Savcılık raporu bize vermiyor (K-HaBeR)
17 Aralık 2012 12:37 Pazartesi
CNN TÜRK'te pazar geceleri ekrana gelen Suç ve Delil programında 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Adli Tıp raporu tartışıldı. Ahmet Özal programda savcılığın raporu kendilerine vermediğini öne sürdü.
CNN TÜRK'teki Suç ve Delil'in bu haftaki konukları Eski Bakan Halil Şıvgın, Adli Tıp Uzmanı Nevzat Alkan ve Avukat Tanıl Başkandı. Programa Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal ile başdanışmanı Arif Yüksel de telefonla katıldılar.
ADLİ TIP RAPORU KAMUOYUNA AÇIKLANMALI
KHaber.com.tr'nin haberine göre, Adli bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, Suç ve Delil programında Adli Tıp Kurumu'nun savcılığa gönderdiği raporun, kamuoyunda yarattığı kafa karışıklığını gidermek için, ilgililere önemli bir çağrıda bulundu.
KENNEDY'İ ÖRNEK GÖSTERDİ
Prof. Dr. Atasoy Turgut Özal olayıyla paralellikler arz eden John F. Kennedy'e yapılan otopsiyi örnek gösterdiği konuşmasında şu sözlere yer verdi. "Suikastın öncesi, sonrası ve soruşturma bölümü, gizlilik içerdiği için kamuoyu ile paylaşılmadı. Ancak otopsi ve adli tıp ile ilgili ayrıntılar üzerinde yoğun tartışmalar yapıldı. Turgut Özal'ın adli tıp raporu da kamuoyuna açılmalı ve tartışılmalı. Adli Tıp Kurumu Başkanı Haluk İnce 'kurumumla gurur duyuyorum' dedi. Bizler de Adli Tıp Kurumu ile gurur duyalım. Çünkü bazı basın kuruluşları Özal'ın zehirlendiği yönünde kendilerinin üretemeyeceği kadar önemli bulguların yer aldığı bilgileri haber yaptılar. Adı anılan zehirler belki de Özal'ın naaşında arandı ama bulunamadı. Ya da dozu düşük olduğu için zehirlenme bulgusuna rastlanmadı. İşte bu yüzden rapor bütün yönleriyle tartışmaya açılmalı".
ADLİ TIP KURUMU'NUN İTİBARI ZEDELENDİ
Atasoy sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu yapılan analizlerin nerede, kimler tarafından yapıldığı ve hangi yöntemleri kullanarak ne bulunduğuna dair elimizde bir veri olmadığı sürece kamuoyunun tatmin edilmesi mümkün olamaz. Çünkü bunu toksikoloji bilgisine sahip olanlar, adli tıp uzmanları, hekimler v.s, bir çok insan inceleyecek ve bu raporu yorumlayacaklar. Bu yorum kuşkusuz Adli Tıp Kurumu'nun varmış olduğu noktaya varabilir varmayadabilir. Ama vardığı takdirde bu aşamaya kadar olan her şeyin gayet iyi olduğunu ve gerçekten zehirlenmediğini ama kesin ölüm nedeninin belirlenememiş olabileceğini, ayrıca bunca yıl sonra belirlenme ihtimali de düşünülmedi. Bana kalırsa zehirlenme var mı yok mu diye yapılan bir süreçti. Ne olursa olsun bunların neticesinin toplumla paylaşılması icap ettiğini ve bunların gizli kalmasının doğru olmadığını, gizli kaldığı sürece Adli Tıp Kurumu'nun itibarının iade edilemeyeceğini, çünkü itibarı zedelenmiştir. Bu haberlerin hemen akabinde tekzipler yapılmalıydı. O süreci doğru yönetemediler. Rapor kamuoyuna açıklanırsa böylelikle hem kafalardaki soru işaretleri sona erer, hem de adli tıp, savcılık ve basının üzerindeki baskı ortadan kalkar".
SAVCILIK RAPORU VERMİYOR
Programa telefon bağlantısıyla dahil olan Ahmet Özal savcılıktan raporu istediklerini ancak raporun kendilerine verilmediğini söyledi.
Özal "Savcılığa Adli Tıp raporunun verilmesi için başvurduk. Ancak soruşturmanın gizliliği nedeniyle raporu bize veremeyeceklerini söylediler. Avukatlarla görüştük. Esasında Adli Tıp raporunu almaya hakkımızın olduğunu söylediler. Fakat rapor bize verilmedi. Kurumun raporu bizi tatmin etmedi. Turgut Özal'dan alınan parçaların ileride yeniden yurt içi ve yurt dışında incelenmesi mümkün olabilir. O yüzden bu parçaların atılmamasını istiyorum" şeklinde konuştu.
KORKUT ÖZAL VE KEÇECİLERİN İSMİNİ VERDİ
Programın sonuna Prof. Dr. Sevil Atasoy Ahmet Özal'a bunca yıldır açıklamadığı sakladığı isimlerin kimler olduğunu kimlerden şüphelendiğini sordu. Özal bu soruya çok çarpıcı açıklamalarla karşılık verdi. Ahmet Özal şöyle konuştu...
"Sorgulanması demiyorum, tanık veya sanık demiyorum. Sadece bilgisine başvurulması gereken insnaları sayıyorum. Suikastıyla ilgili ve ölümüyle ilgili. 1- Sabri Yirmibeşoğlu paşa, 2- Müsteşarı Ahmet Selçuk, Mehmet Keçeciler, Korkut Özal. Her zaman şunu söylediler. (Özal) Bize söyledi. Fakat biz bunları açıklamayız bizimle mezara gider. Bu 25 sene önceydi. Bunlar mezara falan gitmez. Adalet isteyenler bunları açıklar. Korkarlar mı onu bilemem. Uğur Tönük savcı. Özal'ın 88'deki suikastını araştıran ve çocuğu kaçıran o insan. hemen görüşülmesi lazım. Kartal Demirağ. Bunun gibi isimler var.
BDP ve CHP'ye SİTEM ETTİ
Yalnız üzüldüğüm bir şey var. Rahmetli Özal'ın öldürülmesindeki sebepler şunlar. Kürt meselesini çözmeye çalışmak. Fakat bugün o parti BDP denen o partiden bir tane ses yok. Çok üzülüyorum bunlara kırılıyorum insnalara. CHP, ana muhalefet hiç sesini çıkarmıyor. MHP. Devlet Bahçeli'yi tebrik ediyorum teşekkür ediyorum. AK Parti ve Sayın cumhurbaşkanımız. Cumhurbaşkanımıza her zaman teşekkür ettim bu dosyayı açtığı için. Hükümetimiz de bu konuyla ilgili çalıştığını zannediyorum. Onların da bu işi kolay kolay bırakacaklarını sanmıyorum.Türkiye'de hiçbir şey gizli kalmaz. Bir gün birileri çıkar hatta failler çıkar itirafta bulunur, bu insanlar bunun altında kalır.
KANI GİBİ ALINAN PARÇALAR KAYBOLMASIN
Son olarak rica ediyorum. Rahmetli Özal'dan alınan parçalar kaybolmasın yok olmasın, kanı gibi. Bekletilsin, başka uzmanlar tarafından incelensin. Adli Tıp Kurumu'nun raporunun denetlenmesini istiyorum. 1. İhtisas Kurulu'na hiç güvenmiyorum açıkça söylüyorum. Siyasi baskıları olan bir yerdir orası" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Sevil Atasoy ise "Siyasi baskı pozitif bilimin vermiş olduğu sonuçların yorumlanmasında olamaz. Yani ortada somut analizler incelemeler varsa bunların günün birinde ortaya çıkacağı muhakkak. Bunların kimse üstünü örtemez." diyerek Özal'ın son sözlerine karşı çıktı.
HASTANEYE GELDİĞİNDE YAŞIYORDU
Diğer taraftan Özal'ın başdanışmanı Arif Yüksel'de programa telefonla bağlanarak önemli açıklamalar yaptı. O dönemde Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başdanışmanı olarak görev yaptığını söyleyen Yüksel Özal'ın Türki devletlerine yapacağı gezi öncesinde durumunda bazı sıkıntılar gördüğünü ve gezinin kendisini çok yoracağını dolayısıyla ertelemesini istediğini, Turgut Özal'ın da biraz düşündükten sonra Özel kalemine geziyi iptal etmesi için emir verdiğini aktardı.
Özel kalemin durumu hanımefendiye aktardığını hanımefendinin ise bazı davetler yaptığını bu davetler nedeniyle gezinin ertelenmesinin söz konusu olmayacağını söylediğini açıkladı. Yüksel "Dönüşte kendisini karşıladım. Yüzü kıpkırmızıydı. Gittiği son davette yanındaydım. Orada rahatsızlanmıştı. Ertesi gün hastaneye girerken gördüm. Elinden tuttum. Elinden tuttuğumda daha ölmemişti. Şöyle bir baktı bana. Sonra acile aldılar kendisini" şeklinde konuştu.
BİLİNMEYEN KUVVET OTOPSİYİ ENGELLEDİ
Özal'ın başdanışmanı Ahmet Yüksel cumhurbaşkanının vefatından sonra yaşananları da şöyle anlattı. "Öldükten sonra gasilhaneye gittik. Ahmet Özal orada, Korkut Özal orada, Bedrettin Dalan orada, Şarlak Paşa orada, ben yüze yakın otopsi yaptım. Cumhurbaşkanının bir zehirlenme olayı var. Ölümü şüphelidir dedim. Üç kere bağırdım.İlle dedim cumhurbaşkanımızın otopsisi yapılacak. Bilinmeyen bir kuvvet otopsinin yapılmasını engelledi. Israr ettiğim halde engellediler. Özal kesinlikle zehirlenmiştir. Bununla ilgili 3 gün önce Ankara Başsavcılığına gidip 4.5 saat ifade verdim." diyerek sözlerini tamamladı.
ADLİ TIP RAPORU KAMUOYUNA AÇIKLANMALI
KHaber.com.tr'nin haberine göre, Adli bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, Suç ve Delil programında Adli Tıp Kurumu'nun savcılığa gönderdiği raporun, kamuoyunda yarattığı kafa karışıklığını gidermek için, ilgililere önemli bir çağrıda bulundu.
KENNEDY'İ ÖRNEK GÖSTERDİ
Prof. Dr. Atasoy Turgut Özal olayıyla paralellikler arz eden John F. Kennedy'e yapılan otopsiyi örnek gösterdiği konuşmasında şu sözlere yer verdi. "Suikastın öncesi, sonrası ve soruşturma bölümü, gizlilik içerdiği için kamuoyu ile paylaşılmadı. Ancak otopsi ve adli tıp ile ilgili ayrıntılar üzerinde yoğun tartışmalar yapıldı. Turgut Özal'ın adli tıp raporu da kamuoyuna açılmalı ve tartışılmalı. Adli Tıp Kurumu Başkanı Haluk İnce 'kurumumla gurur duyuyorum' dedi. Bizler de Adli Tıp Kurumu ile gurur duyalım. Çünkü bazı basın kuruluşları Özal'ın zehirlendiği yönünde kendilerinin üretemeyeceği kadar önemli bulguların yer aldığı bilgileri haber yaptılar. Adı anılan zehirler belki de Özal'ın naaşında arandı ama bulunamadı. Ya da dozu düşük olduğu için zehirlenme bulgusuna rastlanmadı. İşte bu yüzden rapor bütün yönleriyle tartışmaya açılmalı".
