ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar
Sağlık personelini etkileme ve sağlık hizmetini kesintiye uğratma
(1) Sağlık personeline yerine getirdiği sağlık hizmeti nedeniyle yapmaması
gereken bir işi yapması veya yapması gereken bir işi yapmaması için
emir veren veya baskı yapan veya nüfuz icra eden veya her ne suretle
olursa olsun hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kimseye iki
yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Bu fiiller sonucunda sağlık hizmeti kesintiye uğramışsa yukarıdaki
fıkraya göre belirlenen ceza yarı oranında artırılır.
TEKLİF GEREKÇESİ
17 Nisan 2012 günü bir hekim, hem de 30 yaşının baharını yaşayan
gencecik bir hekim, Dr. Ersin Arslan, Gaziantep’te 17 yaşındaki bir
hasta yakını tarafından öldürüldü. O günden önceki günlerde olduğu gibi
sonraki günlerde de, her gün hekim, hemşire, teknisyen, kısacası
sağlık çalışanları, çoğunlukla hasta yakınları ve bazen de hastalar
tarafından bıçaklanıyor, dövülüyor, arabayla eziliyor, küfrediliyor,
tehdit ediliyorlar...
Ne yazık ki sağlık çalışanlarına yönelik şiddet adeta bir salgına
dönüşmüş bulunmaktadır. Sağlık alanındaki şiddet, sağlık hizmet
sunumunun hemen tüm aşamalarında yaşanır hale gelmiştir. Bu
durum birçok akademik çalışma ve araştırma raporu tarafından da
ortaya konmaktadır. Yapılan bu çalışmalarda sağlık alanındaki
iş yeri şiddetinin, diğer sektörlerdeki şiddetten doğası gereği
farklılıklar gösterdiği, sağlık kurumlarında çalışmanın, diğer
iş yerlerine göre şiddete uğrama yönünden çok daha riskli
olduğu belirtilmektedir.
Çalışmalarda sağlık personeline yönelik şiddetin nedenleri arasında;
toplumsal şiddet ortamı, sosyo-kültürel düzey, sağlık politikalarının
hastayı müşteriye indirgeyen etkisi, politikacı ve yöneticilerin
olumsuz tutumu, medyanın rolü, acil servislerde yaşanan eksiklikler,
iş yükünün fazlalığı, içeriği boşaltılan hasta hakları, çalışma
koşullarının olumsuzlukları, hekim-sağlık çalışanları eksikliği
sayılmaktadır. Sağlık çalışanları;
- Acil servislerde hasta yakınlarının öncelik taleplerine göre değil de
tıbbi öncelik durumuna göre hastalara müdahale ettikleri için,
- Hastayı görmeden ilaç yazmadıkları için,
- Tıbbi gerekliliklere aykırı raporları yazmaktan kaçındıkları için,
- Hasta ya da yakınlarının istediği reçeteyi değil hastayı muayene
ederek kendi koyduğu tanıya uygun reçeteyi düzenledikleri için,
- Poliklinikte nüfuza göre değil sıraya göre hastaları muayene
etmekte ısrar ettikleri için,
- Hastanın hastalığına göre gerekli süreyi ayırmaları halinde diğer
hastaları beklettikleri için,
- Hastaları her koşulda iyileştiremedikleri için ya da ölümlerine
engel olamadıkları için..
Ve daha pek çok nedenle fiziki ve sözlü saldırılara maruz kalmaktadırlar.
Şiddet nedeniyle sağlık hizmetini özerk, yararlı ve adaletli bir biçimde
sunmak gitgide daha da zor hale gelmektedir. Bu durumdan sadece
sağlık hizmetini sunan sağlık çalışanları değil sağlık hizmetine
gereksinim duyan hastalar da olumsuz etkilenmektedir.
Anayasa’nın 56/3.maddesinde; herkesin hayatını, beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak devletin yükümlülükleri
arasında sayılmıştır. Kuşkusuz bu yükümlülük, Türkiye Cumhuriyeti’nin
taraf olduğu; Biyoloji Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları
ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi’nin 4.maddesinde
belirtildiği gibi sağlık hizmetlerinin mesleki yükümlülükler ve
standartlara uygun olarak yapılmasını sağlamayı da beraberinde
getirmektedir. Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 6.maddesinde ise tabip
ve diş tabibinin, sanat ve mesleğini icra ederken, hiç bir tesir ve
nüfuza kapılmaksızın, vicdanî ve meslekî kanaatine göre hareket
edeceği ifade edilmiştir.
Tüm bu kurallar, insan yaşamıyla doğrudan ilişkisi olan sağlık
hizmetinin uygulanması sırasında, bu hizmeti verecek kişilerin
alacakları kararlarda ve yapacakları işlemlerde yalnızca
hastanın yararını gözetmelerini, hiçbir baskı ve etki altında
kalmamalarını gerektirmektedir. Sağlık hizmetinin bir ekip işi
olması nedeniyle, yalnızca tabip ve diş tabiplerinin değil sağlık
hizmeti veren bütün sağlık personelinin hukuksal koruma altında
olması gerekeceği açıktır.
Sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi ise ancak güvenli ve
sağlıklı çalışma koşullarıyla mümkün olacaktır. Güvenli ve sağlıklı
çalışma ortamı; sağlık hizmetinin sunulabilmesinin, bireylerin
tedaviye ulaşma haklarını kullanabilmesinin bir diğer deyişle hasta
haklarının korunmasının da ön koşulunu oluşturmaktadır. Sağlık
hizmetinin kamusal niteliği göz önünde bulundurulduğunda, sağlık
personelinin hukuka aykırı fiillerle etki altına alınmasının aynı
zamanda kamuya karşı işlenen bir fiil olduğunun kabulü de zorunludur.
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin nedenlerinin saptanarak önleyici
tedbirlerin alınması yaşamsal hale gelmiştir. Sağlık çalışanlarına
yönelik şiddeti artıran unsurlardan birisi de şiddeti uygulayan kişilerin cezalandırılmayacakları ya da önemsenecek bir yaptırımla
karşılaşmayacakları düşüncesidir. Sağlık çalışanlarına yönelik
şiddete asla hoş görü ile gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının
mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ile kamu
sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin
oluşturulması önleyicilik açısından önemli bir adım olacaktır. Sağlık
çalışanlarına yönelik şiddetin geldiği yer nedeniyle Türk Ceza Kanununun birinci maddesindeki önleyicilik, koruyuculuk işlevinin yeni bir düzenleme
yapılarak kamu sağlığının korunması amacı ile harekete geçirilmesine
acil ihtiyaç bulunmaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nda, meslek mensuplarına yönelik hakaret, tehdit,
yaralama ve öldürme gibi saldırılara ilişkin özel düzenlemelerin
bulunmadığı, bu saldırılar kamu görevlisine görevi nedeniyle işlenmiş ise ağırlaştırıcı unsur olarak düzenlenip cezanın arttırılması yoluna gidildiği bilinmektedir. Bu nedenle genel sistematikten farklı olarak sağlık
çalışanlarına yönelik saldırılarda saydığımız suçların işlenmesi
halinde diğer meslek mensupları aleyhine işlenen suçlardan daha
ağır bir ceza verilmesi beklenmemektedir. Bu konuda tıpkı yargı
mensuplarına yönelik suçlarda uygulandığı gibi hızlı ve etkili bir
yargılama sürecinin işletilmesi talep edilmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nda “Adliye Aleyhine İşlenen Suçlar” bölümünde
yargı görevi yapanlar bakımından, yargılama hizmetini etkilemeye
yönelik hukuka aykırı davranışları cezalandıran bir düzenleme
bulunmaktadır. Madde gerekçesinde korunan hukuki yararın kamunun
yararı olduğu belirtilmiş bu nedenle ayrı bir düzenlemeye ihtiyaç
duyulduğu ifade edilmiştir. Hekimlere yönelen eylemler de aynı
zamanda sağlık hizmetinde bozulmaya, aksamaya neden olmakta,
kamu sağlığına zarar vermektedir. Sağlık alanındaki kamu yararının
korunması amacıyla tıpkı adliye aleyhine işlenen suçlarda olduğu
gibi sağlık personelini etkileme ve kamu sağlığını kesintiye
uğratma başlığı altında ek madde önerisi hazırlanmıştır.
Hazırlanan maddeyle, sağlık personeline emir vermek, baskı yapmak,
nüfuz icra etmek veya her ne suretle olursa olsun hukuka aykırı olarak
etkilemeye teşebbüs etmek fiilleri ceza yaptırımına bağlanarak,
sağlık personelinin mesleki bağımsızlık ve güvenlik içinde çalışması
hukuksal koruma altına alınmıştır.
Maddenin son fıkrasında ise ağırlaştırıcı nedene yer verilmiş, söz
konusu fiillerin “sağlık hizmetinin kesintiye uğraması” sonucunu
doğurması halinde uygulanacak cezanın yarısı oranında artırılacağı
belirtilmiştir.
Sağlıkları, yaşamları, kısaca canları tehlike altında olan sağlık
çalışanları; sağlık alanındaki şiddetin, sağlık çalışanlarının mesleklerini
hasta yararına ve özerk bir biçimde sunmalarına yöneldiğini, bir baskı
aracı olarak kullanıldığını, sağlık hizmetlerini kesintiye uğrattığını,
diğer hastaların da sağlık hizmeti alma haklarını ihlal ettiğini ve
böylece kamu sağlığını bozduğunu belirtmektedirler. Bu durumun
önüne geçecek tedbirlerden biri olarak Türk Ceza Kanunu’nda
örneği de olan yeni bir yasa maddesinin kabul edilmesini Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bütün üyelerinden acilen talep etmekte,
beklemektedirler.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder