler olduğu ve ne kadar ciddi olduğu konusunda
gözlem ve değerlendirme imkânı olmamıştır. Bütüncül hizmet verebilmek için bölgede yaşayan tüm
grupların değerlendirilmesi uygun olacaktır.

Halk uykusuzluk, gerginlik ve kaçınma seklinde ruhsal tepkiler göstermektedir. Haber yasağının
konulmasıyla beraber fısıltı gazetesinin etkinliği artmıştır. Yeni bombalamalar olacağı veya ölü‐yaralı
sayısının çok daha fazla olduğu  şeklinde söylentiler ortaya çıkmıştır. Bu durum halkta kaçınma ve
stres tepkilerinin artmasına neden olmuştur. Bahsi geçen gazeteciye yönelik Reyhanlı’da ailelerde,
doktorlarda ve kent genelinde büyük bir tepki oluştuğu gözlenmiştir.

REYHANLI İLE İLİŞKİLİ DİNİ, POLİTİK VE SOSYOEKONOMİK KONULAR
1. Afet öncesi ve sonrası toplumsal özellikler; Reyhanlı’da son iki yılda geleneksel yaşam kalıplarının farklılaşması ortaya çıkmıştır. Başlangıçta akrabalık ve dayanışma ağları ile yeni oluşan duruma uyum sağlamaya çalışılmış, ancak yük bir ilçenin taşıyamayacağı boyutlara ulaşınca sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Örneğin; daha Şubat 2013 tarihli İHD raporunda belirtilen Suriye’li kadınların kuma, ikinci eş olarak alınması, kadınlara yönelik cinselsaldırılar gibi konuların incelenmesi gerekir.
2. Sosyal yapı; Reyhanlı sünni ağırlıklı daha çok Arap, Türkmen ve azmiktarda Çerkez ailenin yaşadığı bir kenttir.Geleneksel değerlere bağlılık ön plandadır ve aile bağları kuvvetlidir.
3. Psikolojik destek ağı; Reyhanlı’da son 6 ayda ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı bulunmamaktadır.
Aile hekimleri ve kent merkezinde yaşayan ruh sağlığı uzmanları hastalara yardımcı olmaktadır.
Devlet hastanesinde nöroloji ile beraber kullanılan 12 yataklı bir servis bulunmaktadır. Hatay ve
ilçelerinde MKÜ’de bulunan bir doçent, bir yardımcı doçent ve beş asistan dahil olmak üzere toplam 28 psikiyatri çalışanı hekim bulunmaktadır.

MKÜ’de 22 yataklı bir servis bulunmaktadır. Yatak ihtiyacı olduğunda ve yer bulunamadığında
hastalar Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yönlendirilmektedir. Aile hekimisayısı 22’dir.
Hem devlet hastanesinde hem de MKÜ hastanesinde zaman zaman Suriye’den göç etmiş hastalar
görülmektedir. Ağırlıklı olarak hastalar psikotik ve manik eksitasyon hallerinde başvurmaktadır.
Patlamadan sonra daha önce ruhsal bozuklukları nedeniyle izlenmekte olan hastaların bir kısmıhastaneye başvurmuştur. Patlama sonrası nöbetçi olan araştırma görevlisinden alınan bilgilerden fizikselsorunları olan hastalara sıklıkla psikiyatri konsültasyonu istenildiği ve bu hastalara danışmanlık verildiği öğrenildi (Öneri: Planlanan eğitim çalışmalarına sadece yaralı hastalara değil onlara bakım veren doktorlara, hemşirelere ve sağlık ekibinin diğer üyelerine de danışmanlık verilmesi eklenmelidir). Hatay İli Vali Yardımcısı, İl Sağlık Müdürü, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü, İl Milli Eğitim Müdürü, MKÜ Rektörü, MKÜ Araştırma Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı, MKÜ Baş Hemşirelik, MKÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik Birimi, MKÜ Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu’ndan uzmanların katılımı ile “Kurumlararası  İşbirliği ile Reyhanlı  İlçesi Sosyal Destek Eylem Planı” yapılmıştır. Bu çerçevede, MKÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi ve Psikolojik Danışma ve Rehberlik Birimi üyeleri üniversite, Aile ve Sosyal Politikalar  İl Müdürlüğü,  İl Sağlık Müdürlüğü ve  İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde görevli psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı ve PDR uzmanlarına konu ile ilgili eğitimvermiş ve sosyal destek çalışmalarına başlamışlardır.
4.Aile yapısı: Aileler nispeten kalabalık geniş aile yapısındadır.
5. Ekonomik yapı (üretim bicimi kaynakların yönetimi): Üretim tarım, ticaret ve sınır ticaretine
dayanmaktadır.
6. Dini inanç ve gelenekler: Sünni  İslam inanç sistemine sahiptirler. Komşu ilçelerde ve Hatay
kentinde ağırlıklı olarak Aleviler yaşamaktadır.
7. Yeni yaşam düzeninde ortaya çıkan sosyal yapı: Ticari faaliyet önce artmış sonra azalmıştır. Önce maddi imkânları olan aileler geldiği için yaşam koşulları kısmen değişmiş, ancak zamanla üretimden kopmuş bu ailelerin imkânlarının azalması ve var olan kısıtlı iş  imkanları için yarışmacı bir durum ortaya çıkmaya başlayınca küçük gerilimler oluşmaya başlamıştır. Maddi imkânı olmayan ailelerin katılımıyla çeşitlisorunlar oluşmaya başlamıştır.
8. Afet sonrası ortaya çıkan sosyal yapı: Afet sonrası dayanışma bir yandan da artmıştır. Tüm
Antakya’da çok kültürlü özgün bir kent ruhunu korumayı ve dayanışmanın artırılmasını amaçlayan
etkinlikler yapılmaya başlanmıştır.

Kentin değişik bölgelerinde Reyhanlı halkıyla dayanışmak amacıyla mevlit okutulmuş ve dayanışma
ziyaretleri gerçekleştirilmiştir. Bu ziyaretlerden birinde, 22 Mayıs’ta, Türkiye’nin farklı kentlerinden
584 Alevi dernek ve federasyonunu temsilen 40 kişi gelmiştir. Taziye evine gittiğimizde bu ziyaretin
çok anlamlı olduğu içten duygularla anlatılmıştır.

ÖNEMLİ KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİN TANIMI
Geleneksel değerlerin hâkimiyeti, otoriteyle az sorun yaşayan, tarım, küçük esnaf ve sınır ticareti
yapan bir kent görünümü belirgindir.

RUHSAĞLIĞI POLİTİKASI VE KAYNAKLAR
1. Afet öncesi ruh sağlığı politikasının olup olmadığının belirlenmesi: Ruhsal duruma özgü bir plan
olmamakla berabersağlık müdüründen alınan bilgilere göre acil müdahale planı hazırlığı aşamasında
üst üste gerçekleşen iki patlama alana hızlımüdahale deneyiminde etkili olmuştur.2. Bu yaklaşımın afet durumlarına uygulanabilir yanlarının belirlenmesi: Ruhsal durum ile ilgili bir çalışma yeni oluşturulmaya başlanmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği gibi Hatay İli Vali Yardımcısı, İl
Sağlık Müdürü, Aile ve Sosyal Politikalar  İl Müdürü,  İl Milli Eğitim Müdürü, MKÜ Rektörü, MKÜ Araştırma Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı ve Baş Hemşirelik, MKÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik Birimi, MKÜ Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu’ndan uzmanların katılımı ile “Kurumlararası İşbirliği ile Reyhanlı İlçesi Sosyal Destek Eylem Planı” yapılmıştır. Bu çerçevede MKÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Birimi üyeleri, Aile ve Sosyal Politikalar  İl Müdürlüğü, İl Sağlık Müdürlüğü ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde görevli psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı ve psikolojik danışma ve rehberlik uzmanlarına konu ile ilgili eğitim vermiş ve sosyal destek çalışmalarına başlamışlardır.

AFETTEN ETKİLENEN TOPLULUK İÇİN ELVERİŞLİ RUH SAĞLIĞI KAYNAKLARININ BELİRLENMESİ
1. Afetten etkilenen topluluğun ruh sağlığına ilişkin bir veri toplama, bilgi yayma ve güncelleme
sistemi henüz bulunmamakta ancak yeni oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu planlamada koruyucu
sağlık hizmetleri ihmal edilmemeli, öncelik kazanmalıdır. MKÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ile beraber planlamalar yapılması faydalı olacaktır. Konuya ilgi duyan MKÜ Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan iki öğretimüyesi ile görüşülmüştür.
2. MKÜ’nün bir psikososyal destek planlaması (Kurumlararası İşbirliği ile Reyhanlı İlçesi Sosyal Destek Eylem Planı) bulunmaktadır, ancak öncesinde bir değerlendirme çalışması yapılmamıştır. ASPB bir değerIendirme hazırlığındadır.
3. Acil durumlara uyarlanabilir birruh sağlığı yaklaşımı izleri görülmüştür.
4. Afetten etkilenen Reyhanlı’da ruh sağlığı uzmanı bulunmamaktadır. Ancak, Sağlık Bakanlığı (SB)
kurum içi atamasında bir kadro açılmıştır. Tüm Antakya'da sadece doğumevi hastanesinde bir çocuk ruh sağlığı uzmanı vardır.
5. Psikososyal eğitim etkinlikleri; Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği Travma Birimi ve diğer APHB bileşenleri afetmerkezine yakın yerlere çalışmalar yapabilirler. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği okul etkinliklerine katılabilir. TTB ve HTO olağandışı durumlara müdahale ve travma eğitimlerinde birincil yerel çalışma adresi olarak düşünülmelidir.

BİREYSEL VE TOPLUMSAL DÜZEYDE GÜÇLENDİRİCİ KAYNAKLAR VE BAŞAÇIKMA YOLLARI
Afet sonrası genel dayanıklılık ve toplumun işlevselliği değerlendirildiğinde “her afettektir” anlayışına
uygun olarak bu patlamanın ardından Reyhanlı’ya özgü bir kimlik oluştuğu gözlenmektedir. İnsanlar
birbiriyle dayanışmaya, mahalle içerisinde tutum belirlemeye çalışmaktadır. Evlerine çekilen
Suriyeliler taziye evlerine çağrılmalı, yemek ve sosyal destek sunularak kaygıları azaltılmaya
çalışılmalıdır.

Burada sadece bireysel değiltoplumsal birtravmanın olduğu gözden kaçırılmadan planlama yapılması
vazgeçilmez bir zorunluluktur. Bu, hem savaştan kaçarak bölgeye sığınan Suriye’liler hem tüm
Reyhanlı ve farklı derecede Hatay’lılar için geçerlidir. Toplumsal düzeyde dayanışma Reyhanlı içinde ve Antakya içinde oldukça yoğun gözlenmektedir. Dış  kurum, dernek ve devlet kurumlarının
ziyaretleri sürmektedir. Okullar açık olmakla beraber ilk hafta öğrenciler aileler tarafından okula
yollanmamıştır. Ancak yapılan okulziyaretlerinde eğitimin devamettiği gözlenmiştir.SONUÇ

VE ÖNERİLER
Değerlendirme çalışması temelinde kısa ve uzun dönemli toplum temelli bir psikososyal yaklaşım için öneriler:
1. İncinebilirliği en yüksek gruplariçin öneriler: Bu gruptan uzun süre izlenmesi beklenen riskli kişiler
(ruhsal hastalık geliştirme açısından) çıkacağı beklenebilir. Yas ve kendilerinin travma yaşamış
oldukları dikkate alınarak planlama yapılmalıdır.
Belediye çalışanları, ticaret lisesi ve ikinci patlamanın olduğu binadaki dershane öğrencileri, ölenlerin
yakınları, yardım çalışmasına katılanlar ve 112 acil çalışmasında bulunanlar ruhsal hastalıkları olanlar
incinebilir grup olarak değerlendirilebilir.
Bu grupta uzun süre izlenmesi beklenen riskli kişilerin (ruhsal hastalık gelişmesi açısından) yer alması beklenebilir. Hizmetlerin uzun soluklu olması gereği düşünülerek hem çok hızlı hem planlı davranmak gerekmektedir. Bu gruptaki kişilerin hemyas açısından riskli olduğu hemde kendilerinin de travmaya maruz kalmış olduğu dikkate alınarak sorunların çoğul olacağının bilincinde olarak hareket etmek gerekmektedir.
2. Belirlenen en ciddi sorunlara yönelik öneriler
Antakya’da MKÜ mevcut  şartları dikkate alındığında psikososyal destek planında önemli yeri
bulunduğu ve travma konusunda üniversitenin deneyim ve kapasitesinin geliştirilmesi gerektiği
düşünülmektedir. Alanda çalışacak grupların eğitimi için travma konusunda eğitimli meslektaşlarımız
tarafından destek sağlanmalıdır. Planlanan destek projesinin “Sosyal Destek Planı” olduğu psikolojik
kısmının başlığında/tanımında olmadığına dikkat çekmek isteriz.
Travmaya ilişkili konular; bilginin sansürünün fısıltı gazetesinin etkinliğini oldukça artırdığı
görülmüştür. Halkın bilgiyi sağlıklı alabilmesi için kimi tedbirler alınmalıdır. Sansür yerine düzenli ve
güvenilir bilgi ile halkın desteklenmesi, vücut bütünlüğü bozulmuş insan görüntülerinin ekranlardan
uzak tutulması, korku ve panik oluşturacak veya artıracak yayın politikalarından kaçınılması gereklidir.
3. Kapasite oluşturmaya yönelik öneriler
Ruh sağlığı hizmeti sunanlara tedavi ve taramaya yönelik eğitimler sağlanmalıdır. Eğitimlerin
elektronik kaynakların da kullanılması yoluyla sürekliliğinin sağlanması gereklidir. Eğitimlerin hedef
kitlesi psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı, öğretmenler ile Reyhanlı’da görev yapan aile hekimleri
olmalıdır. Aile hekimleri ve öğretmenleriçin farklı birmodülle eğitimgereklidir.
4. Ruh sağlığı programının kısa ve uzun dönemde uygulanmasına yönelik öneriler
Kısa dönemde travmaya doğrudan karşılaşmış  kişilere, belediye çalışanlarına ve öğretmenlere
psikolojik ilk yardım gerekmektedir. Uzun vadede travmayı tanıma, uygun merkeze sevk etme ve
etkin tedavisi konusunda bilgi ve beceri artırımı amacı ile Türkiye Psikiyatri Derneği bünyesinde
eğitimlerin düzenlenmesi gerekmektedir.Hatay ve Samandağ’da görev yapan ruh sağlığı uzmanlarının önemli bir kısmızaten Hatay’lıdır. Bir çoğu uzun süre orada çalışmayı ve yaşamayı planlamış ve kendikentlerinin/memleketlilerinin iyiliğini istiyor durumdadır. Kısaca, geçici ve mecburen orada bulunmadıklarından yapılacak eğitimlerinHatay’da net bir kapasite artışına yol açacağı açıktır.
Planlanan eğitim ve yaralılarla yapılan çalışmalara sadece yaralı hastalara değil onların doktorlarına,
hemşirelerine ve tümsağlık ekibine de danışmanlık verilmesi de eklenmelidir.
Henüz ilk devrede gözlem yaptık. Uzun süre için dikkat edilecek konulardan biri ikincil
travmatizasyondur. Bu açıdan sağlık çalışanlarının 6 ay sonra değerlendirilmesi uygun olacaktır.
5. Elverişli kaynakların tanımlanması gerekli kaynakların tanımlanması
MKÜ, TTB, HTO, APHB, AFAD, ruh sağlığı uzmanları, Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yerelteşkilatlarımevcut kaynaklar olarak belirlenmiştir.
6. İşbirliği yapılacak kuruluşların listesi
TTB, HTO, TPD, APHB, Hatay’daki demokratik kitle örgütleri, yerel toplum önderlerinin örgütlendiği dernek ve kuruluşlar
7. En önemli sorunların tanımlanması (psikososyal programın uygulanmasını güçleştirebilecek
engeller) Bölgedeki mülteciler, statüsü bile belli olmayan grup
Bölgede politik gelişmeler
8. Elverişli yerel kaynakların kullanılmasına ilişkin öneriler
Uygun koordinasyon
Tamve yeterli bir programuygulanması
Barışın bir yüce değer olarak ortaya konması
MKÜ, HTO, kentteki ruh sağlığı uzmanları, aile hekimleri, sosyal hizmet uzmanları ve psikologlar ile uygun bir program sürdürülmelidir. Kentin kaynakları ayrımsız değerlendirilmeli, kapasite gelişimi
sağlanmaya çalışılmalıdır.
Elektronik ortamda iletişim için mail grubu kurulması, eğitim ve etkinliklerde çevrimiçi sistemlerden
yararlanılması uygun olacaktır. Yakın bölgelerden, TPD Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi biriminden eğitim desteği sağlanmalıdır.
Medya ve iletişim konularında uygun bir çalışma yapılarak topluma olumlu mesajlar verilmeye,
sansür, çarpıtma ve fısıltı gazetesinin yarattığı güvensizlik ortamı telafi edilmeye çalışılmalıdır. Bir
danışma kurulu oluşturularak eğitim ve uygulamaların uygun bir  şekilde planlanması sağlanmaya
çalışılmalıdır. Yerel gazetelere bilgi veren yazılar yazılabilir. Güngören patlamasındaki halka yönelik ve ruh sağlığı dışı doktorlara yönelik APHB tarafından hazırlanan yazılara benzer  şekilde yazılar
hazırlanabilir. Yerel gazeteler etkin olarak kullanılabilir.
Çalışmaların hızlı başlamasına yönelik gereksinim ve talepler halktan ve kimi bürokratlar, üniversite
çalışanları tarafından ifade edilmiştir. Kamu çalışanlarına yönelik çalışmaların hızla başlaması talepedilmektedir. Kamu çalışanları içerisinde ifade edilen belediye çalışanları ciddi derecede travmatize olmuş  bir gruptur. Kamu çalışanlarına hızlı bir çalışma ve eğitim yapılarak, onların hızla halkla iş  ilişkilerinde zorlukları anlayabilir ve uygun davranabilir olmalarının sağlanması istenmektedir. Belediye çalışanları ve afetten etkilenmiş kamu çalışanlarına yönelik çalışma hızlı yapılmalıdır. Ancak bu çalışmanın adının eğitim değil “psikolojik ilk yardım” olması gereklidir. Yapılan görüşmelerde kavramsal çerçeve bu şekilde ifade edilmiştir. Bu kimselere “önce siz ağır bir olay yaşadınız (tabii ki hasta değil)”  şeklinde yaklaşılması ve ağır zorluk yaşayanların ikincil travmatizasyonunun engellenmesi için bu görevlerden uzak tutulması uygun olabilir.
Tüm çalışmaların hızlı, etkin ve tümtoplumu kapsayan uygulamalar olmasına dikkat edilmelidir.
Mültecilerin yaşam koşullarından, savaş  travmalarından kaynaklı veya bu büyüklükte bir insan
grubunda görülebilecek ciddi ruhsal bozuklukları tanıma ve tedavisinde ilgili çalışmaları yapabilmek
için gerekli izinlerin alınması sağlanmalıdır.
Son söz olarak, yaşananın toplumsal bir travma olduğu ve alınacak önlemlerin toplum temelli olması
ve içinde yer alan her gruba ayrımsız uygulanması ve dahil edilmesi gereklidir.

KAYNAKLAR
1.http://ihd.kardaizler.org/index.php/raporlar‐mainmenu‐86/el‐raporlar‐mainmenu‐90/2640‐sur
yede‐yaanan‐catimali‐suerec‐le‐bunun‐netcesnde‐yaanan‐goecuen‐hatayda‐halk‐uezerndek‐
yansimalari‐le‐lgl‐aratirma‐nceleme‐raporu.html
2.http://www.mazlumder.org/faaliyetler/detay/basin‐aciklamalari/1/‐‐mazlumder‐hatay‐reyhanli‐
on‐inceleme‐raporu/9964
3. http://birdirbir.org/reyhanli‐islah‐sitma‐ve‐bomba/
4. Anahtar kişi görüşmeleri
5. http://tr.wikipedia.org/wiki/Reyhanl%C4%B1
6. http://www.reyhanli.gov.tr/

http://psikiyatri.org.tr/news.aspx?notice=1134

SSUK, 31 Mayıs Tütünsüz Dünya Günü Nedeniyle Açıklama Yaptı...

altSigara Yasası Uygulamalarına Dair Yapılan Araştırma Sonuçları Gösterdi: İşletmelerde İhlal Oranı %50’ye Varıyor
31 Mayıs Tütünsüz Dünya Günü öncesi Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi (SSUK) bileşenlerini oluşturan uzmanlar bir araya gelerek sigara yasası ihlallerini değerlendirdi. SSUK ve STK bileşenleri tarafından düzenlenen basın toplantısında ülkemizde tütün kontrolü düzenlemelerinin uygulanma sorunlarına ışık tutan yeni araştırmaların sonuçları paylaşıldı. Basın toplantısına TTB adına TTB Eski Merkez Konseyi Üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen katıldı.

Sigara Yasası Uygulamalarına Dair Yapılan Araştırma Sonuçları Gösterdi:
İşletmelerde İhlal Oranı %50’ye
Varıyor.
31 Mayıs Tütünsüz Dünya Günü öncesi Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi (SSUK) bileşenlerini oluşturan uzmanlar bir araya gelerek sigara yasası ihlallerini değerlendirdi. SSUK bileşeni derneklerin yaptığı araştırmaların çarpıcı sonuçlarının masaya yatırıldığı toplantıda, 4 yıl önce 4207 sayılı yasanın genişletilmesiyle getirilen yasakların her geçen gün daha az uygulandığı ortaya kondu. Araştırmalara göre işletmelerin %50’ye yakınında ihlal yapılıyor. İşletmelerin %42.7’si hiç denetim görmediğini beyan ederken, denetim gördüğünü belirtenlerin %40.8’inde ve ceza kesilenlerin % 57.1’inde ihlaller devam ediyor.
Yeni alkol yasaklarını içeren Torba Yasa ile yapılan değişikliklerin, sigara yasaklarındaki uygulama sorunlarını çözemeyeceğini belirten SSUK yetkilileri ‘Sigara mücadelesi alkolden ayrı tutulmalıdır.’ dedi.
Kamuya açık kapalı alanlarda sigara yasağının dördüncü yılı doluyor. ilk günlerinde çok heyecanla uygulanan bu yasaklar sigara tüketimini % 12 sıklığında düşürmüş, sigara ilişkili hastalık başvurularını % 20 azaltmış ve ülkemize bir çok ödül kazandırmıştı. Ancak son dönemde yasakların uygulanmadığına dair Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi’ne (SSUK) gelen çok sayıda şikayet ve basında köşe yazarları tarafından dile getirilen uygulama sorunları, tekrar harekete geçmek gerektiğini gösterdi.
Aldığı şikayetler ve yaptığı gözlemler üzerine çalışmalara başlayan SSUK bünyesindeki dernekler, uygulamada yaşanan sorunları araştıran yeni araştırmalar yaptı. Ancak bir çok dünya ülkesine örnek gösterilerek hayata geçirilen kapalı alanlarda sigara yasağı ve reklam yasakları, uygulama aşamasında hayal kırıklığı yarattı. Yapılan araştırma sonuçları, yasakların uygulamasında ciddi sorunlar olduğunu ortaya koyarken uzmanlar devletin yetkili mercilerini tekrar harekete geçmeye çağırıyor.
Denetim ve ceza sistemimiz caydırıcı değil. İşletmelerde ihlal oranı %50’ye varıyor.
Kapalı alan sigara yasaklarına uyumun olmadığına dair basında yer alan köşe yazıları ve vatandaş yakınmalarından yola çıkan Sağlık Enstitüsü Derneği ve Marmara Üniversitesi  Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı; İstanbul’un en çok ikram işletmesinin bulunduğu  dört ilçede örnekleme ile seçilen caddeler üzerindeki işletmelerde sigara yasaklarına uyumu  araştırdı.
İşletmelerin gündüz ve gece koşulları değerlendirilerek ve  yöneticileri ile yüz yüze anket görüşmesi yapılarak gerçekleştirilen çalışma sonuçlarına göre işletmelerin % 37’inde yasağın aleni olarak ihlal edildiği, gizli yöntemler ile ihlali sürdürenler dikkate alındığında oranın  %49.5’a ulaştığı görüldü.
İşletmelerde Alkol Satışı Ihlal Oranını Arttıran Faktör Değil
Çalışmayı yürüten Marmara Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim Üyesi  Doç. Dr. Pınar Ay;    “Gençleri hedef kitle seçmiş işletmelerde ihlal oranı çok daha yüksek bulunmuştur. Ayrıca  yasaya uymayan işletmelerde havalandırma cihazlarının bulunduğu ve açılır-kapanır sistemler kapalı tutulduğu görülmüştür. Beklenenin tersine alkol servis etme, ihlal oranını arttırmamaktadır. Uyumsuzluk gösteren işletmelerde müşterilerin sigara içmesi için  meşrubat kutuları, ıslak peçeteler, su dolu pet bardaklar  gizli küllük olarak kullanılmaktadır. Ayrıca yaklaşık her beş işletmeden birisinde izmarit görüntüsü tespit edilmiştir” dedi.
Çalışmanın ortağı olan Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı; “Anket uygulanan işletmelerin % 42.7’si hiç denetim görmediğini beyan etmektedir. Ancak daha ilginç olarak denetim gördüğünü belirten %40.8’inde, ceza kesilenlerin % 57.1’inde hala ihlal sürmektedir. Denetim ve ceza sistemimiz  belli ki caydırıcı  olamamaktadır. 4207 sayılı yasada yapılan değişiklikler ile kapatma cezasının daha ağır koşullar ile getirilmesini beklerdik” şeklinde yorum yaptı.
Reklam Yasaklarına Uyumu Araştıran Çalışmaya Göre İhlal Oranı: % 91.4
Türk Toraks Derneği ve Sağlık Enstitüsü Derneği tarafından, 7 kent merkezinde gerçekleştirilen, ‘Sigara ile ilgili reklam yasaklarına uyumu’ inceleyen diğer bir araştırma ise daha kötü sonuçlar ortaya koydu.  Ankara, Aydın, Diyarbakır, Gebze, İstanbul, Kayseri, Van illerinde, yürüme turu ile belirlenen, 10  veya daha az satış noktasında gözlem yapılması, gözlem formlarının doldurulması ve fotoğraf ile belgelenmesi  yöntemiyle gerçekleştirilen çalışmanın sonuçlarını açıklayan  Türk Toraks Derneği  Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Osman Elbek; “Maalesef yasaya aykırı olarak satış noktalarının %65.5’unda sigaraların işletme dışından görüldüğünü, %43’ünde uygun olmayan fiyat bildirimi olduğunu, %29.3’ünde sigaraların birden fazla noktada satışa sunulduğunu, %25.9’unda satış ünitesi üzerinde reklam unsurunun bulunduğunu ve %20.7’sinde müşterilerin erişimine açık olduğunu saptadık. Araştırmamızda toplamda reklam ihlalini % 91.4 oranında bulduk. Biz yaşanan bu ihlallerin nedenini yasaya uyumu denetleyecek bir mekanizmanın geliştirilmemiş olmasına bağlamaktayız.” şeklinde konuştu.
Tıp Hukuku Derneği Başkanı Av. Sunay Akyıldız; “Tütün kontrolü için yapılan katkılar hiç şüphesiz ki sağlığa olumlu katkı sağlayacaktır ancak sonuca ulaşmak için yazılan kanunlar uygulanmak ister. Sunulan çalışmalardan kanunların iyi uygulanmadığını görmekteyiz. Uygulamayı geliştirmek zorundayız” dedi.
Tütün ve Alkol Mücadelesini Yöntemleri Farklıdır
4207 sayılı yasada değişiklik yapan torba yasayı değerlendiren SSUK Hukuk Danışmanı Av. Turgut Kazan ise  “Torba yasada  daha önce tütün için yapılmış  her madde aynen alkole uygulanmıştır ve artık alkol tütün ile birlikte anılmaktadır. Tütün kontrolüne emek vermiş bütün bilim adamları ve biz hukukçular iki konunun aynı şemsiye altında değerlendirilmesine karşıyız. Özellikleri, kullanım sıklığı ve toplumdaki normları çok farklı olan maddelerin  mücadele yöntemleri de farklıdır.” şeklinde konuştu..
Daha Detaylı Bilgi İçin: Gamze Varol, Base İletişim, 0212 352 92 62, gamze@baseiletisim.com
Sigara ve Sağlık Komitesi (SSUK) Hakkında Bilgi:
Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi, kurulduğu 1995 yılından bu yana dünyada ve Türkiye’de 40’dan fazla sivil toplum ve kamu kurumu bileşeni ile tütün kontrolünün koşulsuz ve sürekli savunucusu olmuştur. Gözlemleri, öngörüleri, bilimsel kanıt üretim(ler)i ile her zaman bilimi toplumla yaklaştırmaya çalışmıştır. Ülkemizde, bugün, tütün kontrolünün güçlenmesine gereksinim bulunmaktadır. SSUK, birikimlerinin topluma ulaşması için dün olduğu gibi bugün de tütün kontrolü amaçlı çalışmayı, üretmeyi sürdürmektedir.

Adli toksikoloji ve adli hemogenetik laboratuvarları açılışına davet...

Adli tip poliklinik hizmetleri yanında 2013 yili sonunda açılacak olan adli toksikoloji ve adli hemogenetik laboratuvarları ile hizmet vereceğimiz Anabilim Dalımız yeni binasına taşınmış bulunmaktayız.
03.06.2013 tarihinde saat 13.30’da gerçekleştirilecek olan açılışımızda sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyarız.
Saygılarımızla...

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Adli Tıp Anabilim Dalı

Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı faaliyetlerine yeni binasında devam ediyor
8 Şubat 1982 tarihinde YÖK kararıyla kurulmuş olan ve Haziran 2004'te aktif olarak çalışmaya başlayan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı, faaliyetlerini 2013 yılı Mayıs ayından itibaren yeni binasında yürütmeye başlamıştır.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı bünyesinde yer alan adli toksikoloji ve adli hemogenetik laboratuarları Aralık 2013 itibariyle faaliyete geçecektir. Adli toksikoloji laboratuvarında, alkol, uyutucu-uyuşturucu madde, psikotrop madde analizleri ile hem araştırma hem de hizmet alanlarında faaliyet gösterilecek; adli hemogenetik laboratuvarında da kimlik tayini, babalık tayini ve popülasyon genetiği araştırmaları yürütülecektir.

Adli Tıp Anabilim Dalı içerisinde yer alan “Hacettepe Üniversitesi Alkol Araştırma Merkezi” Türkiye’de alkol üzerine araştırma yapan ilk ve tek merkez olma özelliğini taşımaktadır.

Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı, klinik adli tıp dalında, çocuk istismarı ve ihmalinin değerlendirilmesi, kadına şiddet olgularının değerlendirilmesi, cinsel istismar ve cinsel saldırı olgularının değerlendirilmesi, yaralanma olgularının adli tıbbi değerlendirilmesi, vasi ve velayet taleplerinin adli tıbbi değerlendirilmesi, ceza ehliyeti, yaş tayini, maluliyet olgularının değerlendirilmesi gibi bilirkişilik hizmetleri vermenin yanında, tıbbi uygulama hataları başta olmak üzere adli tıp ve adli bilimler alanlarında bilimsel mütalaa taleplerini de karşılamaktadır.

http://www.hospital.hacettepe.edu.tr/

30 Mayıs 2013 Perşembe

Sağlık çalışanları bildirgesi: İmza kampanyası...

Tıklayınız...

İş, gelir, gelecek güvencemiz, sağlıklı, şiddetten uzak ortamlarda çalışma, mesleki bağımsızlığımız ve hastalarımızın sağlık hakkı için mücadele ediyoruz. Bu amaçla hazırladığımız ve öne çıkan talepleri ifade eden “sağlık çalışanları bildirgesi” niteliğindeki imza metnini ülkemizin dört bir yanında gerek sağlık çalışanlarının gerekse hizmet alan yurttaşlarımızın imzasına açtık.
Aşağıdaki linke tıklayarak indirebileceğiniz imza metnini çalıştığınız kurumdaki diğer sağlık çalışanları ve hastalarımıza imzalatarak en geç 3 Haziran 2013 Pazartesi günü Türk Tabipleri Birliği’nde olacak biçimde iletmenizi bekliyoruz. Toplanan imzalar 4 Haziran 2013 Salı günü kitlesel bir açıklamayla Sağlık Bakanlığı’na teslim edilecektir.
Saygılarımızla,
Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği Sağlık Hukuku Birimi Yönetmeliği...

Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği Sağlık Hukuku Danışmanlık ve Eğitim Birimi
AMAÇ: Adli vakaların çok sık görüldüğü Ortopedi ve Travmatoloji bilim dalı tıbbın diğer dalları arasında uygulamada mensupları en sık şikayet ve davalarla karşılaşan branşlardan birisidir. Camiamız mensupları bu tür şikayet ve davalarla karşılaştığında çoğu kez çekingenlik ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan olumsuz sonuçlarla karşılaşmaktadırlar. Gerek bu konuda yalnız kalmamaları gerekse bilimsel ve hukuki destekleri arkalarında hissedebilmeleri hayati önem taşımaktadır. Bu amaçla 09.11.2008 tarihinde Dernek bünyesinde dernek üyesi Ortopedi ve Travmatoloji uzmanlarına hizmet verecek “Sağlık Hukuku Danışmanlık ve Eğitim” birimi oluşturulmuştur.

Bu bağlamda Dernek Başkanı Prof.Dr.Ünal Kuzgun’un başkanlığında Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Halk Sağlığı ve Adli Tıp Uzmanı Y. Doç. Dr. Nezih Varol’ un danışmanlığında, derneğimiz avukatı ve yönetim kurulunca belirlenecek … kıdemli Ortopedi ve Travmatoloji uzmanları ile bu birim oluşturulmuştur.

Birim sekreteryasını dernek merkezi çalışanları yürütecektir. Avukat ve danışman derneğe üye Ortopedi ve Travmatoloji uzmanlarının ve diğer derneklerin yazılı ya da sözlü başvurularını değerlendirmek üzere hizmet verecektir.

ÇALIŞMA BİÇİMİ:

1. Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı dernek üyesinin başvuruları:
Dernek üyesi uzman hekimlerin dava konusu dosyalarını istek halinde tetkik edecek ve davanın içeriği hakkında ilgilisine hukuki ve tıbbi durum ile ilgili bir görüş verecektir. Bunun için üye Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı hekim yazılı bir başvuru dilekçesini dernek merkezine faks ya da elektronik posta ile gönderecektir. Dernek yönetim kurulunca dilekçesi kabul edilen kişi telefon, faks,. posta, yolluk vb.gibi birim sekretarya çalışmalarında kullanılmak üzere 150 YTL başvuru ücretini dernek banka hesabına yatırarak banka dekontu ile birlikte ,hakkında yapılan şikayet dilekçesi veya açılmış olan dava iddianamesini,mahkeme süreçlerini gösterir dava dosyası fotokopisini ve hastasına ait tüm dökümanların fotokopisini kargo ile gönderecektir.

Birim sekretaryası tarafından gelen kargo gözden geçirilecek, eksikler var ise (talep eden kişinin imzası, adres ve telefonları gibi iletişim bilgileri, başvuru ücret dekontu, başvuru konusuna ait şikayet dilekçesi, hasta dosyası, tıbbi raporlar, ifadeler, mahkemece yaptırılmış ise Adli Tıp, Yüksek Sağlık Şurası gibi bilirkişi raporları vs.) istenecek, tamamlanan dosya ön inceleme için Danışman ve Avukata sunulacaktır.
Danışman ve avukat dosyanın kendilerine ulaştığı andan itibaren 10 gün içinde incelemelerini yaparak başvuru yapan kişiye yazılı(mektup veya mail olarak)veya sözlü (telefon veya yüzyüze görüşme) bir görüş vereceklerdir.
Gerek görüldüğünde başkan tarafından görevlendirilecek birim üyesi bir veya birden fazla kıdemli Ortopedi ve Travmatoloji uzmanından ayrıca teknik bilimsel görüş alınabilecektir. Bu durumda birim üyesi Ortopedist danı man dosya kendine ulaştığı andan itibaren 10 gün içinde görüş beyan edecektir.
Şikayetçi kişinin veya hastanın muayenesi istendiğinde bu durum birime başvuru yapan hekime hemen bildirilecek ve mümkün olup olamayacağı sorulacaktır.

Muayeneyi kabul eden şikayetçi veya hastadan muayene ücreti alınmayacak ancak yapılacak olan tetkik ve tedavi ücretleri istenecektir. Muayene sonrası elde edilen tıbbi dökümanlar ile birlikte Danışman ortopedist,danışman ve avukat bir ortak değerlendirme toplantısı yaparak bilimsel bilirkişi raporu hazırlayacaklardır.

Hazırlanan rapor dernek yönetim kurulu başkanının imzasını taşıyan bir üst yazı ile ilgiliye gönderilecektir.

2. Diğer uzmanlık derneklerinden gelen başvurular:
Diğer uzmanlık derneklerinden gelen sağlık hukuku ile ilgili görüş alınması gereken konularda Dernek Yönetim Kurulu kararı ile konu danışman ve avukata yazılı olarak iletilecektir. Danışman ve avukat yazının kendilerine ulaştığı günden itibaren 20 gün içinde incelemelerini yaparak yazılı bir görüş vereceklerdir.

Gerek görüldüğünde birim üyesi danışman ortopedistlerden birinden ayrıca teknik bilimsel görüş alınabilecektir.
Bu durumda danışman ortopedist yazının kendine ulaştığı günden itibaren 20 gün içinde görüş beyan edecektir.

Elde edilen dökümanlar ile birlikte Danışman Ortopedist, Danışman ve avukat ortak bir değerlendirme toplantısı yaparak bilimsel görüş raporu hazırlayacaklardır.
Hazırlanan rapor dernek yönetim kurulu başkanının imzasını taşıyan bir üst yazı ile ilgiliye gönderilecektir.

EĞİTİM FAALİYETLERİ
1. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanının Sağlık mevzuatı el kitabının çıkarılması:
Birim Ortopedi ve Travmatoloji üyelerinin yararlanacağı ulusal ve uluslar arası sağlık mevzuatlarını içeren bir el kitabı çıkaracaktır.Kitap danışman ve avukat önderliğinde birim üyesi danışman ortopedistler ve gerek görüldüğünde dernek yönetim kurulunca görevlendirilecek konu ile ilgili yetkililerce hazırlanacaktır.

2. Ortopedi ve Travmatoloji uzmanının mesleki etik kuralları el kitabı çıkarılması:
Birim dernek üyelerinin yararlanacağı hekim çalışma standartlarını içeren Mesleki Etik Kuralları el kitabını hazırlayacaktır.
Danışman ve Avukat bu kitabın oluşturulmasına katkı verecektir.
Bu kitapta:
Sağlık hizmeti sunumu sırasında etik kurallar belirtilecektir.
Uzmanların asgari çalışma şartları belirtilecektir.
Uygulamada uyacakları asgari şartlar belirlenecektir.
Uzmanlık birimleri/alt disiplinler arası ilişkilerin yazışma kuralları belirlenecektir.

3. Sağlık Hukuku Eğitimleri:
Birim dernek yönetim kurulunca belirlenecek tarihlerde “Uygulamalı Sağlık Eğitimi” konulu toplantılar yapacaktır.Toplantıya eğitimci olarak birim üyesi danışman,avukat ve Ortopedist danışmanlar katılacaktır.
Eğitimlerde Ortopedi ve Travmatoloji uzmanının sık karşılaştığı vakalar ele alınarak uygulamalı interaktif eğitim yapılacaktır.
Ulusal kongrelerde ve bölgesel toplantılarda Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanının yasal sorumluluğu konusunda panel,konferans ve benzeri toplantılar da düzenlenecektir.Bu konuda yer ve  tarih tesbiti yönetim kurulunca yapılacaktır.

KADIN HAKLARI VE AİLE İÇİ ŞİDDET” KONULU SERTİFİKA PROGRAMI...

Adli Yardım Merkezimizden görev alan meslektaşlarımızın, özellikle “kadının aile hukukundan doğan ve şiddet içeren talepleri” konusunda açılan davalarda, başvuru tarihinden başlayarak alınması gereken tedbirler ve savunma teknikleri açısından bilgilendirilmeleri olağanüstü öneme sahiptir. Bu amaçla, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu; Adli Yardım Bürosu’nda görev almakta olan meslektaşlarımıza, “Kadın Hakları Ve Aile İçi Şiddet” konulu eğitim semineri verilmesi kararı almıştır. Seminerler Kadın Hakları Merkezi tarafından verilecektir.
Esasen bu seminerler daha önce de verilmiş olup, temel amaç, bütün meslektaşlarımızın bu eğitimden geçmelerinin sağlanmasıdır.
Eğitime katılmayan meslektaşlarımızın, kadınların aile hukukundan kaynaklanan adli yardım istemlerinde (Boşanma, 6284 sayılı kanun gereğince tedbir ) görev alabilmeleri mümkün olamayacaktır. (Daha önce bu seminerlerden geçmiş olan meslektaşlarımızın yeni dönem seminer çalışmalarına katılma zorunluluğu bulunmamaktadır.)
Eğitim semineri 7-8 Haziran (Cuma – Cumartesi ) 2013 tarihleri arasında İstanbul Barosu  Orhan Adli Apaydın Salonu’nda yapılacaktır. Seminerine katılan meslektaşlarımıza İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi tarafından katılım belgesi verilecektir. İki gün katılım zorunludur.KATILIM ÜCRETSİZDİR.
Kayıt yaptırıp seminere katılmayanlar  önümüzdeki 3 seminere katılamayacaklardır.En az bir hafta öncesinden  arayıp kayıtlarını iptal ettirmeleri gerekmektedir.
Müracaatların Baronun 0212 251 63 25 numaralı telefonundan, Kadın Hakları Merkezi’nden sorumlu Çağla KOÇ’a (dahili 164) yapılması gerekmektedir.
Adli Yardım Bürosu Avukatlarına yönelik ‘’ Kadın Hakları ve Aile İçi Şiddet ‘’konulu Sertifika Programı aşağıda açıklanmıştır.
Program için tıklayınız.

“KADIN HAKLARI VE AİLE İÇİ ŞİDDET” 
KONULU SERTİFİKA PROGRAMI

7 HAZİRAN CUMA 2013

9.30- 10.00 Kayıt
10.00-10.05 Açılış
10.05-11.00 Av. Nazan Moroğlu – Yeditepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Uluslararası Sözleşmeler Çerçevesinde Toplumsal Cinsiyet
11.00 -11.15 Çay- Kahve Arası
11.15-12.30 Av.Aydeniz Alisbah Tuskan -İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi/ Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi İle İlgili 6284 Sayılı Yeni Yasa
12.30-13.15 Öğle arası
13.15-14.00 Av. Nurcan Bingöltekin Taş
Adli Yardım Bürosunun İşleyişi – İşleyiş Hakkında Soru ve Önerilerin Değerlendirilmesi
14.00-14.10 Çay-kahve arası
14.10- 15.10 Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu- Bahçeşehir Üniversitesi Dekanı
TCK Aile Düzeni Aleyhine Cürümler
15.10-15.20 Çay-Kahve Arası
15.20-16.20 Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu- Bahçeşehir Üniversitesi Dekanı
TCK Cinsel Suçlar
16.20- 16.30 Çay-kahve arası
16.30- 17.45Neşe Yüksel Psikolog -İstanbul Aile Mahkemeleri
Şiddet Mağdurları ile Görüşme Teknikleri

8 HAZİRAN CUMARTESİ 2013
9. 30- 10.00 Kayıt
10.00-11.00 Av. Ayça Özdoğan
MK. Mal Rejimleri
11.00 – 11.15 Çay Kahve Arası
11.15 - 12.30 Av. Ayça Özdoğan
MK. Mal Rejimleri
12.30-13.30 Öğle arası
13.30-14.45 Prof. Dr .Nevzat Alkan- İstanbul Tıp Fak. Adli Tıp Anabilim Dalı 
Adli Tıp Sistemi-Adli Muayene-Genital Muayenede Yasal Düzenlemeler ve Sorunlar 
14.45-15.00 Çay- Kahve Arası
15.00- 16.15Hakim Ruhi Özdemir -İstanbul 15. Asliye Hukuk Hakimi
Boşanma Sebepleri -Nafaka- ve Tazminat Hükümleri
16.15-16.30 Çay – Kahve Arası
16.30- 17.30 Prof. Dr. Oğuz Polat
Aile İçi Şiddette Disiplinler Arası İşbirliğinin Değerlendirilmesi
17.30- 18.00 Sertifika Dağıtımı

YER : ORHAN ADLİ APAYDIN KONFERANS SALONU

http://www.istanbulbarosu.org.tr/Detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=8096

Kontrastlı Görüntüleme Yöntemleriyle Malignitesi Yüksek Hukukun Tespiti: Uluslararası Hukuk ve İç Hukuktan Örnekler...

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen 
Adli Tıp ve Adli Bilimler Konferansları” 
bağlamında Üniversitemiz Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi 
Yrd. Doç. Dr. Erdem İlker Mutlu
31 Mayıs 2013 Cuma günü saat 16.30’da, 
Yeni Senato Salonu’nda 
“Kontrastlı Görüntüleme Yöntemleriyle Malignitesi Yüksek Hukukun Tespiti: Uluslararası Hukuk ve İç Hukuktan Örnekler” 
başlıklı bir konferans verecektir. 
Konferansa tüm meslektaşlarımız davetlidir.
 
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Adli Tıp Anabilim Dalı