27 Nisan 2012 Cuma

ADLİ BİLİMLER DERGİSİ 2012/1 YAYINLANDI...


ADLİ BİLİMLER DERGİSİ 

ÜLKEMİZDE İLK KEZ YAKALANAN YENİ SENTETİK KATİNONLAR VE YASAL DURUM

Doç.Dr.Faruk Aşıcıoğlu*, Kimyager Şenol Korkut**, Ecz.Latif İlhan* 
*Adli Tıp Kurumu 5.İhtisas Kurulu,
** Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi 
Yazar iletişim bilgileri:
Doç. Dr. Faruk Aşıcıoğlu
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı
Kımız sok. No:1 Çobançeşme
Yenibosna-İSTANBUL
 ÖZET
Sentetik katinonlar son yıllarda uyuşturucu pazarında yaygın kullanım alanı bulmaktadır. Çok sayıda sentetik katinon bulunmakla birlikte bunlar arasında özellikle MDPV (3,4-Methylenedioxypyrovalerone) , Mephedrone ve Methylone en sıklıkla suistimal edilenleridir. Merkezi Sinir Sistemi stimülanı olan bu maddeler amfetamin benzeri uyarıcı etkilerini Dopamin ve Norepinefrinin salınımını artırıp geri alınımlarını inhibe ederek sağlamaktadırlar.
Çalışmamız Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’na ilk kez sentetik katinonların geldiği 2011 yılı şubat ayı ile 2012 yılı şubat ayı arasındaki bir yıllık dönemdeki dosyaları kapsamaktadır. Bu maddeler kimyasal yapıları, psikostimülan etkileri, fiziksel özellikleri, yasal durumları açısından incelenmiştir.
Kurulumuza gönderilen dosyalarda sentetik katinon olarak Mephedrone, PVP (2-Pyrolidinovalerophenon), MDPV ve Methlone saptanmıştır. Bazı dosyalarda beraberinde sentetik kannabinoidler (JWH-018 ve CP 47,497), N-Etilamfetamin ve TFMPP (3-Trifluoromethylphenylpiperazine) gibi başka psikoaktif maddelerde bulunmuştur. Yakalanan maddelerin çoğu toz formunda olup, ayrıca kapsül ve ufalanmış bitki parçaları şeklinde de bulunmuştur.
Sentetik katinonların bağımlılık yaptığı ve ölüme kadar varan toksik etkilerinin bulunduğu bildirilmektedir. Kullanıcılarda şiddet içeren suçlara ve psikoza eğilimin artırdığı tespit edilmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğunda söz konusu maddelerin önemli bir bölümü uyuşturucu maddeler kapsamına alınmıştır.
Sentetik katinonlar bilinen uyarıcı maddelere kimyasal benzerlik göstermektedirler.  Organize suç örgütleri aracılığı ile uluslar arası ticaretinin yapılması, internet üzerinden kolaylıkla temin edilebilmeleri, ülkemiz için ciddi bir halk sağlığı ve güvenlik problemi yaratma potansiyelleri olduğunu göstermektedir. Bu nedenle sentetik katinonların mümkün olan en kısa sürede yasa kapsamına alınmaları gerekmektedir.
Anahtar kelimeler: Sentetik katinonlar, uyarıcı maddeler, yasal durum, Erken Uyarı Sistemi.
  
DISIPLIN BAKIŞ AÇISI ILE  FIZIKSEL CEZALANDIRMA VE FIZIKSEL İSTISMAR VE 6284 SAYILI KANUN
1- Erhan Büken Doç. Dr.
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı
2- Bora Büken Doç. Dr.
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı
3- Merve Alyamaç
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem III Öğrencisi
4- Gülben Çalışkan
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem III Öğrencisi
5- Alper Kavalcı
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem III Öğrencisi
Yazar İletişim Bilgileri:
Doç. Dr. Erhan Büken
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı
Fevzi Çakmak Caddesi 12. Sok 7/6 Bahçelievler  Ankara
ÖZET
Çocuk eğitiminin önemli bileşenlerinden biri de disiplindir. Disiplin, ruhsal, duygusal gelişim için eğitilme sürecidir.  Disiplinin sağlanması için kullanılan çeşitli yöntemler vardır. Ödül ve cezalandırma yöntemi olumlu disiplin yöntemlerine örnek verilebilir. İhmal, tehdit, korkutma, rüşvet, aşırı eleştirme gibi yöntemler ve diğer bazı katı disiplin uygulamaları olumsuz disiplin yöntemlerine örnektir.
Fiziksel (bedensel) cezalandırma, pek çok ülkede ve kültürde, sık rastlanılan ve yaygın disiplin yöntemlerinden biridir. Fiziksel cezalandırma, çocuğun davranışlarının düzeltilmesi ya da kontrol edilmesi amacıyla “kasıtlı olarak” uygulanan, fakat yaralamayı amaçlamayan, çocuğa acı verici fiziksel güç kullanımıdır.
Çalışmamızda, aşağıda sıralanan sorulara yanıt aramaktayız.
Aileler tarafından sık kullanılan fiziksel cezalandırma yöntemleri nelerdir? Etkili yöntemler midir? Aileler neden fiziksel cezalandırmayı disiplin yöntemi olarak seçiyorlar?  Bu ailelerin özellikleri nelerdir? Bunlar yerine önerilen yöntemler nelerdir? Çocuğun fiziksel cezalandırılması ne zaman istismardır? Türk Hukuku'nda fiziksel cezalandırma ile ilgili düzenlemeler nelerdir, yeterli midir?
 Şüphesiz çoğu aile, çocuklarının yararı için bu disiplin yöntemlerini kullanmaktadır. Ancak, ağır fiziksel cezalandırma, çocukta giderilmesi zor zararlara neden olabilir. Aileler istemeden çocukta zarara neden olmaktadırlar. Disiplin amacıyla fiziksel cezalandırma sadece aile içinde değil; okulda, çalışan çocuklar için çalışma ortamında da, çocuk için risk yaratmaktadır. Sağlık çalışanları ve toplumun tüm sorumlu bireyleri, bu çok yaygın ve sık uygulamanın engellenmesi için üstlerine düşeni yapmalıdırlar.
Anahtar Sözcükler: Disiplin, Fiziksel istismar, Çocuk, 6294 sayılı Kanun

