30 Nisan 2012 Pazartesi

“Ayşe’yi Neden Koruyamadık” Sorusunun Cevabı (GazeteVatan)...

Tanzer Gezer
Ayşe İnce bir varmış, 23 Nisan 2012’den beri yok...

Ayşe, boşanma davası açtığı eşi Mehmet İnce tarafından 17 bıçak darbesiyle öldürülen kadın.

Mehmet’in, Ağustos 2011’de Ayşe’ye şiddet uygulamaktan, 16 Nisan 2012’de Ayşe’yi ölümle tehdit etmekten adli makamlarda kaydı mevcut. Söylenen o ki Ayşe, Devlet’ten koruma talep etmiş.

Görünen o ki Ayşe’nin şikayetleri üzerine Mehmet her seferinde gözaltına alınmış, savcının karşısına çıkartılmış, serbest bırakılmış. Başka ne yapılabilirmiş?

Bakan Şahin de tıpkı bizler gibi Ayşe’yi ve Mehmet’i basından tanıdı. 

Bakan, “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu çıkarttık, her kurumun her kuruluşun ne yapması gerektiği açıkça yazıldı. Şimdi hızlı bir şekilde yönetmelik çalışmalarını başlatacağız. Kadın sığınma evleri ile ilgili yapıyı ve yönetmeliği değiştiriyoruz. Bununla ilgili de son noktaya geldik.” dedi. 

Ve, Ayşe’yi neden koruyamadık diye sordu? “Hakimleri savcıları da eğitiyoruz... Artık bize düşen şey gereğini yapmak. Gereğini yapmayana da gereğini yapmak.” dedi.

Aslında kendi sorduğu sorunun cevabını kendisi vermiş oldu. Yönetmeliği olmayan ve alt yapısı bulunmayan bir Kanunun işletilmesinden sorumlu tutulduğunuzu düşünün. 

Toplumsal boyutta olguyu ele alırsak, basına göre de Ayşe Devlet tarafından korunmamış ve kaderine terk edilmişti. Bakan Şahin’e göre Kanunu çıkartmak yeterliydi ve Başbakan ile gereği hakkında konuşulmalıydı.

Peki, korumanın ne anlama geldiğini bilen var mı?

Koruma demek her şikayette bulunan kadının yanına bir polis dikmek mi yoksa, her şikayet edileni içeri tıkmak mı?

Kanuna bakalım ne demekmiş: Şiddet mağduru kadın ve gerekirse çocuklarına bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanması, kadının işyerinin değiştirilmesi, hayati tehlikesinin bulunması halinde, ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma altına alınması.

Yani Ayşe’nin ve tabii çocuğunun Mehmet’ten geçici bir müddet gizlenmesi. 

Ayşe’nin günlük normal hayatı içerisinde silahlı bir kolluk görevlisi tarafından 7/24 bizzat korunmasından bahsedilmediği somutsa da basın ve toplumun beklentisinin bu yönde olduğu da bir gerçek.

Bakan Şahin, herkese yetki verdik derken çok haklı ancak, alınacak koruma kararının aslında Ayşe’yi mağdur edici yönü yok mu? Bilmediğiniz, tanımadığınız bir yerde bir müddet gizleneceksiniz. 

Diğer taraftan bu tedbir gerçekten koruyucu mu? Kadının geçici koruma altına alındığı yerin gizli tutulacağı söylenmekteyse de geçmişte kadın sığınma evlerinde barınan kadınların da katledildiğini okuduk. Ayşe hiç mi sokağa çıkmayacak, ailesi ile görüşmeyecek. Bu hikayede Ayşe mağdur mu yoksa suçlu mu?

Bu tedbirin pek anlamlı bir tedbir olmadığını çözdük.

O zaman Mehmet’i içeri tıkalım. Ne de olsa tehdit eden kendisi ama öyle kolay tıkamazsınız!.. 

Adli makam Mehmet için Ayşe’ye yaklaşma diye önleme kararı almış. Bunun takibi nasıl yapılacak? Teknik araç ve yöntemlerle takibe ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenirmiş ancak, Bakan Şahin yönetmeliğin henüz hazır olmadığını beyan etti. Yönetmelik olmadan kolluk ve adli makam bu “gereği” nasıl yerine getirecek?

Kanuna göre Mehmet’i ancak alınan tedbir kararına uymadığı tespit edilirse, Hakim üç günden on güne kadar zorlama hapsine mahkum edebilir. Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadar uygulanabilir ancak, zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.

Kanun, Mehmet’in sürekli tehdit edebileceği ancak, fiili hiçbir zaman gerçekleştirmeyeceği düşüncesiyle kaleme alınmış.

Ayşe’nin şanssızlığı daha ilk ihlalde öldürülmüş olması.
Tüm toplum şansımıza küstük...

Sizce de burada bir anlamsızlık yok mu? Yönetmelik de olmayınca, Bakanlığın “gereğini” yerine getirmiş olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bu yönleriyle Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna karlar yağmış.

O zaman başka bir yön bulalım. Kanun der ki; Şiddet uygulayan hakkında bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması hükmünü kurabilirsiniz.

Çok mantıklı çünkü burada şiddet uygulayan, namusuyla boşanmayı kabul etmeyen, takıntılı bir hasta Mehmet’ten bahsediyoruz. Burada konu hakkında uzman olmayan hukukçunun Mehmet’te ne bulduğuna ya da bulamadığına güvenmek zorundayız.

Yönetmelik ortada olmadığı için bu nasıl yapılacak belli değil ama keşke Ayşe’yi öldürmekle tehdit eden Mehmet hakkında yatarak tedavi kararı verilmesi zorunlu olsaymış da diğer Ayşe’yi tecrit edici düzenlemeler hiç yazılmasaymış. 

Mehmet iyileşene kadar tedavi edilseymiş belki de Ayşe bugün yaşıyor olurmuş.

İşte, Bakan Şahin “gereği” derken olsa olsa bu koruyucu tedbirden bahsetmiştir!

Diyorum ki Kanunla övünmek ve üstüne yatmak için henüz çok erken.


Kaynak: http://haber.gazetevatan.com/Haber/447091/1/Gundem

Hiç yorum yok: