26 Mart 2012 Pazartesi

2.TIP HUKUKU GÜNLERİ, ADLİ JİNEKOLOJİ VE OBSTETRİK, 6-7 NİSAN 2012, İSTANBUL...




Gündem Yine Kadına Yönelik Şiddet (Medimagazin)...

Prof. Dr. Yasemin BALCI
Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesi
Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
 
Geçtiğimiz hafta, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü içine alan, kadın sorunları ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin, kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin, kadınların şiddetten korunmasına dair yeni yasanın en çok konuşulduğu hafta idi.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Merkezi de, 3 gün süren “Kadın Araştırmaları Sempozyumu” düzenledi. Sempozyumda doğal olarak konunun pek çok boyutu bilimsel olarak ele alındı. Anadolu Üniversitesinden bir müzik bilimcisi hoca da, Anadolu Halk Türkülerine yansıyan kadına yönelik şiddeti sundu. Kadına yönelik şiddetin dile getirildiği türkülerimizden biri de “Feraye”. Benim aklımda kaldığı kadarıyla türkünün öyküsü şöyle: Feraye’nin bir sevdiği vardır. Ailesi sevdiği ile evlenmesini hoş karşılamaz. Feraye sevdiğine kaçar. Bunu öğrenen ağabeyleri peşlerine düşüp Feraye’yi öldürür.  Salondaki dinleyicilerden biri “İyi ama, burada asıl şiddete maruz kalan Feraye’nin sevdiği erkek. Feraye’nin ardından o üzülüp ağladı” demez mi? Artık “Pes” dedim. Daha konuyu algılamamız için pek çok fırın ekmek yememiz lazım. Kongre ve sempozyumlardaki oturumlarda bu tür durumların yaşanması ne ilktir ne de son olacaktır. Ben sadece ilgimi çektiği için paylaştım. Aslolan, konunun pek çok boyutunun bilimsel açıdan ele alındığı bu tür sempozyumların düzenlenmesi. Sempozyum için emeği geçen herkesi kutluyorum.
Yine aynı hafta içinde, beni hastanenin acil servisinden aradılar. Acil servise kocası tarafından dövülmüş, duygusal olarak durumu çok kötü bir kadın hasta gelmiş. Koca ortada yokmuş, kadın hastaneden tekrar eve dönerse daha büyük bir şiddete maruz kalacağı kaygısındaymış. Yani yaşamsal tehdit altındaymış. “Ne yapabiliriz?” diye sordular. Ben de, “Sosyal destek sağlanıncaya kadar yatış yapabilir misiniz?” diye sordum. Doğal olarak, bu yolu açmanın doğru olmadığı görüşündeydiler. Keza, sonra sürekli yatış endikasyonu olmadığı halde bu tür olguları yatırmak zorunda kalacaklardı. Ayrıca, kadının yatışını kabul eden klinik de yoktu. Tedavi ve kayıt tutma işlerini  yapmışlardı. Şahsın polise başvurusu da vardı. O günün nöbetçi savcısı ile görüştüm. O da, “Ben polise, şiddet uygulayan eşin yakalanması talimatını verdim, ama bulamamışlar” dedi. Acil servis ekibi, hastanenin sosyal hizmet uzmanından yardım almayı planlamıştı. Sonucunu bilmiyorum. O ne kadar, ne yapabildi.  Görüldüğü gibi  hekim, polis, savcı vb. konuyla ilgili olabilecek herkes görevini yaptı, ama kadın yine ortada kaldı. Bulunamayan eşin her an ortaya çıkıp daha büyük şiddet uygulaması, hatta kadını öldürmesi işten bile değil. Demek ki, sadece ilgili mesleklerden kişilerin konuya duyarlı olması, bu konuda eğitim almış olması yeterli değil. Bu konuda kadının güvenliğini ve yaşam hakkını korumaya yönelik daha büyük politikalara ihtiyaç var.
Bir de olumlu bir örnek vermek istiyorum. Başka bir ilde ikamet eden bir kadın, eş şiddeti nedeniyle boşanma davası açar. Dava sürecinde babasının evine gider. Bir süre sonra baba, eşinden boşanmaması yönünde telkinlerde bulunmaya başlar. Telkinleri sonuç vermemiş olacak ki, mahkeme celsesinden birkaç gün önce kızını döver. Mahkemede hâkim yüzündeki, gözündeki morlukları sorar. Kadın anlatır. Hâkim olaya el koyar. Kızını dövdüğü için babaya da dava açılır. Bu arada Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü devreye sokulur. Kadın baba evine gönderilmez. O ilde, konukevi ya da sığınma evi olmadığından, bir otelde bir hafta kadar misafir edilip başka bir ilin konukevi ya da sığınma evine yerleştirilir. Ben kadınla karşılaştığımda kendisine iş bulmuş, sığınma evinden çıkıp kendine bir ev tutmuştu. Demek ki istenirse, çözüm yolları bulunabiliyor. 
Bu arada, çocuklara yönelik şiddetin belgelendirilmesi ile ilgili olumlu bir gelişme oldu. Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu, tüm adalet teşkilatına bildirdikleri bir karar aldı. Karar, özellikle cinsel şiddetin belgelenmesi açısından, yargı mensuplarının Sağlık Bakanlığına ya da üniversitelere ait çocuk koruma birimlerinden hizmet talep edebileceği üzerine idi.  Ancak, çocuk koruma birimlerinin  multidisipliner, usulüne uygun muayene ortamı ile görsel ve yazılı kayıt ve raporlama işlemlerinin yapılabileceği şekilde yapılandırılmış olması şartı da vurgulanmıştır. Adalet camiasındaki karar vericilerin bu noktaya gelmesinde üniversitelerinde bu birimlerin oluşturulmasına katkıda bulunan pek çok adli tıp uzmanı ve uzmanlık derneğinin katkısı olmuştur. Tüm emeği geçenlere teşekkür ederken, bu tür birimlerin yaygınlaşmasını diliyorum. 
Sevgi ve dostlukla…

Bazı Konularda Adli Rapor Vermek (Medimagazin)...

Prof.Dr. Ahmet Nezih KÖK
Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Atatürk Ünv.Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı
 
Meslekte yirmi beşinci yılını yaşayan bir adli tıp uzmanıyım. Bu sürenin de yirmi bir yılı üniversitede öğretim üyesi olarak geçmiştir. Ülkemiz adli tıp alanında artık eski hocalar grubuna dâhil bir öğretim üyesi olarak şunu itiraf edeyim ki, halen bazı muayeneleri, incelemeleri yapıp rapor ederken çok huzursuzum.
Ülkemizde adli tıbbın önemi özellikle son on yılda tüzel ve özel kişiler tarafından fark edilmeye başlanmış, bunun sonucunda -alanda halen çok önemli sorunlar bulunsa da-, yetişen kaliteli  adli tıp uzmanları ile adli tıp hizmetleri önemli bir atılım göstermiştir. Buna rağmen bazı adli tıp uygulamalarında çok dikkatli olunması gerektiğini vurgulamak gerekir.
Kendimce sıkıntılı bulduğum için bugüne kadar rapor vermekten imtina ettiğim hususlardan biri, belge incelemesidir. Çeşitli nedenlerle bir yazının ya da bir imzanın kimin el ürünü olup olmadığı hususunda adli makamlarca talep edilen incelemelerden hep çekinmişimdir. Bu konunun özel bir uzmanlık alanı olduğunun bilinci ve daha da önemlisi yazının ve imzanın öğrenilebilir niteliğinin sonucu olarak zamanla ve çalışma ile değiştirilebilir ve taklit edilebilir olması bende bu çekinceye neden olmuştur.
Evrensel bir tıp uzmanlık alanı olmasına rağmen adli tıp, aynı zamanda yerellik taşımaktadır. Bu, bir yerde adli tıbbın uygulanmasına yönelik doğal bir sonuçtur. Ülkemizdeki adli tıp uygulamalarını belirleyen en önemli husus, ülkemizdeki yasal düzenlemelerdir. Bu noktada özellikle yasa koyucunun ve daha sonra da hukuk normu oluşturan mercilerin çok dikkatli olarak adli tıbbın yerelleşme oranını artırmamaları gerekir.
2005 yılında kabul edilen 5237 sayılı Ceza Yasamızın “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan “suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hali”,  suçu ve dolayısıyla cezayı ağırlaştıran bir durumdur. Bu durumun varlığının belirlenmesi ise hekimin/hekimlerin görevi ve yetkisi alanına girer. İşte bu görevin yerine getirilmesinde ve  yetkinin kullanılmasında da çekincem vardır.  Neden?
Tıp metodolojisinde ilk basamak, hastadan ve/veya  yakınlarından alınan anamnezdir. Anamnez ne kadar detaylı olursa, hastanın şikâyetlerinin adlandırılması da o kadar kolay ve doğru olacaktır. Bu dâhiliye için ne kadar doğru ise psikiyatri için de o kadar doğrudur. Tıbbın bir dalı olarak, tıp metodolojisini kullanan adli tıp için de o kadar doğrudur. Ancak, ne yazık ki suç ve cezanın söz  konusu olduğu adli tıp uygulamalarında anamnezin önemi azalmaktadır.  Hatta bazı durumlarda yanıltıcı bir faktör olmaktadır. Çünkü;  ortaya çıkan sekonder kazançlara ve dış çevrenin etkisine bağlı olarak anamnez, çoğunlukla  gerçekten uzaklaşmaktadır.
Yasa koyucunun “ruh sağlığının bozulması hali”, ruhsal bozuklukların sınıflamasına yönelik DSM IV kriterlerinde yer almadığından uygulamada sıkıntılar vardır. Ayrıca, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda mağdurun muayenesinin bir heyet tarafından yapılması  tanzim edilecek raporu sayıca güçlendirmiş, ancak  nitelik açısından etki yapmamıştır.
Bu bir köşe yazısı olduğundan, sadece mevcut sıkıntıları ortaya koymak istedim. İnsan hakları bağlamında “adil yargılanma hakkının” gerçekleşmesinde çok önemli impakt değeri olan adli tıbbın vereceği raporlarda temel amaç, yargının rahatlamasıdır. Bu nedenle, hukuki norm oluştururken de buna azami derecede dikkat edilmelidir.

Zayıflama ürünlerinde öldürücü madde; Sibutramine...

 
Akademisyenler tarafından yapılan araştırmaya göre, internet üzerinden satılan ve ”tamamen bitkisel” olduğu öne sürülen 9 zayıflama destek ürünün 3'ünde ”sibutramine” maddesine rastlandı...

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı ve Endokronoloji Bilim Dalı akademisyenlerinin yaptığı araştırmada, internet üzerinden satılan ve ”tamamen bitkisel” olduğu öne sürülen 9 zayıflama destek ürünün 3'ünde, kalp rahatsızlıkları ve ölümlere yol açabilecek ”sibutramine” maddesine rastlandığı bildirildi.

Amerika’nın önde gelen sağlık dergilerinden Human And Experimental Toxicology’de de yayımlanan ve yaklaşık 1,5 yıl süren araştırmanın detaylarını AA muhabirine anlatan İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Şahin, araştırma fikrinin, destek ürünü kullandığı belirlenen obez ve genç bir kişinin otopsisi sonrasında Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan çıktığını belirtti.

Bunun üzerine internetten satışı yapılan ve eczanelerden de kolayca temin edilebilen zayıflama ilaçlarını incelediklerini dile getiren Şahin, uluslararası literatürde de bu konuda geniş, detaylı bir araştırma bulunmadığını söyledi.

Araştırmada, piyasada bitkisel olduğu iddia edilen 9 zayıflama destek ürününü incelediklerini ve uzun bir laboratuvar çalışması sonucunda içindeki 30'dan fazla maddeyi analiz ettiklerini kaydeden Prof. Dr. Şahin, şöyle devam etti:

”İncelemeler sonucunda gördük ki; bu ilaçların içinde gerçekten çok ciddi şeyler var. Gerek hazırlanışında, gerek sunumunda, gerekse içerikleri açısından halk sağlığını tehdit edebilecek olumsuzluklar var. 9 bitkisel ürünün 3'ünde kalp ve akciğere zararları olduğu bilinen ve içindeki sibutramine etken maddesi nedeniyle piyasadan toplatılan ilaçtan, çok daha yüksek dozda bu etken maddeden olduğu görüldü. Bunlar prospektüslerde, içeriklerini bildiren kısıma da yazılmamıştı. İçeriğinde tamamen bitkisel ürünlerden oluştuğu, vitamin bulunduğu gibi şeyler yazıyordu. Diğer 3'ünde kafein ile psikiyatride kullanılan, yeşil reçeteyle satılan diyazemlere benzeyen etken maddeler tespit ettik. 3 tanesinde de sadece kafein vardı. Yani incelediğimiz bu 9 ürünün hepsinde de içeriğinde bildirilmeyen etken maddeler vardı ki bunların 3 tanesinde yasaklanan maddeler kullanılmıştı.”

Ağır metaller de tespit edildi

Destek ürünlerinin etken maddeleri haricinde içeriğindeki toksik metalleri de incelediklerini dile getiren Prof. Dr. Şahin, ürünlerin hemen hemen hepsinde vücuttan atılamayan ve ciddi sağlık sorunlarına yol açan 13 ağır metalin bulunduğunu belirlediklerini söyledi.

Şahin, ”Ürünlerde alüminyum, nikel gibi bitkisel ürünlerde olmaması gereken metaller tespit ettik. Bunların bir kısmı vücuttan atılması çok zor, bir kısmı da kanserojen. Düşük dozlarda ama normalde bu tür ürünlerde bu metallerin kesinlikle olmaması gerekir” diye konuştu.

Sibutramine ani kalp ölümlerine neden oluyor

Halk arasında zayıflama ilaçları olarak da bilinen bu destek ürünlerin, kullanımında ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini vurgulayan Şahin, içinde sibutramine etken maddesi bulunan ilacın kalp ve tansiyon rahatsızlıklarına ve ani kalp ölümlerine yol açabildiğini belirtti.

Ayrıca çok masum görülen kafein gibi maddelerin de ölçüsüz tüketildiğinde sorunlara yol açtığını ifade eden Şahin, ”Uykusuzluk, kalpte ritim bozukluğu, kemik erimesi, memede kist oluşumları gibi en basit kafeinin bile olumsuz etkilerini görmekteyiz” dedi.

Kilo vermenin en basit yolunun sağlıklı beslenme, düzenli bir yaşam, durağan bir hayattan hareketli bir hayata geçme olduğunu belirten Şahin, şunları kaydetti:

”Bunları yapamıyorsak doktorların, özellikle endokronogların önerisiyle ilaçlar kullanılmalı. Onun dışında böyle bitkisel ilaçların içinde gerçekten hileler olabiliyor. Başka katkı maddeleri eklenmiş olabiliyor. Bunlar sağlığımızı tehdit ediyor, zarar veriyor. Bu nedenle doğal yollardan şaşmamalıyız. Doktor kontrolü olmadan sadece üzerinde bitkisel yazıyor diye insanların bu ilaçlara kanmamaları gerekiyor. Kesinlikle bunların içinde ekstra etken maddeler olabiliyor. Bakanlıktan ruhsat alırken o şekilde almıyorlar ama sonradan hileyle ekleyip sunuyorlar. Bir kısmında kafein gibi yüksek dozda olan etken maddeler var. Bir kısmında da ağır metaller var. Yani hiçbiri sandığımız gibi masum, bitkisel ilaçlar değil.”

Ani kalp durmalarıyla ölebiliyorlar

İnönü Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Celbiş de bazı vakalarda otopsi yaparken, genç yaşta kilo problemi olanlarda ölümler görmeleri üzerine böyle bir araştırma yapılmasına karar verdiklerini söyledi.

Genç yaşta çok kilolu olan ve kalp rahatsızlığıyla ölenlerin evlerinde yaptıkları araştırmalarda bu ilaçları kullandıklarını gördüklerini anlatan Prof. Dr. Celbiş, ”Biz bu vakalara otopsi yaparken maddeyi bulmak her zaman çok mümkün olmayabiliyor. Bütün olarak değerlendirmek lazım. Bu ilaçları kullananlar ani kalp durmalarıyla ölebiliyorlar” diye konuştu.

İlaçların içerisinde sonradan eklenmiş birtakım maddeler gözlemlediklerini kaydeden Prof. Dr. Celbiş, ”İlacın etkisini artırmak için kullanılmış maddeler var. Tablet haline getirilmesi esnasında kirlenmeyle bulaşan son derece ağır metaller var. Bunlar da çok zararlı. O yüzden hekim kontrolünde ilaç başlanması önemli” dedi.


Kaynak : 
http://www.internethaber.com/zayiflama-ilaclari-bitkisel-ilaclar-saglik-zehirli-madde--409190h.htm

AÇILIŞA DAVET (Marmara Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi)...

Marmara Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi, bir suçun mağduru olan, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların tanı, tedavi, korunma ve izlenmelerine dair uygulama ve araştırma çalışmalarını çok disiplinli bir yaklaşım ile sürdürmek amacıyla kurulmuştur.
Merkezimiz, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın finansal desteği ile ihmal ve istismar mağduru çocuklara yönelik tıbbi hizmetlerde standardizasyonu sağlamak üzere bir proje yürütmektedir.
Projenin genel amacı; ihmal ve istismar mağduru çocuklara yönelik politikaların ve sunulan hizmetlerin güçlendirilmesi; özel amacı ise, ihmal ve istismar mağduru çocuklara yönelik veri toplama ve adli-tıbbi değerlendirme hizmetlerinin standartlaştırılmasıdır.
Proje kapsamında, ülke genelinde ihmal ve istismar mağduru çocuklara ilişkin kapsamlı veri toplanmasını ve toplanan verinin ihmal ve istismar ile mücadeleye katkı verecek biçimde (sorunun ve çözümün anlaşılmasını sağlayacak nitelikte) olmasını sağlamak; bir başka deyişle mağduriyeti ortaya çıkaran sebepler ile çözüme ışık tutacak sosyo-demografik verilerin sistematik olarak toplanmasını sağlamak üzere standart bir form ve web tabanlı bilgisayar programı geliştirilmektedir.
Form ve bilgisayar programı, ulusal ve uluslararası deneyimden yararlanılarak mevcut formların incelenmesi suretiyle ve çeşitli üniversitelerin bu alanda çalışan uzmanları ile birlikte yürütülen çalışmalar ile geliştirilmiş ve denemesi yapılarak, uygulamadaki sonuçları gözlenmiştir.
30-31 Mart 2012 tarihlerinde gerçekleştirilecek toplantıda, alan çalışanları ile birlikte hazırlanan formların ve bilgisayar programının son şekli verilecektir. Çocuk koruma alanında önemli bir gelişme olacağına inandığımız bu toplantıya, 30 Mart 2012 tarihinde Merkezimizi tanıtmak üzere düzenleyeceğimiz açılış töreni ile başlamayı arzu ediyoruz. Açılışımıza katılmanızdan onur duyarız.


T.C. Marmara Üniversitesi
Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi


Prof. Dr. E. Tolga Dağlı
Prof. Dr. Mehmet Akif İnanıcı
T.C. Sağlık Bakanlığı-Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Üstkaynarca 34890 Pendik/İSTANBUL. Tel 0 (216) 625 4622,  Faks  0 (216)  397 1581

Kaynak: atud@yahoogroups.com

23 Mart 2012 Cuma

3. BİLİRKİŞİLİK SEMPOZYUMU: İŞ KAZALARI VE BİLİRKİŞİLİK, 8 MAYIS 2012, ANKARA...


08 Mayıs 2012 Salı, ANKARA


PROGRAM
Kayıt:  08.00 - 09.00

09.00 - 09.30 : Açılış Konuşmaları

Prof. Dr. Yaşar Bilge
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı

Prof. Dr. İlker Ökten
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı

Prof. Dr. Cemal Taluğ
Ankara Üniversitesi Rektörü


09.30 -10.00 KONFERANS

Yönetici: Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
             Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı

Prof. Dr. Ahmet Saltık - Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Tıp Anabilim Dalı
Türkiye'de İş Kazalarında Genel Durum

10.00 - 10.15 ARA

10.15 – 12.15 PANEL İş Kazaları ve Bilirkişilik; İş Hukukumuzda Bilirkişinin Nitelikleri

Yönetici : Prof. Dr. Eser Köker
              Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı

Prof. Dr. Kadir Arıcı – Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü
Yargıtay Kararları Işığında İş Kazası Kavramı

Doç . Dr. Levent Akın – Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı
İş kazalarında Kusur Tahlili

Mesut Balcı – Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı
Bilirkişilik Açısından İş Kazasından Doğan Tazminat Davaları

Prof. Dr. Gürhan Fişek – Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü
İş Kazaları Bağlamında Bilirkişilikte Kurumsallaşma

12.00 - 13.00 YEMEK ARASI

13.00 - 15.00 PANEL
Bilirkişilik Sorunları ve Çözüm Yolları : Sosyal Tarafların Bakışları

Yönetici : Prof. Dr. Yalçın Karatepe
              Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Temsilcisi
TİSK Temsilcisi
Türk iş Temsilcisi
Hak iş Temsilcisi
DİSK Temsilcisi
Üniversite Temsilcisi


15.00 - 15.15 ARA

15.15-17.15 PANEL
İş Kazaları Bilirkişiliğinde Çözüm Önerileri
Bilirkişi Raporlarının Güvenilirliği, Geçerliği ve Hızlandırılması


 Yönetici : Prof. Dr. Ali Nazım Sözer
               Yaşar Üniversitesi Rektör Yardımcısı

Doç. Dr. Oğuz Karadeniz – Pamukkale Üniv. İİBF Çalışma Ekon. ve End. İlişkileri Böl.
İş Kazalarının Maliyeti ve Bilirkişilerce Raporlara Yansıtılma Süreci

Dr. Mehmet Bulut – SGK İşverenler Prim Daire Başkanı
İş Kazalarının Sosyal Güvenlik Boyutu
Prof. Dr. Aytül Çakmak – Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD
İş Kazaları Bilirkişiliğinde Halk Sağlığı’nın Yeri

Av. Nurdane Kara – Ankara Barosu
Bilirkişi Raporlarının Güvenilirliği, Geçerliği, Hızlandırılması ve Bilirkişi Ücretleri

17.15-18.00 Kapanış bildirgesi
                     Prof. Dr. Ahmet Saltık – Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD


SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU
Prof. Dr. Yaşar Bilge, Ankara Üniversitesi Tıp Fak. Adli Tıp Anabilim Dalı
Prof. Dr. Ahmet Saltık, Ankara Üniversitesi Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Prof. Dr. Gürhan Fişek, Ankara Üniversitesi  Siy. Bil. Fak. Çalışma Ekon. ve End. İlişkileri Bl.
Yargıç İhsan Çakmak, Em., Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü Yetkili Daire Başkanı
Av. Nurdane Kara, Bilirkişi Hesap Uzmanı

YER: Ankara Üniv. Cebeci Yerleşkesi, ATAUM Salonu, Cemal Gürsel Cad. 06590 Cebeci, Ankara

İletişim: Dr. İbrahim Acungil, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı
Tel: 0312 319 1514   e-ileti: acungil@hotmail.com 

20 Mart 2012 Salı

2.TIP HUKUKU GÜNLERİ, ADLİ JİNEKOLOJİ VE OBSTETRİK, 6-7 NİSAN 2012, İSTANBUL...


 2. TIP HUKUKU GÜNLERİ
Adli Jinekoloji ve Obstetrik

6 NİSAN 2012 CUMA

09.00-10.30:   AÇILIŞ
Prof. Dr. Zeki Soysal ile ilgili slayt gösterisi ve anma konuşmaları

10.30-10.45:  Ara

10.45-13.00:   1. OTURUM
JİNEKOLOJİ ve OBSTETRİKTE KARŞILAŞILAN TIBBİ UYGULAMA HATALARI
Moderatör:
Prof. Dr. Erdem Özkara
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD
Doç. Dr. İsmail Dölen
Ankara Etlik Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim Hastanesi

Prof. Dr. Rıza Madazlı
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın ve Doğum Hastalıkları AD
Adli tıp uygulamaları açısından konuya yaklaşım

Doç. Dr. Nevin Şahin
İÜ Hemşirelik Fakültesi Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği AD
Hemşire ve ebeler açısından konuya yaklaşım

Jin. Dr. Işıl Güney Tunalı
Serbest hekim-Avukat
Kadın doğum uzmanları açısından konuya yaklaşım

Av. Halide Savaş
İstanbul Barosu Sağlık Hukuku Merkezi
Dava örnekleri ile konuya hukuksal yaklaşım

Tartışma

13.00-14.00:  Öğle Arası

14.00-16.00:  2. OTURUM
JİNEKOLOJİ VE OBSTETRİKTE ADLİ RAPORLARIN DÜZENLENMESİ VE BİLİRKİŞİLİK UYGULAMALARI
Moderatör:
Prof. Dr. Fuat Demirci
İzzet Baysal Üniversitesi Düzce Tıp Fakültesi Kadın ve Doğum Hastalıkları AD
Doç. Dr. Abdi Özaslan
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp AD

Prof. Dr. Gürsel Çetin
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp AD
Kadın doğum alanı ile ilgili yasal düzenlemelerin adli-tıbbi yönü

Doç. Dr. İsmail Dölen
Ankara Etlik Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim Hastanesi
Kadın doğum alanı ile ilgili adli raporlar ve bilirkişilik

Prof. Dr. Serhat Gürpınar
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD
Adli Tıp Kurumu uygulamaları açısından konuya yaklaşım

Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD
Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Hukuki uyuşmazlıklarda adli tıbbın rolü

Tartışma

16.15-18.30:  3. OTURUM
GEBELİK, DOĞUM ve LOHUSALIK DÖNEMİNDE KARŞILAŞILAN ADLİ TIBBİ SORUNLAR
Moderatör:
Prof. Dr. Atınç Çoltu
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD Emekli Öğretim Üyesi
Prof. Dr. İsmail Çepni
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın ve Doğum Hastalıkları AD

Jin. Dr. Işıl Güney Tunalı
Serbest hekim-Avukat
Kadın doğum uzmanlarının gebelik, doğum ve doğum sonrası karşılaştığı sorunlar

Yard. Doç Dr. Nazan Karahan
Karabük Üniversitesi SYO-Ebeler Derneği Başkanı
Hemşirelik ve ebelikte gebelik, doğum ve doğum sonrası karşılaşılan sorunlar

Doç. Dr. Bora Büken
İzzet Baysal Üniversitesi Düzce Tıp Fakültesi Adli Tıp AD
Anne ve bebek ölümlerine adli tıbbi yaklaşım

Prof. Dr. Gökhan Oral
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp AD
Gebelik ve lohusalıkta karşılaşılan adli psikiyatrik sorunlar

Tartışma

7 NİSAN 2012 CUMARTESİ 

09.30-11.30:  4. OTURUM

ÜREME ve CİNSEL SAĞLIK HAKLARI İLE İLGİLİ ETİK- HUKUKSAL İKİLEMLER
Moderatör:
Prof. Dr. Nezihe Beji
İÜ Hemşirelik Fakültesi Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği AD
Prof. Dr. Ümit Biçer
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD

Jin. Dr. Yeşim İşlegen
Serbest hekim-İstanbul Tabip Odası Kadın Komisyonu
Üreme sağlığı: hekim sorumluluğu ve etik değerler

Yard. Doç. Dr. Ergül Aslan
İÜ Hemşirelik Fakültesi Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği AD
Üreme sağlığı ve cinsel şiddet olgularında hemşirelik

Doç. Dr. Gürkan Sert
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik AD- HAYAD
Üreme sağlığı ve cinsel sağlık hakları ile ilgili etik- hukuksal ikilemler

Av. Meriç Eyüboğlu
İstanbul Tabip Odası Hukuk Bürosu
Cinsel saldırı ve cinsel istismar suçlarında sağlık çalışanları tarafından  gereği gibi yapılmayan muayene ve raporların sonuçları

Tartışma

11.30-11.45:  Ara

11:45-13.45: 4. OTURUM

JİNEKOLOJİ ve OBSTETRİK OLGULARINDA OTOPSİ
Moderatör:
Prof. Dr. Başar Çolak
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp AD
Yard. Doç. Dr. Murat Eke
Kırıkkale Tıp Fakültesi Adli Tıp AD

Doç. Dr. Selman Demirci
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anatomi AD
Otopsiler açısından batın ve pelvis anatomisi

Yard. Doç. Dr. Gökhan Ersoy
İÜ Adli Tıp Enstitüsü
Gebeleliğe ve cerrahi girişimlere bağlı komplikasyonlarda otopsi

Uz. Dr. Ayper Kaçar
Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim Araştırma Hastanesi Patoloji Laboratuarı
Plasenta Patolojisi ve Fetal Otopsi: Diseksiyon Teknikleri, Genel Yaklaşım ve Raporlama

Tartışma

13:45-14.00: KAPANIŞ KONUŞMALARI

Yer: İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumu

Düzenleyen/ Katılan Kuruluşlar:

Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD)

İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı
İstanbul Tabip Odası
İstanbul Barosu
Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği (HAYAD)
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD)
 

Ebeler Derneği 
Türk Hemşireler Derneği 
Üreme Sağlığı ve İnfertilite Hemşireliği Derneği