ORTA TUNÇ ÇAĞ SEYİTÖMER İNSANLARININ SAĞLIK SORUNLARI
Serpil ÖZDEMİR *
Ayla SEVİM EROL *
ÖZET
Antik dönem iskelet materyalleri üzerinde gerçekleştirilen ve ilgili toplumların sağlık yapısını ortaya koymayı hedefleyen paleopatolojik çalışmalarda, makroskobik ve radyolojik incelemelerle hastalıkların kemiklerdeki lezyonlar araştırılmaktadır. İklimsel koşullar, yetersiz ve dengesiz beslenme, kötü çevre koşulları bu hastalıkların temelinde yatan başlıca etkenlerdir. Hastalıklardan kaynaklı kemikler üzerindeki izler, iskeletlerin yaş ve cinsiyet faktörlerini göz önünde bulundurarak değerlendirildiğinde, o dönemde yaşamış herhangi bir toplumun genel sağlık profilinin çıkartılmasına olanak sağlayabilmektedir. Bu çalışmada, Kütahya Seyitömer Höyükte 2006–2010 yılları arasında yürütülen kazılardan çıkarılan ve Orta Tunç döneme tarihlendirilen 64 iskelet patolojik açıdan değerlendirilmiş ve mevcut patolojik olgular rapor edilmiştir.
DEPREM SONRASI OLUŞAN TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU İÇİN OLGU SUNUMU
Psikolog, Nurhayat Yüksel
Travma, günlük yaşantımızda sık kullanılan kelimeler arasına girmeye başlamıştır. Travma sadece stres düzeyini arttıran olaylara verdiğimiz ad olabilirken; bununla birlikte, günlük rutin işleyişi bozan, beklenmedik bir şekilde gelişen, dehşet, kaygı ve panik yaratan, kişinin anlamlandırma süreçlerini bozan olaylar da travmatik yaşantılar olarak tanımlanabilir(1).
Yaşanan bir trafik kazası, bir doğal afet ( yangın, deprem, sel, vb.), sosyal ve fiziksel tacizler, caddeden karşıya geçmeye çalışırken adımımızı attığımızda çok süratli bir arabanın birdenbire önümüzden geçmesi bile bir travmaya örnek olabilir.
Farklı bir bakış açısıyla da yaşanan bir olayda; yaşama, vücudun fiziksel bütünlüğüne, sevdiklerimize ve inançlarımıza karşı tehdit algılama söz konusu ise bu olay kişi için travmatik bir yaşantı demektir. Psikolojik travma, olayı yaşayan kişinin tehdit algısı ve değerlendirmesi doğrultusunda tanımlanabilir.
Yaşanılan bu ani olaylar bazen zihnimizin derinliklerinde baskılanarak korunurken bazen de kısa sürelerde telafi edilebilir.
Yapılan araştırmalara göre çoğu vak’a da orta şiddetteki stres tepkileri dahi, herhangi bir müdahale olmaksızın 6-16 ay içinde tamamen ortadan kalkabilmektedir(2).  
Doğal  afetler sonucu yaşanan travmalarda kişi yaşadığı bu beklenmedik olay karşısında şaşkınlığa düşerken korku, endişe, karamsarlık, panik, çaresizlik gibi duygular çok yoğun yaşanmaktadır. Düşünce  ve duygular olayın etkisi altıdadır ve olayı sürekli tekrarlama eğilimi vardır. Her an deprem olacakmış hissi ve duygusu sürerken, yakınlarını kaybedeceği korkusunu sürekli yaşar ve geleceğe yönelik plan yapamadığı gibi umutlarını da yitirir.
Burada ele alacağım konu depremden yedi yıl sonra aynı sıkıntı, kaygı ve endişeyi hala yaşamakta olan bir danışanla yapılan çalışma olacak.
Bunu yazmaktaki amacım: bu durumu bizzat yaşamış ya da yakınlarında görüp duymuş olan kişilere biraz olsun konu hakkında bilgi verebilmek. Travma  yaşayan kişinin içinde bulunduğu duygu durumu ile çevresindekilerle olan iletişiminde yaşadığı sorunları açıklayabilmek. Travmanın bir kader olmadığını gerekli tedaviler alındığında travma ile başa çıkılabileceğini gösterebilmek. Bununla birlikte onları anlayarak  destek olmak için ihtiyacımız olan bilgileri sunmaktır.
DUYGUSAL İSTİSMARIN ÇOCUK ÜZERİNE ETKİSİ
Öğr. Gör. Dr. Diler İMSEYTOĞLU - Harran Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu
Yard. Doç. Dr. Duygu GÖZEN - İ.Ü. Hemşirelik Fakültesi - Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği A.D.
 Yazar İletişim Bilgileri:
Öğr. Gör. Dr. Diler İMSEYTOĞLU
İş Adresi: Harran Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu
İş Telefonu: 04143183201
Yard. Doç. Dr. Duygu GÖZEN
İş Adresi: İ.Ü. Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi - Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği A.D.
İş Telefonu: 02122244986-27012
 ÖZET
Günümüzün en önemli sorunları arasında yer alan ve giderek artmakta olan şiddet davranışları özellikle çocukları olumsuz yönde etkilemektedir. İstismar her ne kadar çocuğa etki eden fiziksel davranışları çağrıştırsa da, duygusal boyutuyla istismar uygulanan çocuklarda da fiziksel büyüme ve gelişmenin olumsuz etkilendiği bildirilmektedir. Bu bilgiler ışığında fiziksel, bilişsel ve psikososyal açıdan sağlıklı bir neslin yetişmesinde duygusal istismar davranışlarının önlenmesi büyük bir önem taşımaktadır. Çoğu zaman duygusal istismar uyguladığının farkında olmayan bireylerin bilinçlendirilmesi ve olumlu davranışların geliştirilmesinde sağlık ekibine önemli görevler düşmektedir. Bu konu ile etkili bir mücadele için sağlık çalışanları ve eğitimcilerin birlikte çalışmaları, gerek çocuklar gerekse ailelerin davranışsal farkındalık açısından her fırsatta eğitilmeleri önemsenmelidir.

TRABZONDA YAPILAN YABANCI OTOPSİ OLGULARI (TÜRKİYE)
İsmail Birincioglu1, Nursen Turan1, Hacer Yasar Teke2, Muhammet Can3
1 Karadeniz Technical University, Medical Faculty, Department of Forensic Medicine, Trabzon, Turkey
2 Ankara Council of Forensic Medicine, Ankara, Turkey
3 Balikesir University, Medical Faculty, Department of Forensic Medicine, Turkey
 ÖZET:
Giriş:  Turizm endüstrisindeki gelişmelere paralel olarak turistlerin sağlığına ve güvenliğine olan ilgide artmaktadır. Bu çalışmada Türkiye’nin popüler turizm bölgelerinden biri olan Karadeniz bölgesindeki yabancıların sağlık ve güvenliği ile ilgili araştırma yapılarak literatüre katkıda bulunulmaya çalışıldı. Materyal ve Metot: 1998-2007 yılları arasında Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığında yapılan yabancılara ait otopsi raporları retrospektif olarak değerlendirildi. Kurbanların ölüm nedenleri, ölüm orjini (kaza, intihar, cinayet, doğal ölüm), uyruğu ve demografik verileri incelendi. Bulgular: Bu merkezde bildirilen sürede yapılan 3864 otopsinin 83 tanesini (%2.15) yabancı uyruklu kişilerin otopsileri oluşturmaktaydı. Ortalama yaş 39.33 yaş olup yaş aralığı 5 gün ile 79 yaş arasında değişmekteydi. Ölüm nedenlerinin başında (%28.95) doğal ölümler yer almakta olup, bunu (%18.00) trafik kazaları,  (% 13.20) ateşli silah yaralanmaları, (%9.65) zehirlenmeler, (%8.50) asılar ve diğer sebepler izlemektedir. Kazalar (%33.60), doğal ölümler (%28.95), cinayetler (% 19.45)ve intiharlar (% 16.80) şeklinde orjin sınıflaması yapıldı. Kurbanlar 18 ayrı ülkeden olup, en büyük bölüm (%73.50) Sovyetler Birliğinden gelen yabancılardan oluşmaktaydı.Sonuçlar: Yabancılara yapılan otopsi oranları ile bölgeye o yıl gelen turist sayısı arasında orantısal bir parallelik mevcut idi. Bölgenin turist sağlığı ve güvenliği açısından değerlendirilmesi açısından yabancıların en sık ölüm nedenleri arasında doğal ölümler ve kazalar yer alması önemli bir bulgudur.
Kaynak: adlibilimler@yahoogroups.com

Hiç yorum yok: