- Prof. Dr. Dr. h.c. Hakan HAKERİ, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı28-29 Eylül 2013 tarihleri arasında Ordu İl Sağlık Müdürlüğü, Ordu Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ve Ordu İl Halk Sağlığı Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Ordu İli Sağlıkta Hizmet Günleri Sempozyumu”na katıldım.Çok başarılı bulduğum bu organizasyonda, Ordu Üniversitesi Tıp Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Hasan Pakır, sağlık çalışanlarının görevleri esnasında saldırıya uğramaları hâlinde meşru savunma hakları olup olmadığını sordu.Bu yazımda bu soruyu kısaca cevaplamak istiyorum.Meşru müdafaadan bahsedebilmek için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir[1]:Meşru müdafaanın varlığı için öncelikle bir saldırı mevcut olmalıdır. Saldırının “zarar verecek veya tehlike oluşturacak biçimde ve derecede olması” gerekir. Saldırının ağır olması gerekmez ise de maddi bir şekilde ortaya çıkması gerekir. Bu itibarla, sözle yapılan tehdit ve hakaret gibi saldırılara karşı meşru müdafaa olmaz.İkinci olarak saldırı henüz bitmemiş olmalıdır. Bu durumda, saldırı başlamadan savunma olmayacağı gibi, saldırı bittikten sonra da savunma kabul edilemez.Saldırı oluşturan hareket haksız olmalıdır. Bu nedenle hareket hukuka uygun ise bu hareketin artık haksızlığından söz edilemez. Bir kimsenin mevcut bir hakkı için kendiliğinden hak almaya kalkması hâlinde de bu hareketin haksız olduğu kabul edilir ve meşru müdafaa mümkündür.Bu şartları haiz saldırıya karşı da savunma hakkı doğar.Savunma, saldırana yönelen ve saldırının sona ermesini amaçlayan her türlü harekettir. Müdafaa her türlü hareket olabildiğine göre, saldırgana karşı bir saldırı şeklinde de yapılması mümkündür.Savunmaya ait koşullar, savunmanın zorunlu olması ve savunma ile saldırı arasında orantı bulunmasıdır.Meşru savunmanın bir hukuka uygunluk sebebi olarak kabulündeki en önemli etken, savunmada zorunluluk bulunması, başka ifadeyle, saldırıya uğrayan kimsenin başka çaresinin bulunmaması, saldırıdan başka türlü kurtulmasının imkânsız olmasıdır. Bu nedenledir ki, müdafaa olmadan da saldırıyı defetme imkânı varsa, meşru müdafaa kabul edilmez.Müdafaa, saldırıyı sona erdirmek için daha yumuşak, ancak aynı şekilde etkili bir aracın bulunmaması hâlinde zorunludur.Kural olarak, saldırıda kullanılan araç ile savunmada kullanılan araç arasında bir oran, ölçü bulunmalıdır. Ne var ki, oran bulunma zorunluluğu, saldırıya uğrayan kimsenin, saldırganın elindeki aracın aynı ile kendini savunmak zorunda olması manasında anlaşılmamalıdır. Dolayısıyla kendisine bıçakla hücum eden kimseye karşı, elinde bıçak bulunmayan kimse, örneğin; tüfekle, sopayla kendini koruyabilir. Burada en önemli husus, saldırgana fırsat bulmuşken zarar vermek değil, saldırıyı en az zararla savuşturmaktır. O nedenle, daha az zararla saldırıdan kurtulma imkânı varken, fazla zarar verilmesi hâlinde sorumluluk söz konusu olabilir.Sonuç olarak, sağlık çalışanları saldırgana karşı kendini korumak ve saldırıyı savuşturmak amacıyla şiddet kullanabilir. Ancak kendilerinin de ceza sorumluluğunun doğmaması bakımından, saldırı bittikten sonra savunmaya devam edilmemesine ve saldırgana en az zarar verecek yöntemin seçilmesine dikkat edilmelidir. Fırsat ele geçmişken düşüncesiyle hareket edilmemelidir.
7 Ekim 2013 Pazartesi
Sağlık Çalışanı Şiddete Uğradığında Meşru Müdafaa Hakkı Var mıdır? (MediMagazin)...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder