26 Ağustos 2013 Pazartesi

3.TIP HUKUKU GÜNLERİ “Adli Belge İncelemeleri” Dr. Hayrettin DALOKAY anısına...


Değerli Meslektaşımız,
ATUD tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Tıp Hukuku Günleri 26-27 Eylül 2013 tarihlerinde İstanbul’da Dr. Hayrettin Dalokay anısına “Adli Belge İncelemeleri”  konusunda yapılacaktır.

Bu toplantılarda İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, Adli Tıp Kurumu, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Barosu ve Adli Belge İnceleme Derneği destekleyici/katılımcı kurumlar olarak yer alacaktır.
Katılımınızı bekler, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Saygılarımızla.

Doç. Dr. İsmail BİRİNCİOĞLU
Düzenleme Kurulu adına
  
PROGRAM

3.TIP HUKUKU GÜNLERİ  “Adli Belge İncelemeleri”
Dr. Hayrettin DALOKAY anısına

26.09.2013 Perşembe
09.00-17.00: ADLİ BELGE İNCELEME ÇALIŞTAYI

27.09.2013 Cuma*
09.00-09.15:  AÇILIŞ

09.15-09.45:
Dr. Hayrettin DALOKAY’ın Adli Bilimlere ve Tıbba Katkıları Nelerdir?
Prof. Dr. Sermet KOÇ
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Öğrt. Üyesi
ATK Morg İhtisas Dairesi Başkanı Bşk. V.

09.45-10.45: Dr. Hayrettin DALOKAY’ı Anma Konuşmaları

10.45-11.00:  Ara

11.00-14.00: PANEL

Oturum Başkanları:
Prof. Dr. Bülent ÜNER
İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Öğrt. Üyesi
ATK Fizik İhtisas Dairesi Bşk. V.

Prof. Dr. Gürsel ÇETİN
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Bşk.
Adli Belge İnceleme Derneği Yönetim Kurulu Bşk Yrd.

Konuşmacılar:
Doç. Dr. Rıza YILMAZ
Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Öğrt. Üyesi
Adli Belge İnceleme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
ADLİ BELGE İNCELEMECİLİĞİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE’DEKİ TARİHSEL GELİŞİMİ

Uz. Psikolog Güray AKIN
ATK Fizik İhtisas Dairesinden Emekli Uzman
DR. HAYRETTİN DALOKAY SONRASI DÖNEMDE ÖRNEKLERLE ADLİ BELGE İNCELEMELERİ, YÖNTEMLER, SORUNLAR

Doç. Dr. İsmail BİRİNCİOĞLU
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Bşk.
ATK Fizik İhtisas Dairesi Eski Bşk.
GÜNÜMÜZDE ADLİ BELGE İNCELEMELERİNDE DURUM

Av. Turgay DEMİRCİ
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi
ADLİ BELGE İNCELEMELERİNİN HUKUKSAL BOYUTU

Yrd. Doç. Dr. Ömer KURTAŞ
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Öğrt. Üyesi
ATK Fizik İhtisas Dairesi Eski Bşk.
ADLİ BELGE İNCELEMELERİNİN GELECEĞİ, YAŞANAN SORUNLARA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ



15:00-17:00  ADLİ TIP KURUMU BELGE İNCELEME LABORATUARI ZİYARETİ
LABORATUAR EKİPMANLARININ TANITIMI (Yalnızca Çalıştaya Katılanlar İçin)
         Uzm. Dr. Lokman BAŞER
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Uzmanı

*NOT:  Anma toplantısı ve panel 27.09.2013 Cuma günü İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumunda yapılacaktır.


ADLİ BELGE İNCELEME ÇALIŞTAYI

26.09.2013 PERŞEMBE

09:00-17:00

ÇALIŞTAY PROGRAM SORUMLULARI
PROF. DR. GÜRSEL ÇETİN, 
PROF. DR. FATİH YAVUZ, 
YRD. DOÇ. DR. ÖMER KURTAŞ, 
DOÇ. DR. İSMAİL BİRİNCİOĞLU, 
DOÇ. DR. RIZA YILMAZ, 
DOÇ. DR. İSMAİL ÇAKIR, 
UZ. DR. MUSTAFA UZUN, 
KİRMAN YOLCU

09:00-09:15  ÇALIŞTAY AÇILIŞ KONUŞMASI
 DOÇ. DR. FARUK AŞICIOĞLU

09:15-10:00  BELGE TANIMI- BELGE TÜRLERİ VE TERMİNOLOJİ
DOÇ. DR. RIZA YILMAZ

10:00-10:45  YAZI-İMZA VE SAHTECİLİK İLE İLGİLİ İNCELEMELERDE
İNCELEMEYE BAŞLAMADAN ÖNCE DİKKAT EDİLMESİ GEREKLİ HUSUSLAR 
DOÇ. DR. İSMAİL BİRİNCİOĞLU

10:45-12:15  BELGE İNCELEMELERİNDE KULLANILAN ALET EKİPMAN (VSC,
            ESDA, LUP, MİKROSKOPLAR VE DİĞERLERİ)
DOÇ. DR. İSMAİL ÇAKIR

12.15-13.30:  ÖĞLE YEMEĞİ

13:30-14:45  ÖRNEKLERLE (UYGULAMALI) KİMLİK BELGELERİ İNCELEMELERİ 
UZ. DR. MUSTAFA UZUN, KİRMAN YOLCU

14:45-16:00  ÖRNEKLERLE (UYGULAMALI) SAHTECİLİKLER (TAHRİFAT-
TASHİHAT-SÜRŞARJ-TÜMDEN SAHTECİLİKLER)
DOÇ. DR. İSMAİL BİRİNCİOĞLU, KİRMAN YOLCU

16:00-16:30  ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
YRD. DOÇ. DR. ÖMER KURTAŞ, DOÇ. DR. İSMAİL BİRİNCİOĞLU, DOÇ. DR. RIZA YILMAZ, DOÇ. DR. İSMAİL ÇAKIR

16:40-17:00  ÇALIŞTAY KAPANIŞ KONUŞMALARI
PROF. DR. GÜRSEL ÇETİN, PROF. DR. FATİH YAVUZ
                                                                                                            

27.09.2013 CUMA

15:00-17:00  ADLİ TIP KURUMU BELGE İNCELEME LABORATUARI ZİYARETİ
LABORATUAR EKİPMANLARININ TANITIMI (Yalnızca Çalıştaya Katılanlar İçin)
UZ. DR. LOKMAN BAŞER
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Uzmanı


AÇIKLAMALAR:

● Çalıştay katılımı 20 kişi ile sınırlıdır. Çalıştay katılım ücreti 250 TL dir.
Ön başvuruların 06 Eylül 2013 tarihine kadar aşağıda belirtilen adrese yapılması gerekmektedir:
İletişim: Doç Dr. İsmail Birincioğlu  e-posta: ismbir@yahoo.com
                                                            GSM:    0532 355 30 27
● Başvuru sahibine onay için 10 Eylül 2013 tarihine kadar geri dönüş yapılacaktır. Başvurunun kabulü halinde katılım ücretinin yatırılacağı banka hesap numarası sonraki duyurularda belirtilecektir.

● Çalıştay programına katılanlara 12 saatlik adli belge laboratuvar eğitimi yaptığını belgeleyen bir katılım belgesi verilecektir.

●Belge inceleme konusunda eğitimlere daha önce katılanların katılım belgelerini yanlarında getirmeleri önemle rica olunur.

ABİDER (Adli Belge İnceleme Derneği) tarafından kısa aralıklarla programın devamı düşünülmektedir. ABİDER ile ilgili diğer duyurular derneğin www.abider.org adresinden takip edilebilir.

● Çalıştay toplantıları 26.09.2013 günü İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı ve Adli Tıp Enstitüsü’nde yapılacaktır.



Özel Hastanelerin Hukuki Sorumluluğu ve Hasta Hakları...

Özel Hastanelerin Hukuki Sorumluluğu ve Hasta Hakları
Av. Gültezer Hatırnaz Erol
Ağustos 2013 / 3. Baskı / 641 Syf.

Özel hastaneler, kamu hastanelerinden farklı bazı yasal düzenlemelere göre hizmet verirler. Özel hastanelerin, bireylerin yasama ve sağlık haklarına uygun öncelikler çerçevesinde hizmet vermesi önemlidir.

Özel hastaneler konusunda ilk ve tek kitap olan bu kitapta, Av. Gültezer Hatırnaz Erol, özel hastaneye kabul sözleşmeleri, özel hastane ile hasta arasındaki sözleşme kapsamında hasta ile hastane arasındaki ilişkinin hukuki niteliğini ve tarafların karşılıklı hak ve borçlarını belirlemek; hastaye verilen zararlardan dolayı hastanenin ve dolayısıyla, özel hastaneye çağırılan hekimin ve özel hastanede hizmet sözleşmesi ile çalışan hekimin hastaya verdiği zararlardan hastanenin sorumluluğu ve sorumsuzluk anlaşması konularını, Özel Hastanenin borçları bir anlamda hastanın haklarını da oluşturmuş olduğundan Hasta Haklan konusuna ve Hasta Hakları ihlallerinden hukuki korunma yollarına, Özel Hastanelerde "Acil Sağlık Hizmetlerinin Sunumu" konusu, davada tarafların Uzman Görüsü alabilmeleri (HMK 293), Uzlaşma, malpraktis (tıbbi hata) ve komplikasyon, izin verilen risk ve tıbbi standart, organizasyon kusuru, bilirkişilik konuları, zorunlu Mesleki Mali Sorumluluk sigortası ve uygulaması, tıbbi hata sonucu doğan zararlardan dolayı tazminat sorumluluğu ve tazminat sorumluluğunun sonuçlan, bu konularla ilgili yeni Yargıtay ve Danıştay kararları ve gerçeklesen yasal değişiklikler ışığında, genişletilerek ve güncellenerek okuyucuya sunulmuştur.

Konu Başlıkları
Özel Hastaneye Kabul Sözleşmeleri
Hasta Hakları
Hastaneye Kabul Sözleşmesinden ve Dolayısıyla Hasta Haklarının İhlalinden Hukuki Sorumluluk
Çağrılan Hekim ve Hizmet Sözleşmesiyle Çalışan Hekimin Hastaya Verdiği Zararlardan Hastanenin Sorumluluğu
Özel Hastanelerde “Acil Sağlık Hizmetlerinin Sunumu”
Özel Hastanelerin Organizasyon Kusuru
Malpraktis (Tıbbi Hata), Komplikasyon ve İzin Verilen Risk
Tıbbi Hata Davalarında Bilirkişilik
HMK. m. 293– Uzman Görüşü
Sorumsuzluk Anlaşması
Özel Hastanenin Tazminat Sorumluluğu
Özel Hastanenin Yükümlülüklerine Aykırılıktan Kaynaklanan Zararlar ve Açılabilecek Tazminat Davaları
Özel Hastanenin Tazminat Sorumluluğunun Sonuçları
Hasta Hakları Yönetmeliği’nde Düzenlenen şikayet, Dava ve Müracaat Yöntemleri
Hekimin Disiplin Sorumluluğu
Zorunlu Mesleki Mali Sorumluluk Sigortası
Sağlık Mesleklerinin Uygulanmasından Dolayı Uğranılan Zararların “Uzlaşma” ile Çözülmesi
Hastaneye Kabul Sözleşmelerinin Sona Ermesi
İlgili İçtihatlar (Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi Kararları: Yeni Kararlar Eklenmiştir)
http://www.seckin.com.tr/kitap/246472116


HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNUNUN GENEL DEĞERLENDİRMESİ..


“ULUSLARARASI BOYUTUYLA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ’NDE HUKUKSAL SORUNLAR”...


TÜRK BORÇLAR KANUNU'NUN DEĞERLENDİRMESİ...

16 Ağustos 2013 Cuma

3.TIP HUKUKU GÜNLERİ “Adli Belge İncelemeleri” Dr. Hayrettin DALOKAY anısına, İstanbul...

Değerli Meslektaşlarımız,
ATUD tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Tıp Hukuku Günleri 26-27 Eylül 2013 tarihlerinde İstanbul’da “Adli Belge İncelemeleri”  konusunda yapılacaktır. Bu toplantılarda İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, Adli Tıp Kurumu, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Barosu ve Adli Belge İnceleme Derneği destekleyici/katılımcı kurumlar olarak yer alacaktır.
Katılımınızı bekler, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Saygılarımızla,

Doç. Dr. İsmail BİRİNCİOĞLU
Düzenleme Kurulu adına
  
PROGRAM

3.TIP HUKUKU GÜNLERİ  “Adli Belge İncelemeleri”
Dr. Hayrettin DALOKAY anısına

26.09.2013 Perşembe*
09.00-17.00: ADLİ BELGE İNCELEME ÇALIŞTAYI

27.09.2013 Cuma**
09.00-09.15: AÇILIŞ

09.15-09.45:
Dr. Hayrettin DALOKAY’ın Adli Bilimlere ve Tıbba Katkıları Nelerdir?
Prof. Dr. Sermet KOÇ
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Öğrt. Üyesi
ATK Morg İhtisas Dairesi Başkanı Bşk. V.

09.45-10.45:
Dr. Hayrettin DALOKAY’ı Anma Konuşmaları

10.45-11.00:  Ara

11.00-14.00

PANEL
Oturum Başkanları:
Prof. Dr. Bülent ÜNER
İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Öğrt. Üyesi
ATK Fizik İhtisas Dairesi Bşk. V.

Prof. Dr. Gürsel ÇETİN
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Bşk.
Adli Belge İnceleme Derneği Yönetim Kurulu Bşk Yrd.

Konuşmacılar:
Doç. Dr. Rıza YILMAZ
Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Öğrt. Üyesi
Adli Belge İnceleme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
ADLİ BELGE İNCELEMECİLİĞİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE’DEKİ TARİHSEL GELİŞİMİ

Uz. Psikolog Güray AKIN
ATK Fizik İhtisas Dairesi Eski Uzmanı
DR. HAYRETTİN DALOKAY SONRASI DÖNEMDE ÖRNEKLERLE ADLİ BELGE İNCELEMELERİ, YÖNTEMLER, SORUNLAR

Doç. Dr. İsmail BİRİNCİOĞLU
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Bşk.
ATK Fizik İhtisas Dairesi Eski Bşk.
GÜNÜMÜZDE ADLİ BELGE İNCELEMELERİNDE DURUM

Av. Turgay DEMİRCİ
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi
ADLİ BELGE İNCELEMELERİN HUKUKSAL BOYUTU

Yrd. Doç. Dr. Ömer KURTAŞ
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Öğrt. Üyesi
ATK Fizik İhtisas Dairesi Eski Bşk.
ADLİ BELGE İNCELEMELERİNİN GELECEĞİ, YAŞANAN SORUNLARA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

15.00-17.00:
ADLİ BELGE İNCELEME ÇALIŞTAYI:
ADLİ TIP KURUMU FİZİK İHTİSAS DAİRESİ BELGE İNCELEME LABORATUVARI ZİYARETİ, LABORATUVAR EKİPMANLARININ TANITIMI



NOT:
* Adli Belge İnceleme Çalıştayı programı gelecek hafta duyurulacaktır.
** Anma toplantısı ve panel 27.09.2013 günü İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumunda yapılacaktır.

ULUSLARARASI KATILIMLI X.ADLİ BİLİMLER SEMPOZYUMU BİLDİRİ ÖZETLERİ GÖNDERME KURALLARI...



BİLDİRİ ÖZETLERİ GÖNDERME KURALLARI

Son bildiri gönderme tarihi 15 Eylül 2013'tür

Bildirileriniz sempozyum Bilimsel Danışma Kurulu tarafından; 
• Sözel ve poster bildiri olarak kabul edilerek değerlendirilecektir. 10.Adli Bilimler Sempozyum’unda
30 bildiri 3 oturumda sözel bildiri olarak sunulacaktır.
• Bildiri özetlerinin gönderimleri elektronik iletişim ortamında sempozyum internet sitesinden gerçekleştirilecektir. Bildiri özeti gönderimlerinizi aşağıdaki formu kullanarak yapabilirsiniz.
• Bildiri özetlerinin hazırlanmasında en fazla 300 kelime kullanılmalıdır.
• Çalışmanızın sorumlu araştırmacısı bildiride yer almalı ve bildiriyi sunacak kişi belirtilmeli ve sempozyum kaydının yapılmış olması gerekmektedir.
• Yazarların ad-soyadları, yazarların çalıştıkları birimlerin isimleri yer almalı, sunum yapacak yazarın adı, soyadı, çalıştığı birim, telefon ve e-posta adresi belirtilmelidir.
• Yazarlar, bildirinin sözel veya poster bildiri olarak sunulması konusundaki tercihlerini belirtmelidir. 
• Özet bildirinin adli bilimlerin hangi alanıyla ilişkili olduğu belirtmelidir.

SÖZLÜ BİLDİRİLER

• Sözlü bildiri sunumları 14-16 Kasım tarihlerinde yapılacaktır.
• Sunum süresi 5 (beş) dakikadır (süre sempozyum programı açısından önemlidir.) 
• Sözlü bildiri sunumları Microsoft Office Power Point programında hazırlanmalıdır. 
• Sunum salonunda bilgisayar ve projeksiyon cihazı bulunacaktır, kişisel bilgisayarlardan sunum yapılmayacaktır. 
• Sunumlarınızı oturum saatinden en az 4 saat önce sunu kontrol masasına teslim etmeniz gerekmektedir.

POSTER BİLDİRİLER


• Posterler sempozyum web sayfasında bildirilen tarih ve sıra numarasıyla Sempozyumun Poster Sunum Salonunda 13 – 16 Kasım 2013 tarihleri arasında sergilenecektir.
• Poster bildirilerin yazı dili Türkçe’dir, eni 70 cm, boyu 100 cm olarak hazırlanmalıdır.
• Posterdeki yazılar bir metre uzaktan rahatlıkla görülebilecek büyüklükte olmalıdır.
• Posterin başlığı; kabul edilen özetteki ile aynı olmalı ve poster başlığı büyük harflerle yazılmalıdır.
• Çalışmanın amacı, gereç yöntem, bulgular, tartışma ve sonuç içeriği kabul edilen bildiri özetinin içeriği ile uyumlu olmalıdır.
• Sorumlu yazarın iletişim adresi e-posta adresini içerecek şekilde açık olarak yer almalıdır. 
• Posterler tüm sempozyum boyunca sergilenecektir. Poster bildirilerinizi 13 Kasım 2013 saat 10.00’dan itibaren asabilirsiniz. Poster tartışmaları poster başında yapılacaktır.
AYRINTILAR SEMPOZYUM WEB SİTESİNDE...

Çocuğa Karşı Şiddetin Önlenmesinde Stratejik Haritalama Uzaktan Eğitim Programı Katılımcı Daveti...


Çocuklar için, Çocuklar ile...

ÇOCUĞA YÖNELİK ŞİDDETİN SONLANMASINDA ETKİLİ BİR 
“BAŞLANGIÇ!” SİZ DE KATILIN!

PROGRAMIN AMACI
Gündem Çocuk Derneği tarafından İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi ortaklığı ile yürütülen ve finansmanı Avrupa Birliği tarafından sağlanan “Çocuğa Karşı Şiddetin Önlenmesinde Sivil Toplum Örgütlerinin 
Güçlendirilmesi” projesi kapsamında geliştirilen “Çocuğa Karşı Şiddetin Önlenmesinde Stratejik Haritalama Uzaktan Öğrenim Programı”, çocuğa yönelik şiddeti “stratejik haritalama” yoluyla izlemek ve şiddetin 
önlenmesine ilişkin ulusal ve yerel düzeyde eylem planları geliştirmek için sivil toplumun gücünü ve katılımını artırmak amacını taşımaktadır. 
Her bir vakada, olayda ya da durumda şiddetin ortaya çıkışını ve sürecini, ilgili aktörleri ve ilişkiler ağını tanımlamak, ilişkiler ağındaki sorunları görünür kılmak ve bu sorunların kaldırılması konusunda harekete geçmek;
 şiddetin durdurulması, 
 şiddetin zararlı etkilerinin onarılması, 
 hesap verebilirliğin sağlanması, 
 cezasızlığın ortadan kalkması ve
 şiddetin bir daha oluşmaması için bir başlangıç.

BAŞLANGIÇ!
Bu projenin amacı da başlangıcı Çocuğa Karşı Şiddetin Önlenmesinde Stratejik Haritalama Uzaktan Öğrenim Programı ile yaygınlaştırmaktır.

PROGRAMIN İÇERİĞİ ve YÖNTEMİ
Eylül 2013 - Ocak 2014 tarihleri arasında gerçekleşecek 16 haftalık bir Uzaktan Öğrenim Programı geliştirilmiştir. Programa Diyarbakır, Eskişehir, İstanbul, Mersin, Trabzon ve Van illerinden 18 katılımcı kabul edilmesi hedeflenmektedir. Katılımcılar, programın başında ve sonunda 5’er günlük yüz yüze eğitimlerde bir araya gelecekler; yüz yüze eğitimler arasındaki 14 haftalık süreç ise internet üzerinden yürütülecek uzaktan öğrenim yöntemiyle tartışma 
ve çalışmalarla sürecektir. Programın açılış eğitimi 20-25 Eylül 2013, kapanış eğitimi ise 24- 29 Ocak 2014 tarihleri arasında gerçekleşecektir. 
1Bu belgenin içeriğinin hiçbir şekilde Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıttığı varsayılamaz.

Çocuğa Karşı Şiddetin Önlenmesinde Stratejik Haritalama 
Uzaktan Eğitim Programı Katılımcı Daveti Açılış eğitiminin hemen ertesinde başlayacak uzaktan öğrenimde katılımcıların, kendileriyle paylaşılacak yazılı ve görsel materyallerden yararlanarak tartışmalara katılmaları, ders özelinde verilen alıştırmaları yapmaları ve kendi yerellerine özgü stratejik haritalarını geliştirmeleri beklenecektir. Buna bağlı olarak, katılımcıların haftalık 
ortalama 4 - 5 saatlik çalışma yapması öngörülmektedir. Çalışma yükü haftadan haftaya değişiklik gösterebilecektir.

Programda ele alınacak konular şunlardır:
 Çocuk algısı ve Çocuk hakları
 Hak temelli yaklaşım
 Devlet, İktidar ve Şiddet İlişkisi
 İnsan Hakları İhlali Olarak Şiddet ve Şiddet Türleri 
 Çocuğa Yönelik Şiddet ve Farklı Ortamlar
 Türkiye’de Çocuğa Yönelik Şiddet: Mevcut Durum
 Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi: Aktörler, İlişkiler, Mekanizmalar
 Şiddetin Çocuk Üzerindeki Etkileri ve İyileştirme için Müdahaleler 
 Çocuğa Yönelik Şiddetle ilgili Çalışanların Baş Etme Yöntemleri 
 Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi ile ilgili İyi Örnekler- Taktikler 
 Çocuk Katılımı
 Stratejik Düşünme için Haritalama Yöntemi
 Stratejik Düşünme ve Strateji Geliştirme
 Savunuculuk ve Politikaları Etkileme
 Karar Alma Mekanizmalarına Katılım

KİMLER BAŞVURABİLİR?
Eğer;
· Çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi konusunda çalışıyor ya da çalışmayı planlıyorsanız;
· Hak ihlalleri ile ilgili vaka takibi, izleme, raporlama, savunuculuk, hukuki ve psikolojik destek gibi yöntemleri kullanabiliyorsanız;
· Diyarbakır, Eskişehir, İstanbul, Mersin, Trabzon ve Van illerinde çocuk, kadın, lgbt, insan hakları, mülteci hakları gibi alanlarda çalışan sivil toplum örgütleri (dernek, vakıf, inisiyatif, platform, kulüp, grup vs.) ile aktif bağınız (gönüllü, YK, çalışan, üye vb.) var ise; 
· Bilgisayar ve interneti düzenli ve aktif olarak kullanabiliyorsanız;
· Bir STK tarafından bir mektupla aday gösterilmiş ve program sonrasında bu STK’da çalışmalarını sürdürerek program kazanımlarını örgüte aktarmayı kabul etmiş iseniz,
· Programın başında ve sonunda gerçekleştirilecek 5’er günlük yüz yüze eğitimlere tam zamanlı katılabilecek iseniz,
· Eylül 2013 - Ocak 2014 tarihleri arasında 14 hafta boyunca sürecek uzaktan eğitimi takip etmek ve aktif katılım göstermekle ilgili bir engeliniz yok ise,Çocuğa Karşı Şiddetin Önlenmesinde Stratejik Haritalama 
Uzaktan Eğitim Programı Katılımcı Daveti eğitime başvurmanızı bekliyoruz.

KATILIM BELGESİ 
Programı tamamlayan katılımcılara “katılım belgesi” verilecektir. 
Programa kabul edilen katılımcıların programı tamamlayarak katılım belgesi alabilmeleri için;
· Uzaktan öğrenim süresince haftalık tartışmalara en az %90 oranında katılım göstermeleri ve bireysel alıştırmaları tamamlamaları;
· Programın başında ve sonunda gerçekleşecek 5’er günlük yüz yüze eğitimlere tam zamanlı katılmaları;
· Programın sonunda kendisi ile aynı ilden katılan diğer 2 katılımcı ile birlikte çocuğa yönelik şiddet içeren bir vakaya ilişkin stratejik harita oluşturmaları ve stratejik eylem planı hazırlamaları gerekmektedir.

PROGRAM ÜCRETSİZDİR
Kabul edilenler için programa katılım ücretsizdir. Açılış ve kapanış toplantılarına katılım zorunludur ve yol ve konaklama masrafları proje kapsamında karşılanacaktır.

BAŞVURU SÜRECİ
Başvuru için;
 Başvuru formu ve
 Bağlı bulunulan kurumun antetli kağıdına yazılmış ve kurum yetkilisi tarafından imzalanmış bir adet referans mektubunun 
2 Eylül 2013 günü saat 17.00’ye kadar info@gundemcocuk.org adresine gönderilmesi gerekmektedir. Ön elemeyi geçen başvuru sahipleri ile skype ya da telefon aracılığıyla mülakat yapılacaktır. Başvuru sonuçları 9 Eylül 2013 günü tüm başvuru sahiplerine e-posta aracılığı ile açıklanacaktır.

İLETİŞİM
Sürece ilişkin her türlü sorunuzu info@gundemcocuk.org adresine yönlendirebilirsiniz.

Ayrıntılı bilgi için:
Ezgi Koman
Gündem Çocuk Derneği -Çocuk Hakları Merkezi
Tunalı Hilmi Caddesi No: 54/8 Kavaklıdere/ Ankara
Tel: 0312 437 76 41

http://www.gundemcocuk.org/images//uzaktan_ogrenim_programi.pdf

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Erkektir, öğrensin diye 5 yaşındaki çocuğuna porno izletenler var (Hürriyet)...

    Erkektir, öğrensin diye 5 yaşındaki çocuğuna porno izletenler var

    İSTANBUL Üniversitesi Adli Tıp Profesörü Şevki Sözen’in çocuk cinsel istismarı ve ensest konusunda anlattıkları bugün sona eriyor.

    “Sona eriyor” lafın gelişi, bu toplumda böyle iğrenç şeyler yaşandıkça, ne röportaj ne dizi, hiçbiri yetmez.
    Ama yazmaya, çizmeye, her fırsatta devam...
    Verdiğiniz olumlu tepkiler için de hepinize teşekkür ediyorum.

    Benim annem Alman. Koca koca adamların, kız çocuklarını kucaklarına almalarına, hoplatmalarına sinir olur. Çünkü o çocukların bir kısmı istemez aslında, amcaya, dayıya ayıp olmasın diye kabullenir... 
    -Anneniz haklı. Hiçbirimizin, bir başkasının bedeni üzerinde böyle bir tasarrufumuz yok. Tamam biz Türkler, dokunsal bir milletiz, “Gel kucağıma otur, sarılayım” deriz. Ancak küçük de olsa, büyük de olsa, çocuklar istemedikleri bir şeyi yapmaya zorlanmamalı...
    Peki ya popoya vurmak, şaplak atmak, sıkıştırmak, bir de böyle alışkanlıklar var... Özellikle kız çocuklarına... 
    -Severken belli bir yaştan sonra, popoydu, memeydi, pipiydi gibi özel bölgelerine dokunmamak gerekiyor. Çocuğunuzun yanında giyinirken, soyunurken rahat olabilirsiniz ama karı-koca arasındaki cinsel bir ilişkiyi çocuğunuzun asla görmemesi gerekiyor. O da sizin özeliniz çünkü. Bunu söylüyorum, çünkü bu toplumda birçok aile, hâlâ aynı odada uyuyor, aynı odada sevişiyor. Hatta 5 yaşındaki oğluna porno film izletenler var, “Erkek adam bunları yapar” diyerek. Fevkalade yanlış!

    ENSESTİ YOK SAYIYORUZ 

    Diyelim ki, çocuğumuz cinsel istismara uğradığını söyledi, ne yapmalı?
    -Acilen bir uzmana getirmeli. Çocukta bilgi kirliliği yaratmamak ve yönlendirici sorulardan özellikle kaçınmak gerekiyor. Yönlendirmemek lazım diyorum, çünkü gerçeğe ulaşırken biz sonradan çok sıkıntı çekiyoruz. Gerçi yine fark ediliyor çünkü çocuk, birbiriyle örtüşmeyen hikâyeler anlatmaya başlıyor. Suçlamamak ve panik yapmamak da lazım. Bazı aileler, “Oraya niye gittin? Ben sana gitme demedim mi?” diye başlıyor azarlamaya ve sordukça soruyor. Aşırı meraklı sorular sormayacağız. Onlara sadece, “Senin bir suçun yok ama sana bunu yapan bir suç işlemiş. Kanıtlayalım ki hem sen daha az zarar gör, hem de bir daha başkalarına yapmasın. Seni de bundan rahatsız edemesin. Gel bu işi daha iyi bilen birine soralım” demek lazım.
    Sizce Türkiye’de aile içi istismar konusundaki kanunlar ne durumda? Uygulamalar yeterli mi?-Tabii ki değil. Aile içi şiddet korkunç boyutta. İstismar da öyle. Kadının toplumsal hayatta üstlendiği rolü, henüz olması gerektiği gibi değil. Hâlâ kadın, ailenin namusu ve malıymış gibi görülüyorsa ve hâlâ töre ve namus cinayetleri bu toplumda çok sık işleniyorsa, aile içi şiddetin çok ciddi boyutlarda olduğunu söyleyebiliriz. Oturtulmaya çalışılan politikalar ve yapılmaya çalışılan güzel şeyler de var ama kesinlikle yeterli değil. Eksiğimiz çok. Elimizde yeterli istatistiksel doğru veriler bile yok. Çünkü bize başvuran kadınların çok azı mahkeme sürecine kadar gidebiliyor. Haliyle bize başvuramıyorlar ve haklarını arayamıyorlar. Etiketlenmekten, suçlanmaktan ya da sonuç alamamaktan korkuyorlar. Bir kısmı da, kendi ayakları üzerinde duramadığı veya aileleri tarafından dışlanmaktan korktukları için bize gelemedikleri gibi, şikâyetçi bile olmuyorlar. Ya da müracaat etseler bile, mahkeme aşamasında bu sorunu tek başlarına göğüsleyemeyeceklerini, kendi ayakları üzerinde duramayacaklarını düşünüp, vazgeçiyorlar. Geri döndüklerinde, karşı taraf onların çaresizliğini hissedip, uyguladıkları şiddeti 3’e 4’e katlıyorlar... 
    Türk toplumu ensest konusunda neden kayıtsız ya da ikiyüzlü davranıyor?
    -Çünkü böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Böyle bir sorunun varlığını reddediyoruz. Kabullenmeyip bu sorunla yüzleşmediğimiz için de yeteri kadar önleyici tedbir alamıyoruz. Önce sorunun varlığını kabullenmemiz gerekiyor.

    ‘SANA BUNU KİM YAPTI’

    Batı ülkelerine göre durum nasıl?

    -Ne ben söyleyeyim, ne siz sorun! İçler acısı. İçinde “ensest” kelimesi geçtiği anda konuşmak bile istemiyoruz. Ensestle ilgili televizyonda bir program yapılacaksa, gece 12’den sonra yayınlanıyor. Oysa konunun uzmanları, ensestin ve çocuk istismarının çok önemli bir sorun olduğunu bu topluma anlatmalı. Sonra da nasıl ve ne şekilde yardım alabileceklerini, nereye başvurmaları gerektiğini...
    İyi de, küçük kızı bir pedofil tarafından istismara uğrayan bir arkadaşım, hukuki süreçlerde yaşadıklarından sonra, “Keşke hiç bu yola başvurmasaydık” demişti, “Bir sonuç alamadığımız gibi, kızım bir kere daha işkence yaşamak zorunda kaldı...”
    -Çünkü o küçücük çocuğa mahkemelerde, insanların önünde, “Sana bunu kim yaptı? Baban mı yaptı? Ne yaptı? Tam olarak ne yaptı” gibi sorular yöneltiliyor. Böyle bir soru yok! Biz bu işin uzmanı hekimleriz, biz böyle sorular sormuyoruz. Sormamamız da lazım. Mahkemenin de sormaması gerekiyor.

    ÇOCUK, MAHKEMEYE GİTMEMELİ

    C.İ. davasında da mahkeme çocuğu dinlemek istemişti. Bu nasıl izah edilebilir?
    -Edilemez. Ben tabii sadece C.İ. için değil, bütün çocuklar için konuşuyorum, bu çocukların mahkemede dinlenmemeleri gerekiyor. Hiçkimseye bir faydası yok. O çocuğa sadece zararı var. Bu işi bilen, çocuk istismarı uzmanlarının onları dinleyip, bir karar vermeleri ve o uzmanların hazırladığı raporların mahkemeler tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Mahkemenin aklında bir soru olabilir. O zaman çocuğu dinlemek yerine, o raporu hazırlayan uzmanları çağırsın ve onları dinlesin...
    Mahkemeler neden genellikle kadınların aleyhinde karar veriyor?-Çünkü yargı sistemi de, tıp da, medya da ataerkil yapının unsurları. Doğal olarak bu meslek gruplarında, kadın ne yazık ki hep ikinci planda kalıyor. Kadın, erkek çocuk doğurduğu sürece aile içindeki varlığını kabul ettirebiliyorsa, zaten o toplumda kadının değeri soru işaretidir...

    Yaşı küçük ona yapılanları algılayamaz annesi öğretmiştir!
    C.İ. gibi çocukların yaşlarının küçük olması mahkeme için ne ifade ediyor? 
    -Hiçbir şey. “Yaşı küçük. Ona yapılanları algılayamaz, annesi öğretmiştir” diyor. Ya da daha önce de belirttiğim gibi, “Çocuklar yalan söyler” gibi bir düşünce yapımız var. Bu, hukukçulara da doğal olarak yansıyor. Bu konuda eğitim almamış hekim arkadaşlarımıza bile yansıyor. Hekim arkadaşlarımız adli tıp uzmanı değilse, pedagog değilse ya da bu konuda yetkin değilse Acil’e gelen cinsel istismar vakasını atlayabiliyor. Bu yüzden çocuk konularında karar verme konumundaki herkese hizmet içi eğitim verilmesi gerekiyor.
    Cinsel istismara uğramış bir kız çocuğu, erkeklerle hayat boyu problem yaşabilir mi?-Büyük olasılıkla yaşar. Kendi çocuğuyla da problem yaşayabilir. Sağlıklı bir anne olması da zorlaşır. Çünkü kendi çocuğunun da sürekli cinsel istismara uğrayacağı endişesini taşıyabilir. Bir de şu var: Her dokunuşu, cinsel istismar olarak algılamamak lazım, ama o anne, bu sınırı da karıştırabilir. Kendi eşinin, kendi çocuğunu sevmesi bile onu rahatsız edebilir.
    C.İ. vakasında, annesi kızının yaşadığı korkunç travmalardan anlattı...  -Sadece C.İ. değil ki, cinsel istismar yaşayan bütün çocuklar evlerinin dışında tuvalete gidemiyorlar. Kendilerine o cinsel istismarı hatırlatan her şeyden kaçıyorlar. İstismar eden kişinin adını duyduğu anda tepki veriyorlar. Krize giriyorlar. Saldırgan olabiliyorlar, toplumdan kaçabiliyor, bütün erkekleri düşman olarak görüyorlar ve kötülük yapacaklarını düşünüyorlar. Bir başka vakadaki kız çocuğu, istismardan sonra derin bir suskunluk içine girdi ve otistikmiş gibi, kendini dış dünyaya kapattı. Bir başka vaka, gittiği okulda, herkese kendisinin uğradığı cinsel saldırıları yapmaya başladı. Bu noktada toplumsal bir hatayla karşı karşıya kalıyoruz, çocuk sorunlu, tedavi edilmeli, düzeltilmeli, oysa toplum, kendi çocuklarını korumak adına onu dışlıyor. Onu mahkûm ediyor, yalnızlığa itiyor. Bu da o çocuğun iyileşme sürecini zorlaştırıyor...

    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24514453.asp?yazarid=12&hid=24514975

    Elma şekerinden çok ‘Gel sana oyun yükleyeyim’ tehlikesi (Hürriyet)...

      Elma şekerinden çok ‘Gel sana oyun yükleyeyim’ tehlikesi

      GAZETECİ dediğin bazı haberleri sever, bazı haberlerden ürker...

      Kelliğe, kansere çare bulundu haberi yaparsan acayip satar, ama ensest, aile içi cinsel istismar cıssss!... Toplumumuz sevmez, reddeder. Gazeteci de o tür haberlerden korkar.
      İyi güzel de kork kork nereye kadar?
      Biz korktukça bu olaylar artıyor!
      Bununla savaşma, mücadele etme
      bilinci olmadan hiçbir yere varabilmek mümkün değil.
      İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim dalı profesörlerinden Şevki Sözen konunun uzmanlarından. Pazar günü başlayan röportaj bugün de devam ediyor, yarın da edecek.
      Hepimize faydası olabilecek şeyler anlatıyor, okumamızın iyi olacağını düşünüyorum...

      Babası tarafından tecavüz edilip, iç organları parçalanmış 16 aylık bir bebek gördüğünüzde ne hissediyorsunuz? Nasıl bir tepki veriyorsunuz?
      -Önce onu bir bebek olarak görüyorum ve böyle şeyler yaşanıyor olmasına lanet ediyorum. Ama sonra bir profesyonel olarak, objektif anlamda vakayı inceliyorum. O andan itibaren benim için çözümlenmesi gereken bir olgu oluyor. İşi çözüp dosya tamamlandığında, onu yine bebek olarak görüyor ve başına gelenlerin acısını yüreğimde hissediyorum.
      ASLA ‘HASTA’ LAFINI KULLANMAK İSTEMEM
      İnsan ruhunun “karanlık tarafı”na bu kadar tanıklık etmek sizi zorlamıyor mu?
      -Burada ince bir nokta var, istismarcılar tamamen “karanlık kişi”ler. Ruhlarının “karanlık tarafı” var dersem, ruhlarının bir de “aydınlık tarafı” olduğu manası da gelecek. Oysa böyle bir şey söz konusu değil. Aydınlık yüzlerini gösterme çabaları bile tamamen hile. İstismarcıları da eğitimsiz, ipsiz sapsız tipler olarak düşünmeyin. Muazzam bir aile babası portresi çiziyor, toplumda da saygın bir konumu var. Sizin aile dostunuz bile çıkabiliyor ama böyle insanlık dışı şeyler de yapabiliyorlar.
      Neden böyle bir davranış sergiliyorlar?
      - Çünkü onların yüzde 90’ı da cinsel istismar mağduru. Ya da çocukluklarında yaşadıkları başka bir travma var. O travmalar tedavi edilip düzelmediği sürece cinsel istismarcı ya da seri katil bile olabiliyorlar.
      Yani bu insanlar, ‘hasta’ mı?
      - Asla! ‘hasta’ sıfatını kullanmak istemem! ‘Hasta’ dediğiniz andan itibaren yaptığı işe bir özür yüklüyorsunuz. Onu daha kabul edilebilir kılıyorsunuz. Oysa bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Hepimizin cinsel fantezileri, istekleri olabilir. Kendimizi özgür bıraktığımız ölçüde de bir başkasına zarar vermeden bir kısmını hayata geçirebiliriz. Ama herkesin kendisini kontrol etmeyi öğrenmesi gerekiyor. Çocuklara karşı önleyemedikleri bir cinsel istekleri varsa, bu işin uzmanlarına ya da psikiyatriste başvurup destek alacaklar. Kendilerini düzeltmek adına bir çabalarının olması lazım, ‘Hastayım’ deyip yırtabilmeleri mümkün değil.
      BABAM DEĞİL DE BİR YABANCI OLSAYDI
      Bir çocuk, babası tarafından değil de, bir ‘yabancı’ tarafından cinsel istismara uğrayınca yaralar daha mı çabuk sarılıyor? 
      -Çocuklarını bize getiren annelerden bu lafı çok duyarım, “Keşke babası olmasaydı da, hiç tanımadığımız biri olsaydı” diye. Sokakta, hiç tanımadığı biri tarafından cinsel istismara uğradıysa ve aile akılcı yaklaşıp doğru kişilere ulaşabildiyse, evet o yaralar daha çabuk toparlanabiliyor. Ama yapan aile içinden biriyse, mesela dayı, amca, ailede bir parçalanma görülüyor, yine akılcı bir aileyse, bunun da yaraları bir nebze olsun sarılabiliyor. Cinsel istismarcı baba ise bu en zoru. Akıllı ve maddi anlamda da ayakta durabilen anneler, çocuklarını aileden koparıp, babaya karşı savaş verebiliyor. Ama tek başına ayakta duramıyorlarsa, sosyokültürel ve sosyoekonomik anlamda bağımlı iseler, o zaman çok ciddi zorlanmalar ortaya çıkıyor. Kadın da çocuk da çok eziliyor. Çocuk için tedavi zorlaşıyor, hatta imkânsız hale geliyor...
      Her köpek havladığında
      Bir hastam küçük yaşta cinsel istismara uğruyor. Uğradığı anda uzakta bir köpek havlıyor. O da bunu duyuyor. Ondan sonraki hayatında, her köpek havlamasında o an yaşadığı travma yeniden canlanıyor ve aynı noktaya geri dönüyor. Çok ağır bir şizofrenik bir tabloyla psikiyatriye geldi. Üstelik bu ülkede köpek sesinden kaçabilmeniz de mümkün değil. Çok zorlandığımız bir vakaydı. Terapisi aylarca sürdü.
      ÇOCUĞUNUZU KORUMAK İÇİN
      Çocuğumuzu korumak için ne yapabiliriz?
      -Büyürken ona bedeninin kendine ait olduğunu ve bedeninin özel bölgeleri bulunduğu bilincini öğretmeliyiz. “Bu beden sana ait. Yaşın gelip de bedenini başka bedenlerle birleştirmek istediğinde, ne sen karşındakini, ne de o seni zorlayabilir. Ola ki biri sana istemediğin bir dokunuşta bulundu, o zaman gel bana söyle” güvenini çocuğa vermek zorundayız.
      “Biri sana elma şekeri ya da gazoz verirse alma” sözleri hâlâ geçerli mi?-Uyarmak lazım çünkü farklı şeylerle aldatılabilirler. Bizlerin çocukları şekere kanmayabilir ama “iPad’e oyun yükleyeceğim” derse, şakır şakır gidebilir. Ya da “Yeni bir oyun çıktı gel sana onu göstereyim” derse... Teknoloji vasıtasıyla kolay kandırabilirler.
      ŞÜKÜRLER OLSUN KIZIM SAĞLAMMIŞ!
      -Bu ülkede hâlâ, “Kız çocuğunun bedeni, eşittir annenin-babanın namusu” gibi algılanıyor. Bakıyorsun, baba yankesici, baştan aşağı suç, bulaşmadığı pislik kalmamış, anne uyuşturucu satıcısı, hırsızlıktan sabıkası da var, ama ailenin namusu kızın bekâretinde! Kaybederse, “Gitti namusumuz diye!” kıyameti koparıyorlar. Böyle manasız bir namus anlayışı var. Babası tarafından 6 yıl boyunca cinsel istismara uğrayan bir kızı getirdiler. Anal penetrasyonla cinsel istismara uğramış. Tesadüfen abla fark etmiş, olay bize öyle yansıdı. 6 yıl kız sessizliğini korumuş. Muayeneyi yaparken anne kapıda bekliyordu. Çıkar çıkmaz annenin ilk sorusu, “Kızlık zarı bozuldu mu, bozulmadı mı?” oldu. Baba özellikle vajinal penetrasyonda bulunmamış ki, evlendirirken bakire diye evlendirebilsin. Anne sonucu duyduğunda, “Allahım, sana çok şükürler olsun, kızım sağlammış!” dedi, diyebildi. Böyle bir rezalet yaşıyoruz. O kızcağızı düşünen yok aslında...
      KÜÇÜK KIZLAR FLÖRTÜ  SEVER Mİ?
      Bir anne, çocuğunun cinsel istismara uğradığını anlar mı?-Hayır, her zaman değil...
      Bir hareket ne zaman ‘cinsel istismar’ sayılır?
      -İstenmeyen cinsel amaçlı her dokunuş cinsel istismardır. İstenmeden yapılmışsa ve dokunan kişi bundan cinsel haz aldıysa, cinsel istismardır. Sürtmek de cinsel istismardır. Kalabalık ulaşım araçlarında sürtünme mesela. Ağır bir ruhsal travma oluşturabilir. Bazıları yapılan harekete o an karşılık vererek haddini bildirdiğini ve kendini koruduğunu düşünür. Bazısı ise buna hiç tepki veremez, pasif kalır ve etkilenip günlerce ruhsal bir travma yaşayabilir. Bu yüzden hep deriz ki, “Bedeninize böyle bir saldırı yapıldığında, ne olur tepki verin. Tepki vermezseniz karşı taraf işi uzatır, süreç uzar ve tepki veremediğiniz için sonra siz kendinizi suçlamaya başlarsınız”.
      ÖN SEVİŞME DAHİ YAŞIYOR OLSANIZ
      “Küçük kızlar flörtü sever” bizim toplumumuza has bir anlayış mı?
      -Ne yazık ki böyle bir şey var. Ama sadece küçük kızlarla ilgili değil, bizim cinselliğe topyekûn bakışımızda sakatlıklar var. Bakın, tıp fakültesi öğrencileriyle bir araştırma yaptık. “Sizce aşağıdakilerden hangisinde kadın cinsel istismarı hak etmiştir?” diye sorduk. Ve “Bir erkekle akşam yemeği yemeyi kabul etmişse...”, “Yemekten sonra erkeği kahve içmek için evine davet etmişse...” diye şıklar sunduk. Tıp fakültesi öğrencilerinin bir kısmı, “Kadın, erkeği kahve içmek için eve çağırmışsa cinsel istismara eğilimli davranmıştır. O andan itibaren olabilecekler cinsel istismar değildir!” dediler. Tıp fakültesi öğrencilerinin bir kısmının böyle düşünmesi bizi şoke etti! Bunlar, toplumda oluşmuş yanlış düşünceler. Bir adamı yakından tanımak için yemeğe çıkabilirsiniz, onunla sevişmek de isteyebilirsiniz. Evinize davet edebilirsiniz ya da onun evine gidebilirsiniz. Ama herhangi bir şeyden hoşlanmadıysanız, “Hoşça kal” diyebilirsiniz. Ağzı kokuyordur mesela ya da teninden hoşlanmamışsınızdır, onunla çıplak yatağa girmiş bile olsanız, ön sevişme dahi yaşıyor olsanız, bir şeyden rahatsız olduysanız, kalkıp gidebilirsiniz. Erkek için de, kadın için de geçerli bu. O noktadan sonra, karşı tarafın, her zorlayıcı hareketi “cinsel istismar”a girer.
      BAŞKALARI İÇİN YAŞIYORUZ
      Çocuk yetiştirirken en büyük hatalardan biri, Ahmet Amca ya da Mehmet Dayı gelir mesela eve, “Evladım elini öp!” deriz. Öpmek istemiyor çocuk, o akrabayı sevmiyor, zorla öptürürüz. Kızımızı-oğlumuzu değil, o amcayı ya da dayıyı düşünürüz. Çünkü biz, başkaları için yaşayan bir toplumuz. Başkasına ayıp olmasın, aman el âlem ne der? Bütün bu kaygılarımız çocuğumuza bedeninin kendine ait olmadığı hissini verir. Oysa o beden onun, o karar verecek, kime dokunacak, kimi öpecek. Sevmiyorsa, sarılmak öpmek zorunda değil, “Merhaba” desin yeter. Bunun dışında temasının olması gerekmiyor.
      Kendi  yaşıtıyla arkadaşlık etsin
      Çocuğunuzun arkadaşlarınızı kendi ev ortamınızda tanımaya çalışın. Kimlerle görüşüyor, kimlerle beraber. Kendi yaşıtlarıyla arkadaşlık etmesini sağlayın. Akranlarıyla aralarında yaşanan bir takım cinsel aktivasyonlar, küçük cinsel oyunlardır. Bunlar olacak, bu çocuklarda aşırı hasar bırakmaz, şayet karşısındaki çocuk aşırı cinsel gelişim yaşamadıysa. Ya da kendi evinde bir cinsel istismar mağduru değilse. Ama yaşından büyüklerle görüştüğü takdirde cinsel gelişimleri farklı olduğu için ona her türlü zarar gelebilir...

      http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24507895.asp