Sayın Sadullah Ergin,
Adalet Bakanı
Ankara
Adli Tıp Uzmanı Dr. Elif Kırteke’nin, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlığınızca 27.08.2012
tarihli Kastamonu Adli Tıp Şube Müdürlüğü'ne sürgün niteliğinde bir tayinle karşı karşıya bırakılması nedeniyle size bu mektubu yazmak zorunda kaldığımı belirtmek istiyorum.
Dr. Elif Kırteke, Adli Tıp Kurumu merkez kadrosunda görev yapan, Devletin 1. Derece ile sınıflandırdığı, meslekte 25 yılını
doldurmuş bir hekim olup, uzmanlığı süresince Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nda 2. İhtisas Kurulu raportörlüğü, Afyon, Elazığ, Kartal, Üsküdar, DGM
ve Ümraniye Adli Tıp Şube müdürlüklerinde görev yapmış bir meslektaşımızdır. Görev
yaptığı sırada çalışkanlığı ile tanınan meslektaşımız, insan hakları ve adalet konusunda meslek ilkelerine uygun tutum almasının yanında Derneğimizin Yönetim Kurulu Üyeliği ile Onur Kurulu üyeliği, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Üyeliği,
İstanbul Tabip Odası
Onur Kurulu Üyeliği gibi görevleri yürütmüş ve bu görevler
için meslektaşları tarafından tercih edilmiş olup
bugüne kadar herhangi bir idari veya mesleki ceza ile karşı karşıya kalmamıştır.
Derneğimiz Yönetim Kurulu üyesi iken hakkında daha sonra açılan bir soruşturma nedeniyle (bu hususta yargının “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı almasına karşın) ATK yönetimi tarafından önce maaş kesme
cezasına, ardından da aynı soruşturma gerekçesiyle sürgün niteliğinde bir tayin uygulamasına (dolayısıyla ikinci bir cezaya) maruz bırakılmıştır. Dr. Elif Kırteke’nin ATK’nun vermiş olduğu idari ceza nedeniyle idari yargıya yaptığı başvuru sonuçlanmadan, aynı hususta başka bir cezaya
maruz bırakılması; bir yıldır örneği olmasının yanı sıra idari anlamda da hukuka aykırı bir işlem olarak dikkat çekmektedir.
Ümraniye Adli Tıp Şube Müdürlüğü'nde 22.09.2006 tarihinden 27.08.2012 tarihli atama kararına kadar iki milyonluk nüfus yükünü içeren bir
adliyede tek başına görev yapmasına karşın, adli işlemlerde herhangi bir aksaklık, eksiklik ve yetersizliğe yol açmadığı gibi iyi
hekimlik değerlerini ve bilimselliği savunan, mesleğini ve yaşamını bu değerlere bağlı kalarak sürdüren, meslektaşımızın raporları ve değerlendirmeleri bilimsel ve objektif kriterler yönünden de eleştiri konusu yapılmamıştır.
Çalıştığı merkezde birden
fazla uzman görevlendirilmesi gerekirken;
meslektaşımızın şimdiye kadar adli tıp şube müdürlüğü kurulmamış, bir odası, herhangi bir personeli bulunmayan
Kastamonu’ya tayin edilmesinin gerekçesini anlamak mümkün değildir. Meslektaşımızın herhangi bir tayin talebi bulunmadığı gibi, kamu yararı yönünden de bu tayinin/sürgünün bir açıklaması yoktur. Atama meslekten bezdirmek, mesleğini
yapamaz hale getirmek, iyi hekimlik değerlerine sahip bir meslektaşımızı tüketmek ve iş doyumunu yok etmekten başka bir anlam taşımamaktadır. Bir çeşit mobbing olarak değerlendirebileceğimiz bu atamayla meslektaşımız istifa ya da emekliliğe zorlanmaktadır.
Adli tıp alanında yetişmiş insan gücünün önemi sıkça vurgulanırken,
keyfi kararlarla nitelikli insan gücünün işlevsizleştirilmesi, mesleğini
bırakmaya zorlanması; kurumun kötü yönetildiğine dair bir kanıt bir
yönetim zafiyeti olarak değerlendirilmelidir. Dr. Elif Kırteke’nin
başına
gelenler ilk değildir. ATK yönetimi son yıllarda meslektaşlarımıza yönelik uygulamaları nedeniyle, idari yargının konusu olmakta, çalışma barışını bozmakta, uzmanlık derneği ile ilişkili olan üyelerimizi baskılara, sürgünlere maruz bırakmakta, meslektaşlarımızın bilimsel toplantılara katılımı dahi engellemektedir.
Adli Tıp Kurumu adli olaylarda kamu
vicdanının tesisi için oluşturulmuş bir resmi
bilirkişilik yapılanması olarak
ülkedeki tüm yurttaşlar ve yargı
yönünden son derece
önemlidir. Adalet kavramının zedelenmemesi ve hukukun üstünlüğü ilkesi yönünden bilirkişilerin bağımsızlığı ve objektif karar verebilmesi olmazsa olmaz bir ön koşuldur. İş güvencesi ve özlük haklarının bulunmaması, idari tasarruflar adı altında yapılan görevlendirmeler bilirkişiler üzerinde baskıya yol açmaktadır. Mesleki değerlerini, insan haklarını ve hukukun
üstünlüğünü savunan meslektaşlarımızın; keyfi
uygulamalara, cezalara maruz bırakılması, onlardan çok adalet ve hukuk üzerinde kurulmaya çalışılan bir tahakküme yol açmakta, en temel değerimiz olan
adalet inancını ortadan kaldırmakta ve yargıya güveni zedelemektedir. Bilirkişilerin bağımsız ve bilimsel çalışma koşullarının güvence altına alınması gerekmektedir.
Adli Tıp Kurumu uygulamalarına ait sorunlar, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporunda da yer almıştır. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun "Adli Tıp Kurumu
Başkanlığı'nın 2007, 2008 ve 2009 Yıllarına Ait Faaliyet
ve İşlemlerinin Denetimi ile Adli Tıp
Kurumu Hizmetlerinin Etkin ve Verimli
Şekilde Yürütülmesinin ve Geliştirilmesinin Sağlanması" Hakkında
Hazırlanan 01/07/2010 tarih ve 2010/12 sayılı Denetleme Raporu Özeti”nde
“j.Personele ilişkin
mevzuat eksikliklerinin yanı sıra, atama ve nakil işlemlerinin yürütülmesinde mevcut hukuki kurallara ve hizmet gereklerine aykırı bazı uygulamalar gerçekleştirildiği tespit edilmiştir.”
“k.İhtiyaç duyulan sayı ve nitelikte uzman personelin yetiştirilmesi sağlanamamakta; yetişmiş uzmanlar ise Kurum bünyesinde istihdam edilememektedir.”
şeklinde yer almıştır. 2010 yılında belirlenen ve Cumhurbaşkanlığı Devlet
Denetleme Kurulu tarafından altı çizilen bu tespitlere/eksikliklere rağmen, Adli Tıp Kurumu'nun hukuka
ve hizmet gereklerine aykırı tutumlarda (görevlendirmelerde) ısrarı sürmektedir.
Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD), kurulduğundan bugüne adli
tıp alanında bilimsel ve etik ilkeleri önceleyen, adalet ve insan hakları alanında sorumluluk taşıdığını düşünen
bir uzmanlık derneğidir. Bu alanda
faaliyet gösteren tüm kişi ve kuruluşlarla evrensel
hukuk değerlerini geliştirmek amacıyla diyalogu amaçlamış ve
meslektaşlarının bağımsızlığını ve
özlük haklarının savunan bir tutum almıştır. Ancak, iyimser beklentilerimize rağmen diyalog
ortamının gelişmesine izin verilmemiş, "ortak bilimsel toplantılar, Devlet Denetleme Kurulu Raporu, adli tıp uzmanlarının
çalışma koşulları ve özlük hakları, adli tıp raporlarının düzenlenmesinde asgari standartlar ve benzeri konularda" görüşme taleplerimizin hiçbirisi karşılık bulmamıştır. Bu güne kadar meslektaşlarımız değişik gerekçelerle çeşitli kesimlerin akıl ve
vicdan dışı baskılarına maruz kalmış, kalmaya da devam etmektedir.
Meslektaşlarımızın; sağlık ve hukuk alanında çaba göstermesi hekimliğin ve insan
olmanın önkoşuludur. Dr. Elif Kırteke’nin de en büyük suçu bu değerleri savunmak ve keyfi tutumlara tavır almak olmuştur.
Sonuç olarak;
Adli Tıp Uzmanları Derneği Yönetim Kurulu olarak “Adli Tıp
Kurumu Başkanlığı'nın önerisi, Bakanlığınız oluru ile gerçekleştirilen ve haksız olduğunu düşündüğümüz bu naklen atama işleminin geri alınacağı inancı ile bugüne dek bekledik. Meslektaşımız Dr. Elif Kırteke hakkında verilmiş olan bu kararın bir an önce gözden geçirilerek geri
alınmasını, bilirkişiliğin ve adaletin en önemli teminatı olan bağımsızlığın korunması adına talep ediyor ve Adli Tıp Kurumu’nun bağımsız, özerk, bilimsel ve çalışma barışının korunduğu bir yapıya dönüşmesi için yapılacak çalışmalara gereken desteği vereceğimizin altını bir kez daha çiziyoruz.
Saygılarımla. 11.12.2012
Prof. Dr. Ümit Biçer
Adli Tıp Uzmanları Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder