11 Nisan 2012 Çarşamba

Enternasyonel hekim dayanışması...


Dr.Osman Öztürk
Ulusal tabip odaları, ülkedeki hekimlerin temsilcisi olarak hareket etmek; kimi durumlarda bir sendika veya düzenleyici organ, ancak aynı zamanda bir meslek kuruluşu olarak hekimler adına diğer taraflarla görüşmeler yapmak üzere kurulan, halk sağlığı ve refahı ile ilgili konularda tıp doktorlarının uzmanlık birikimini temsil eden kuruluşlardır.

Bu kuruluşlar, genellikle halk sağlığı alanında olmak üzere, üyeleri adına kampanyalar başlatabilirler veya tanıtım/savunu çalışmaları yürütebilirler. Sözü edilen tanıtım/savunu çalışmaları, bunları muhalif politika olarak gören hükümetler tarafından her zaman hoş karşılanmayabilir.

DTB (Dünya Tabipleri Birliği) bu amaca yönelik girişimleri kınar ve ülkelerdeki hekim kuruluşlarının bağımsız işlevlerine hiçbir hükümet müdahalesi olmamasını talep eder. (DTB’nin 2011 yılı Ekim ayında Montevideo-Uruguay’da toplanan 62’nci Genel Kurul kararından.)

***

Türkiye’de Hekimlerin Meslek Örgütünün Bağımsızlığına Saldırı…
Geçen yılın sonunda ve bu yılın başında … hekim meslek örgütünün bağımsızlığına yönelik olarak hükümetler tarafından yürütülen ve yasal düzenlemeleri de içeren kaygı verici gelişmelerden haberdar olduk. Bunlar arasında … en ciddi olanı da Türkiye’de hükümetin Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) temel işlevlerini ve rollerini ortadan kaldırma girişimidir.

TTB, hükümetin meslek örgütünün işlev ve rollerini ele geçirmesine karşı mücadelelerinde DTB’ne üye birliklerin desteğini talep etmektedir.
TTB şöyle demektedir:
“(Türk Hükümeti) TTB’ni işlevsizleştirmeye yönelik düzenlemeler başta olmak üzere sağlık alanını bütünüyle etkileyen 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi kabul ederek 2 Kasım 2011 tarihinde yürürlüğe koymuştur.
663 sayılı Kararname ile;
TTB’nin kuruluş yasasında yer alan “tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak” amacı ortadan kaldırılmıştır.
Sağlık Bakanı’nın karar alma çoğunluğundan da fazla üyeyi tek başına atadığı ‘Sağlık Meslekleri Kurulu’ oluşturulmuş, TTB ve diğer sağlık mesleği örgütlerinin yetkileri ile yükseköğretim kurumlarının pek çok yetkisi bu kurula verilmiştir.
İlaç, tıbbi cihaz ve ürünlerin dışında kalan alanlarda da yapılacak klinik araştırmaların yapılma izninin ve bu araştırmaların denetimine yönelik yetkiler de Sağlık Bakanlığı’na verilmiş(tir).
“Tıpta uzmanlık eğitimi ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek” yetkisi de Sağlık Bakanlığı’na verilmiş, yükseköğretimin akademik özerkliği ile bilimsel özgürlüğüne müdahale yetkisi tanınmıştır.
(S)ağlık çalışanlarının hangi alanlarda sertifika eğitimi alacaklarını, bu eğitimin içeriğini ve bu eğitimi kimlerin vereceğini belirleme ve sertifika düzenleme … bütün sağlık çalışanlarının alacakları eğitimleri kredilendirme, izleme ve denetleme yetkisi de Bakanlığa verilmiştir.”

Ne yazık ki, yasama organın yetkilerini yok sayarak Anayasa’ya aykırı kanun gücünde Kararname çıkarılması, ülkedeki yönetimin demokratik değil totaliter bir yönelimi olduğunu ortaya koymaktadır.

(Y)apılan değişikliklerle, hükümet politikalarıyla uyumlu tavır almayan meslek kuruluşlarının ve öğretim üyelerinin baskı grubu olma özellikleri sindirilmeye, işlevleri boşaltılmaya çalışılmaktadır.

DTB, meslektaşlarımızın mesleki bağımsızlıklarının ve mesleğin kendini denetleme yetkisinin korunması konularında nasıl destek sunabileceğini TTB ile birlikte değerlendirmektedir. (DTB Genel Sekreteri Dr. Otmar Kloiber’ın DTB Kurucu Üyeleri’ne, DTB Konsey Üyeleri’ne, DTB Konsey Danışmanları’na, DTB Görevlileri’ne gönderdiği 12 Ocak 2012 tarihli mektuptan.)

***

DTB Başkanı Dr. José Luiz Gomes Do Amaral (Brezilya) ve DTB Konsey Başkanı Dr. Mukesh Haikerwal (Avustralya) önümüzdeki hafta Türkiye’ye geliyorlar.

Hekimliğin değersizleştirildiği…

Hekimlerin itibarsızlaştırıldığı…

Mesleki özerklik, klinik bağımsızlığın yok edildiği…

Hekim örgütünün siyasi iktidar tarafından kuşatılmaya, teslim alınmaya (teslim alınamıyorsa da susturulmaya, uysal koyunsulaştırılmaya) çalışıldığı Türkiye’de…
“Hekimliğin ve Meslek Örgütünün Özerkliği”, “Mesleki Özerklik ve Klinik Bağımsızlık” başlıklı ikili konferanslar verecekler.

16 Nisan Pazartesi Ankara’da, 17 Nisan Salı İstanbul’da.

http://www.hekimedya.org/oku.php?yazi_id=3634

Türkiye Biber Gazından AİHM'de Mahkum...

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, NATO protestosunda yakın mesafeden yüzüne gaz sıkılan öğretmenin şikayetini haklı buldu, "Polis barışçı bir gösteride biber gazı kullanmamalı" diyerek AİHS'nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar verdi ve Türkiye'yi 11,500 Euro tazminat ödemeye mahkum etti.
Strasbourg - BİA Haber Merkezi
11 Nisan 2012, Çarşamba
Öğretmen Ali Güneş, İstanbul'da 28 Haziran 2004'teki NATO Zirvesi sırasındaki protesto gösterilerine katıldığı sırada yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkıldı, şikayetçi oldu ancak işlem yapılmadı.
 
İç hukuk yolları tükenince Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuran Güneş haklı bulundu.
AİHM, Türkiye'nin Güneş'e 10 bin Euro manevi tazminat, 1500 Euro da mahkeme masrafı olmak üzere, toplam 11 bin 500 Euro (27 bin TL) ödemesine karar verdi.

Savcılık dava açmadı

İstanbul Sanayi Odası Vakfı (İSOV) Yapı Meslek Lisesi Tesisat Teknolojisi ve İklimlendirme Öğretmeni Güneş'in yüzüne, Mecidiyeköy'de yapılan zirve karşıtı eylemde biber gazı sıkıldı. Ayrıca darp edilerek 11 saat gözaltında tutuldu.
Yakın mesafeden sıkılan gazın gözlerine verdiği zarar ve darp edilmesi sonucu kollarında ve omzunda oluşan morluklar doktor raporuna da yansıdı.
Güneş, Şişli Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu, polislerden ve gördüğü şiddetten şikayetçi oldu. Savcılık, 30 Haziran 2004'te kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi. Mahkemeye yapılan itiraz da reddedildi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) üyesi olan Güneş, AİHM'e başvurdu. AİHM, Güneş'e yapılanın "işkence ve kötü muameleyi yasaklayan" 3. maddenin ihlali olduğuna karar vererek Türkiye'nin tazminat ödemesine hükmetti.

AİHM, kararında, biber gazının, "solunum problemlerine, bulantı ve kusmaya, baş dönmesine, göğüs ağrısına, spazma" yol açtığına değindi. Ayrıca, aşırı dozlarının ciğerlere zarar verdiğinin de altı çizildi.

AİHM kararında,"Polis, barışçıl bir gösteride göz yaşartıcı gaz kullanmamalı" dendi.

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın biber gazı kullanımıyla ilgili soru önergesini cevaplarken, "polisin insan sağlığı üzerinde kalıcı etki bırakmayan göz yaşartıcı mühimmat kullandığını" söylemişti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Hopa mitingi öncesi çıkan olaylarda fenalaşan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun ölümüyle ilgili olarak Trabzon ve İstanbul Adli Tıp Kurumlarının verdiği, "Kalp ve akciğer hastalığı sonucu hayatını kaybettiği' yönündeki raporlara yapılan itiraz da kabul edildi.

Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi, Hopa Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybeden Lokumcu'nun ölümüyle ilgili olarak 20 Haziran 2011'de hazırladığı otopsi raporunda, Lokumcu'nun vücudunda öldürücü düzeyde kimyasal madde saptanmadığını ve ölümün, mevcut kalp ve akciğer hastalığı sonucu meydana geldiğini yazmıştı. (AS)

http://bianet.org/bianet/insan-haklari/137543-turkiye-biber-gazindan-aihmde-mahkum

10 Nisan 2012 Salı

II. TIP HUKUKU GÜNLERİ ARDINDAN...

II. TIP HUKUKU GÜNLERİ
“Adli Jinekoloji ve Obstetrik” Prof. Dr. Zeki Soysal Anısına

Bilindiği gibi, “Tıp Hukuku Günleri”nin ilki Adli Tıp Uzmanları Derneği’nin
koordinatörlüğünde “Av. Dr. Hasan Çankaya anısına” 8 Ocak 2011 tarihinde İstanbul Tabip Odası’nda yapılmıştı. Bu yıl ikincisini düzenlediğimiz “II. Tıp Hukuku Günleri” “Adli Jinekoloji ve Obstetrik” temasıyla 6 yıl önce 6 Nisan 2006’da yitirdiğimiz değerli hocamız Prof. Dr.Zeki Soysal anısına, 6-7 Nisan 2012 tarihinde İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumu’nda gerçekleştirildi.


II. Tıp Hukuku Günleri Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) ile birlikte; İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Barosu, Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği, Ebeler Derneği, Türk Hemşireler Derneği ve Üreme Sağlığı ve İnfertilite Hemşireleri Derneği’nin katılımlarıyla gerçekleştirildi. 5 oturumda toplam 28 değerli konuşmacı ve oturum başkanının görev yaptığı toplantılarda 226’sı kayıtlı olmak üzere toplam 250’yi aşkın katılımcı yer aldı. Açılış konuşmasını düzenleme kurulu adına Prof. Dr. Sermet Koç yaptı. Prof. Koç toplantının düzenlenme sürecini kısaca anlattıktan sonra, İstanbul Tabip Odası başta olmak üzere; tüm katkıda bulunan kuruluş ve kişilere
teşekkürlerini iletti.


Prof.Dr.Zeki Soysal’ı Anma Konuşmaları:
Prof. Dr. Zeki Soysal ile ilgili slayt gösterisi ile anma konuşmalarında duygu dolu anlar yaşandı. Zeki hocanın slayt gösterisini yakın arkadaşı, meslektaşı, kürsüdaşı ve aynı zamanda düzenleme kurulu başkanı Prof. Dr. Sermet Koç yaptı. Zeki hoca ile ilgili adli tıp geçmişi ve anılarını bir araya getirerek sunan Sermet hoca, katılımın yüksek olduğu ilk günde katılımcılara
heyecanlı, hüzünlü ve bir o kadar da gurur verici anlar yaşattı. Zeki hocanın adli tıp camiasına bıraktığı (yazdığı pek çok kitap, bitiremediği projeler vb) çok değerli miraslar olduğunun altını çizdi. Anma konuşmalarında İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Macit Avras, Prof. Dr. Rıza Madazlı, Prof. Dr. İsmail Çepni; Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı emekli öğretim üyesi Prof.Dr.Atınç Çoltu, ATUD
Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer tarafından yoğun duygu yüklü konuşmalar yapıldı. Prof. Biçer, çok büyük özveri ve çabalarla gerçekleştirilen bu organizasyonlara destek veren herkese teşekkürlerini sunarken, adli tıp alanında Adli Tıp Uzmanları Derneği’nin kuruluşunun 20.yılında hak ettiği yeri aldığını ve camiayı bir araya getiren çok önemli bir örgüt olduklarının altını çizdi. Son olarak
kürsüye gelen Arapgir Kültür Derneği Başkanı Turgay Akşahin dernek yönetim kurulu olarak hemşerileri Prof. Dr. Zeki Soysal adına 3 tıp öğrencisine öğrenimleri boyunca başarı bursu verme kararı aldıklarını açıkladı.


Anma toplantıları sonunda, Zeki Soysal hocamızın eşi Mefruze Soysal ve kızı Esin Soysal’a plaketler verildi.

Bilimsel Oturumlar:
Birinci oturumda, “Jinekoloji ve Obstetrikte Karşılaşılan Tıbbi Uygulama Hataları” konusu yer aldı. Birinci oturumu yönetenlerden Prof.Dr. Erdem Özkara, tıbbi uygulama hatalarının gerek sağlık sisteminin yeniden yapılandırılması, gerekse toplumun ve hastaların beklentileri açısından giderek artarak sürdüğünün altını çizdi. Doç. Dr. İsmail Dölen ise, uygulanan sağlıkta performans sistemiyle defansif tıbbın git gide yaygınlaştığını vurguladı. Konuşmacılardan Prof. Dr.
Rıza Madazlı
Adli tıp uygulamaları açısından konuya yaklaşımı, Doç. Dr. Nevin Şahin Hemşire ve ebeler açısından konuya yaklaşımı, Jin. Dr. Av. Işıl Güney Tunalı Kadın doğum uzmanları açısından konuya yaklaşımı ve Av. Halide Savaş’ta Dava örnekleri ile konuya hukuksal yaklaşımı
konularında sunumlar yaptılar.

İkinci oturumda, “Jinekoloji ve Obstetrikte adli Raporların Düzenlenmesi ve Bilirkişilik Uygulamaları” konusu yer aldı. Oturum yöneticiliğini Prof. Dr. Fuat Demirci ve Doç. Dr.Abdi Özaslan’ın yaptığı oturumda, Prof. Dr. Gürsel Çetin, Kadın doğum alanı ile ilgili yasal düzenlemelerin adli-tıbbi yönünü, Doç. Dr. İsmail Dölen Kadın doğum alanı ile ilgili adli raporlar ve bilirkişilik mekanizmasını, Prof. Dr.S. Serhat Gürpınar, Adli Tıp Kurumu uygulamaları açısından konuya yaklaşım ve Prof.Dr. Ahmet Nezih Kök ise, Hukuki uyuşmazlıklarda adl tıbbi
rolü konularında sunumlar yaptılar.


Üçüncü oturumda, “Gebelik, Doğum ve Lohusalık Döneminde Karşılaşılan Adli Tıbbi Sorunlar”  konusu yer aldı. Oturum yöneticiliğini Prof. Dr. Atınç Çoltu ve Prof. Dr. İsmail Çepni’nin yaptığı oturumlarda, Jin. Dr. Av. Işıl Güney Tunalı, Kadın doğum uzmanlarının gebelik, doğum ve doğum sonrası karşılaştığı sorunlar, Yard. Doç. Dr. Nazan Karahan, Hemşirelik ve ebelikte gebelik, doğum ve doğum sonrası karşılaşılan sorunlar, Doç. Dr. Bora Büken, Anne
ve bebek ölümlerine adli tıbbi yaklaşım ve Prof. Dr. Gökhan Oral ise, Gebelik ve lohusalıkta karşılaşılan psikiyatrik sorunlar konularında sunumlar yaptılar.


İkinci gün iki oturum yapıldı. “Üreme ve Cinsel Sağlık Hakları ile ilgili Etik ve Hukuksal İkilimler” konulu ilk toplantıyı Prof. Dr. Nezihe Kızılkaya Beji ve Prof. Dr. Sermet Koç birlikte yönetti. Oturumlarda, Öğrt. Gör. (Hukukçu-Tıbbi Etik Doktoru) Gürkan Sert, Üreme ve cinsel sağlık hakları ile ilgili etik ve hukuksal ikilimler, Jin. Dr. Yeşim İşlegen, Üreme sağlığı-hekim sorumluluğu ve etik değerler, Doç. Dr. Ergül Aslan, Üreme sağlığı ve cinsel şiddet
olgularında hemşirelik ve Av. O. Meriç Eyüboğlu ise Cinsel saldırı ve cinsel istismar suçlarında sağlık çalışanları tarafından gereği gibi yapılamayan muayene ve raporların sonuçları konusunda sunumlar yaptılar. İstanbul Tabip Odası hukuk danışmanlığını da yapan Av. Eyüboğlu, adli raporların çarpıcı sonuçlarını ve özellikle Adli Tıp Kurumu’nun geç verdiği bazı raporların yol açtığı hukuksal sıkıntılı süreçlere örnekler verdi.


“Jinekoloji ve Obstetrik Olgularında Otopsi” konulu son oturumu Prof. Dr. Başar Çolak yönetti. Doç. Dr. Selman Demirci, Otopsiler açısından batın ve pelvis anatomisi, Yard. Doç. Dr.Gökhan Ersoy, Gebeliğe ve cerrahi girişimlere bağlı komplikasyonlarda otopsi ve Yard. Doç.Dr. Ayper Kaçar ise plasenta patalojisi ve fetal otopsi-disseksiyon teknikleri, genel yaklaşım ve raporlama konularında sunumlar yaptılar. Ayper hocanın sunduğu fetal otopsiler konusu özellikle
katılımcılar açısında ilginç ve gereksinim duyulan bir sunum olarak yorumlandı.


Kapanış konuşmalarında salondan söz alan birçok katılımcı duygu, düşünce ve dileklerini ifade etti. Toplantı Zeki Soysal hocamızın eşi Mefruze Soysal’ın yaptığı duygu yüklü kısa bir konuşmayla tamamlandı.

ATUD Yönetim Kurulu tarafından, konusu ve yeri ileride sizlere duyurulacak olan, 2013’de yapılacak III. Tıp Hukuku Günleri’nde görüşmek üzere…

ADLİ TIP UZMANLARI DERNEĞİ YÖNETİM KURULU

2.TIP HUKUKU GÜNLERİ'NİN ARDINDAN...

6-7 Nisan 2012 tarihlerinde, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumu'nda sevgili Prof.Dr. Zeki Soysal anısına yapılan "II. Tıp Hukuku Günleri" yoğun katılımla sona erdi. Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD), İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Barosu, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD), Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği (HAYAD), Ebeler Derneği, Türk Hemşireler Derneği ve Üreme Sağlığı ve İnfertilite Hemşireliği Derneği'nin işbirliği ile düzenlenen II.Tıp Hukuku Günleri etkinliğine katkı veren tüm kuruluşlara, konuşmacılara, toplantının kusursuz bir biçimde yapılması için büyük çaba sarf eden Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sermet KOÇ Hocamıza teşekkür ediyoruz. II.Tıp Hukuku Günleri'nden fotoğrafları sizlerle paylaşırken çok yakında I.Tıp Hukuku Günleri'nin kitabının yayınlanacağı müjdesini vermek istiyoruz. Ayrıca II.Tıp Hukuku Günleri kitabı da yakında basıma hazır hale gelecektir.





















2.TIP HUKUKU GÜNLERİ'NİN ARDINDAN...

6-7 Nisan 2012 tarihlerinde, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumu'nda sevgili Prof.Dr. Zeki Soysal anısına yapılan "II. Tıp Hukuku Günleri" yoğun katılımla sona erdi. Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD), İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Barosu, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD), Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği (HAYAD), Ebeler Derneği, Türk Hemşireler Derneği ve Üreme Sağlığı ve İnfertilite Hemşireliği Derneği'nin işbirliği ile düzenlenen II.Tıp Hukuku Günleri etkinliğine katkı veren tüm kuruluşlara, konuşmacılara, toplantının kusursuz bir biçimde yapılması için büyük çaba sarf eden Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sermet KOÇ Hocamıza teşekkür ediyoruz. II.Tıp Hukuku Günleri'nden fotoğrafları sizlerle paylaşırken çok yakında I.Tıp Hukuku Günleri'nin kitabının yayınlanacağı müjdesini vermek istiyoruz. Ayrıca II.Tıp Hukuku Günleri kitabı da yakında basıma hazır hale gelecektir.













9 Nisan 2012 Pazartesi

KİMYASAL SİLAHLAR GÖSTERİ KONTROL AJANLARI KİTABI...

KİMYASAL SİLAHLAR 
GÖSTERİ KONTROL AJANLARI 
  
Derlemeye katılan uzmanlık dernekleri;

Adli Tıp Uzmanları Derneği 
Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği 
Türkiye Psikiyatri Derneği 
Türk Farmakoloji Derneği 
Türk Oftalmoloji Derneği 
Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği 
Türk Toraks Derneği 

SUNUŞ
Toplumsal olaylarda biber gazı kullanımı neredeyse gündelik bir 
uygulama oldu. Bu kaygı verici yaklaşım ne yazık ki sokaklardan 
meydanlara, tutukevlerinden hastane bahçelerine dek uzanan bir 
yelpazede halka karşı kullanılan bir silaha dönüştü. On binlerce 
insan çeşitli düzeylerde biber gazının zararlı etkilerine maruz kaldılar, 
içlerinde yaralananlar, sakatlananlar oldu. Sadece 2011 yılında 
biber gazı kullanımı nedeniyle iki yurttaşımız yaşamını yitirdi.  
Basit, zararsız, geçici etkilere sahip gibi nitelemelerle kamuoyuna 
sunulan ve kullanımı savunulan bu gazların insan sağlığına olan 
geçici ve kalıcı etkilerinin tanımlanması çok önemlidir. 

Türk Tabipleri Birliği bu amaçla konunun en yetkili ilgili tarafları ve 
sorumluları olabilecek kurumlarla yazışmalar yaparak; kullanılan 
biber gazlarının kimyasal içeriklerini, toksik etkilerine ilişkin üretici 
bilgilerini, bu gazlara maruz kalan kolluk güçlerinin maruziyete 
bağlı sağlık sorunları yaşayıp yaşamadıklarını araştırmıştır. Milli 
Savunma Bakanlığı konu ile ilgilerinin olmadığını belirtmiştir. İçiş-
leri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ise biber gazlarının kullanımının 
Türkiye’nin de taraf olduğu “Kimyasal Silahlar Sözleşmesi” gereğince 
kullanıldığını, toplumsal olayların denetlenmesinde 
kullanımlarının yasaklanmadığını, kullanılan gazların 
Oleoresincapsicum (OS) ve chlorobenzylidenemalononitrile (CS) olduğu, 
biber gazlarının insan sağlığı üzerinde kalıcı etkilerinin bulunmadığı ve 
kolluk güçlerinde etkilenime ilişkin kalıcı bir zarar saptanmadığı
belirtilmiştir.  


Biber gazlarının doğası ve etki alanının genişliği nedeniyle pek çok 
uzmanlık alanını ilgilendirmektedir. Bu nedenle Türk Tabipleri 
Birliği; Adli Tıp Uzmanları Derneği, Kulak Burun Boğaz ve Baş
Boyun Cerrahisi Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türk Farmakoloji Derneği, Türk Oftalmoloji Derneği, Türk Kulak Burun Boğaz 
ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği ve Türk Toraks Derneğine yazılar 
yazarak, kendi uzmanlık alanlarının bilgi birikimi  ışığında konuyu değerlendirmeleri istenmiştir. Uzmanlık dernekleri büyük bir sorumlulukla yazımıza yanıt göndermişlerdir. Bu yanıtlar olmaksızın 
bu kitapçık ortaya çıkartılamazdı. Uzmanlık derneklerinden gelen 
raporlar Dr. Lale Tırtıl ve Dr. Ümit Biçer tarafından derlenmiş, Dr. 
Ümit Ünüvar ve İstanbul Tabip Odası Hukuk Bürosu da katkılarıyla raporun tamamlanmasını sağlamışlardır. Elinizdeki kitapçığın 
hazırlanmasında emek veren tüm arkadaşlarımıza değerli emekleri 
ve katkıları için Merkez Konseyi adına şükran borçluyuz.  
Tüm çabamız kendi çocuklarına biber gazı püskürtmeyen bir ülke 
ve gelecek içindir. 


Bu mütevazı çalışmanın bu yolda katkı sağlayacağını umuyoruz.  


Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi



Birinci Baskı, Ağustos 2011, Ankara
Türk Tabipleri Birliği Yayınları
ISBN 978-605-5867-49-2
Kapak Fotoğrafı: Cem Gurbetoğlu (Evrensel)


GMK Bulvarı Şehit Daniş Tunalıgil Sok. 
No:2 Kat:4, 06570 Maltepe / ANKARA
Tel: (0 312) 231 31 79
Faks: (0 312) 231 19 52-53
e-posta: ttb@ttb.org.tr 
http://www.ttb.org.tr  
http://www.ttb.org.tr/kutuphane/bibergazi.pdf

Sağlık Hukuku Sempozyumu, 14 Nisan 2012, Ankara...

İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı Çocuk İşçilerin sağlığı ve güvenliğini yok edecek şekilde yasalaşmaktadır...

İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı Çocuk İşçilerin sağlığı ve güvenliğini yok edecek şekilde yasalaşmaktadır. Bu yasa tasarısı ivedi olarak çocukların yüksek yararı gözetilerek değiştirilmelidir.  
       Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin kuruluşundan beri yürürlüğe giren tüm Anayasalarda YAŞAM HAKKI Devlet tarafından korunması gerekli en temel hak olarak yer almıştır. Unutulmamalıdır ki yaşamayan kimse başka bir hakkını kullanamaz.  Bu hak 12.Eylül.2010 tarihli Anayasamızda da yer aldığı gibi yürürlükte olan Anayasamızın 10.maddesinde çocuklara tanınan hakların pozitif ayrımcılık yapılarak öncelikle korunup kollanacağı hükme bağlanmıştır.
Anayasamızın 90.maddesi usulüne uygun düzenlenip kabul edilmiş uluslar arası sözleşmelerin Anayasaya aykırılıklarındaki tartışılmadan uygulanacakları hükmüne yer verilmiştir.
       Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 27.01.1995 tarihinde BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin usulen uygun olarak imzalamıştır. O tarihten bu yana da Anayasanın 90.maddesi doğrultusunda normları uygulamaya geçmiştir.
Sözleşme 4 ana maddeden oluşan hakları;
·         Yaşam,
·         Gelişim,
·         Korunma,
·         Katılım,
 olmak üzere 4 ana grupta toplamıştır.
        İşçi sağlığı ve güvenliği yasa tasarısı ile ortadan kaldırılan 18 yaşından küçük çocukların tehlikeli işlerde çalıştırılma yasağının kaldırılması hali çocuğun bu 4 temel hakkına da aykırıdır.
·         Yaşamını tehlikeye atar,
·         Gelişimini engeller,
·         Onu koruyamaz hale getirir,
   Uluslar arası çalışma örgütleri aracılığıyla imzalanan çeşitli tarihli İLO sözleşmeleriyle de çocuk işçiliğinin azaltılması yönünden Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti taahhütlerde bulunmuş ve sözler vermiştir.
       Tüm bu hukuksal dayanaklar yok sayılarak mevcut İş Kanundaki tehlikeli işlerde çocuk çalıştırmama yasağı bu kanuna göre daha özel bir kanun olan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
       Bu nedenle bizler aşağıda imzası bulunan sivil toplum örgütleri bu düzenlemenin;
·         Çocuklarımızın başta yaşam hakkı ve diğer tüm temel haklarını ellerinden aldığı,
·         Ulusal ve uluslar arası sözleşmelere ve Anayasamıza aykırı olduğu,
·         Öncelikle çocuklarımızın yararını gözetme zorunluluğunu ihlal ettiği,
·         Çocukların psikososyal gelişimlerini engellediği için ivedilikle kaldırılmasını gerekmektedir.
BASINA VE KAMUOYUNA ÖNEMLE DUYURUYORUZ.
·         Çocuk İhmalini ve İstismarını Önleme Derneği
·         Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkezi
·         Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı       
·         Uçan Balon Çocuk Ve Gençlik Derneği
·         Gündem Çocuk Derneği
·         Koruyucu Aile ve Evlat Edinme Derneği
·         Başak Kültür ve Sanat Vakfı
·         Gençlik Servisleri Merkezi
·         Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği
·         Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği
Karikatür: Cemalettin Güzeloğlu

Dünya Tabipleri Birliği Başkanı Türkiye'ye geliyor...

Dünya Tabipleri Birliği Başkanı Dr. José Luiz Gomes Do Amaral ve Konsey Başkanı Dr. Mukesh Haikerwal, Türk Tabipleri Birliği'nin davetlisi olarak Türkiye'ye geliyor. Amaral ve Haikerwal, 16 Nisan'da Ankara, 17 Nisan'da da İstanbul'da olacaklar ve çeşitli etkinliklere katılacaklar.

BASIN AÇIKLAMASI
Dünya Tabipleri Birliği (DTB) Başkanı ve Konsey Başkanı
Türkiye’ye geliyor

Dünya Tabipleri Birliği Başkanı Dr. José Luiz GOMES DO AMARAL ve Konsey Başkanı Dr. Mukesh HAIKERWAL 16 Nisan’da Ankara, 17 Nisan’da İstanbul’da olacak.

Türkiye’de hekimlik ve hekimlerin koşulları -gün geçtikçe- iyileşeceğine, her geçen gün kötüleşiyor. Bu durumun yapılan düzenlemelerden bağımsız olduğunu düşünmek gerçekçi olmaz. Bu çerçevede son olarak 2 Kasım 2011 tarihinde çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname özel bir anlam taşıyor. Düzenlemenin TBMM açık olmasına rağmen Bakanlar Kurulu tarafından yapılması, mecliste görüşülmemesi, kapsamının sağlık ortamının hemen tamamını ve kamu-özel bütün sağlık çalışanlarını etkileyecek ve değiştirecek ölçekte olması önemini daha da artırıyor.

Ancak 2 Kasım 2011 tarihinde çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname sağlık meslek örgütlerini ve özel olarak da Türk Tabipleri Birliği’ni hedef alan olumsuz düzenlemeler de içermektedir. Bilindiği üzere iki başlık Türkiye’de artık bütünüyle tehdit altındadır: Hekim bağımsızlığı ve meslek örgütünün özerkliği.

DTB’nin 2011 yılı Ekim ayında Montevideo-Uruguay’da toplanan 62’nci Genel Kurulunda kabul edilen kararında şöyle deniyor: Ulusal tabip odaları, ülkedeki hekimlerin temsilcisi olarak hareket etmek; kimi durumlarda bir sendika veya düzenleyici organ, ancak aynı zamanda bir meslek kuruluşu olarak hekimler adına diğer taraflarla görüşmeler yapmak üzere kurulan, halk sağlığı ve refahı ile ilgili konularda tıp doktorlarının uzmanlık birikimini temsil eden kuruluşlardır. (…) Bu kuruluşlar, genellikle halk sağlığı alanında olmak üzere, üyeleri adına kampanyalar başlatabilirler veya tanıtım/savunu çalışmaları yürütebilirler. Sözü edilen tanıtım/savunu çalışmaları, bunları muhalif politika olarak gören hükümetler tarafından her zaman hoş karşılanmayabilir. (…) DTB, bu tür tanıtım/savunu çalışmaları nedeniyle kimi hükümetlerin kendilerinin belirledikleri temsilcileri yetkili organlara atayarak hekim kuruluşlarını susturmaya, verilecek mesajları kendilerinin hoş görebilecekleri mesajlara dönüştürmeye teşebbüs ettiklerinin farkındadır.
DTB bu amaca yönelik girişimleri kınar ve ülkelerdeki hekim kuruluşlarının bağımsız işlevlerine hiçbir hükümet müdahalesi olmamasını talep eder.

TTB bu çerçevede konuyu Dünya Tabipleri Birliği (DTB) ile paylaşmış ve DTB tereddütsüz biçimde durumu bütün Tabip Birliklerine duyurmuş, TTB’nin yanında olmaya çağırmıştır. Merkez Konseyi adına bir heyet bilgi vermek üzere önümüzdeki ay Avrupa Tabip Birlikleri-Dünya Sağlık Örgütü ve ardından da Dünya Tabipleri Birliği’nin toplantılarına katılacaktır. Dünya Tabipleri Birliği Başkanı ve Konsey Başkanı dayanışma amacıyla 16-17 Nisan tarihlerinde Türkiye’ye gelerek Türk Tabipleri Birliği’ni ziyaret edecek ve meslek örgütü özerkliği ile hekim bağımsızlığı başlıklarında konferanslar vereceklerdir. Bu ziyaret içeriği ve gerekçesi nedeniyle çok önemlidir.

DTB’nin dergisinin 2012 ilk sayısında DTB Genel Sekreteri’nin “Yıla Zorlu bir Başlangıç” Editör yazısında bu dayanışma bir kez daha ifade edilmiştir:
“Ancak en kötüsü, bu sorumluluk yasa gereği Türk Tabipleri Birliğine verilmiş olduğu halde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin hekim özerkliğini yok etme girişimidir. Hükümet, çıkardığı bir kararname ile TTB’nin mesleği düzenleyici işlevlerini elinden almaya, tüm sağlık çalışanlarını denetleme yetkisini hükümetin denetimindeki bir kurula vermeye çalışmaktadır. Bu, sivil topluma yönelik açık bir saldırıdır (…)

Türk Tabipleri Birliği’ne gelen dayanışma mesajları, kuruluşu özyönetim, hükümetten bağımsızlık ve temel demokratik kuralların korunması için verdiği mücadelede desteklemektedir. Dünya Tabipleri Birliği de 16-17 Nisan tarihlerinde Ankara ve İstanbul’u ziyaret ederek, Türk hekimlerinin haklarını geri almalarında kendilerine destek verecektir.

Hekim özerkliğine yönelik saldırılar (…) Hepsinde ortak olan yan, mesleği “komuta ve kontrol” altında tutma niyetidir. Varlıklı toplumların çoğunda sağlık hizmetleri ekonominin teşhis edilebilir en geniş sektörünü oluşturmaktadır. Böyle bir sektörün elde tutulup yönetilmesi ve yönlendirilmesi, tüm hükümetler açısından hayli cazip bir durumdur. Sağlık hizmet sistemlerini sürdürmeye ve geliştirmeye yönelik son derece etkili kuruluşlarıyla hekimler ise bu değişen ortamda boy hedefi olmaktadır; çünkü tıp ve sağlık hizmetleri alanındaki hakların kırpılmasında en kolay yol, hekimlerin güçsüz ve sessiz kılınmasıdır.  Sonuç olarak, mesleğin denetiminin bir hükümet organının mı, sigorta şirketinin mi yoksa hizmet veren başka şirketlerin mi elinde olduğunun fazla önemi yoktur. (…)

Mesleki özerklik hekimler açısından salt kendi çıkarlarını kollamak üzere güç sahibi olma aracı değildir; mesleki özerklik hastayı merkeze alan kritik bir amaç taşır ve bunun tüm taraflarca bilinmesini sağlamamız gerekir. Sağlık hizmetlerinde özyönetimin amacı, hastalara daha iyi tıbbi bakım, halka daha iyi hizmet verilmesi, hastaların saygınlığının korunması ve hizmet verilen toplumlarda halk sağlığının daha ileri götürülmesidir. Toplumlarımıza göstermeliyiz ki, hükümetin, bir sigorta şirketinin veya başka bir şirketin denetiminde olmayıp görevlerini mesleki standartlara ve etik kurallara göre serbestçe yerine getirebilen hekimler kendi yararlarına olacaktır. Hekimler ne zaman üçüncü tarafın emirlerini izlemeye zorlanırlarsa, bilinsin ki hastaların çıkarları en sonda gelecektir.”

Dr. Otman Kloiber
Değerli basın mensupları,
Hekimlik evrensel bir meslektir. Mesleğin arzu edilen koşullarda uygulanabilmesi kimi özgünlükleri, duyarlılıkları gerektirmekte, her şeyden önce Hükümetlerin buna özen göstermesi ve gerekli koşulları sağlamak için çabalamasını gerekli kılmaktadır. Ne yazık ki bugün Türkiye’de bu açıdan –en hafif deyimiyle- özensiz bir tutumla karşı karşıya bulunuyoruz. 
Basın toplantısında sizler aracılığıyla duyurmak istediğimiz bir konu daha var. Nisan ayı tabip odalarının seçimli genel kurullarının yapılacağı aydır. Türkiye’de 65 tabip odası bulunmaktadır. Hekimler mesleki gelecekleri, mesleğin geleceği, birey ve toplum yararına bir hekimlik yapabilmek için tabip odalarında bir araya gelmelidir. Mesleğin ve meslek örgütünün Hükümetlerden, sermayeden, çıkar odaklarından bağımsızlığı, emeğimizin korunması ve geliştirilmesi, buna saldıran dönüşüm politikalarına karşı ortak aklın ve kuvvetin oluşturulacağı yerler, öncelikle tabip odalarıdır.

Tabip odalarına sahip çıkan birlikteliğimiz 16 ve 17 Nisan tarihlerinde bir arada olacağımız DTB Başkanları temsiliyetinde hekimliğin evrensel ölçekte korunması, geliştirilmesi çabalarının bir parçası olacaktır.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