ADLİ TIP KURUMU'NUN İTİBARI ZEDELENDİ
Atasoy sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu yapılan analizlerin nerede, kimler tarafından yapıldığı ve hangi yöntemleri kullanarak ne bulunduğuna dair elimizde bir veri olmadığı sürece kamuoyunun tatmin edilmesi mümkün olamaz. Çünkü bunu toksikoloji bilgisine sahip olanlar, adli tıp uzmanları, hekimler v.s, bir çok insan inceleyecek ve bu raporu yorumlayacaklar. Bu yorum kuşkusuz Adli Tıp Kurumu'nun varmış olduğu noktaya varabilir varmayadabilir. Ama vardığı takdirde bu aşamaya kadar olan her şeyin gayet iyi olduğunu ve gerçekten zehirlenmediğini ama kesin ölüm nedeninin belirlenememiş olabileceğini, ayrıca bunca yıl sonra belirlenme ihtimali de düşünülmedi. Bana kalırsa zehirlenme var mı yok mu diye yapılan bir süreçti. Ne olursa olsun bunların neticesinin toplumla paylaşılması icap ettiğini ve bunların gizli kalmasının doğru olmadığını, gizli kaldığı sürece Adli Tıp Kurumu'nun itibarının iade edilemeyeceğini, çünkü itibarı zedelenmiştir. Bu haberlerin hemen akabinde tekzipler yapılmalıydı. O süreci doğru yönetemediler. Rapor kamuoyuna açıklanırsa böylelikle hem kafalardaki soru işaretleri sona erer, hem de adli tıp, savcılık ve basının üzerindeki baskı ortadan kalkar".
SAVCILIK RAPORU VERMİYOR
Programa telefon bağlantısıyla dahil olan Ahmet Özal savcılıktan raporu istediklerini ancak raporun kendilerine verilmediğini söyledi.
Özal "Savcılığa Adli Tıp raporunun verilmesi için başvurduk. Ancak soruşturmanın gizliliği nedeniyle raporu bize veremeyeceklerini söylediler. Avukatlarla görüştük. Esasında Adli Tıp raporunu almaya hakkımızın olduğunu söylediler. Fakat rapor bize verilmedi. Kurumun raporu bizi tatmin etmedi. Turgut Özal'dan alınan parçaların ileride yeniden yurt içi ve yurt dışında incelenmesi mümkün olabilir. O yüzden bu parçaların atılmamasını istiyorum" şeklinde konuştu.
KORKUT ÖZAL VE KEÇECİLERİN İSMİNİ VERDİ
Programın sonuna Prof. Dr. Sevil Atasoy Ahmet Özal'a bunca yıldır açıklamadığı sakladığı isimlerin kimler olduğunu kimlerden şüphelendiğini sordu. Özal bu soruya çok çarpıcı açıklamalarla karşılık verdi. Ahmet Özal şöyle konuştu...
"Sorgulanması demiyorum, tanık veya sanık demiyorum. Sadece bilgisine başvurulması gereken insnaları sayıyorum. Suikastıyla ilgili ve ölümüyle ilgili. 1- Sabri Yirmibeşoğlu paşa, 2- Müsteşarı Ahmet Selçuk, Mehmet Keçeciler, Korkut Özal. Her zaman şunu söylediler. (Özal) Bize söyledi. Fakat biz bunları açıklamayız bizimle mezara gider. Bu 25 sene önceydi. Bunlar mezara falan gitmez. Adalet isteyenler bunları açıklar. Korkarlar mı onu bilemem. Uğur Tönük savcı. Özal'ın 88'deki suikastını araştıran ve çocuğu kaçıran o insan. hemen görüşülmesi lazım. Kartal Demirağ. Bunun gibi isimler var.
BDP ve CHP'ye SİTEM ETTİ
Yalnız üzüldüğüm bir şey var. Rahmetli Özal'ın öldürülmesindeki sebepler şunlar. Kürt meselesini çözmeye çalışmak. Fakat bugün o parti BDP denen o partiden bir tane ses yok. Çok üzülüyorum bunlara kırılıyorum insnalara. CHP, ana muhalefet hiç sesini çıkarmıyor. MHP. Devlet Bahçeli'yi tebrik ediyorum teşekkür ediyorum. AK Parti ve Sayın cumhurbaşkanımız. Cumhurbaşkanımıza her zaman teşekkür ettim bu dosyayı açtığı için. Hükümetimiz de bu konuyla ilgili çalıştığını zannediyorum. Onların da bu işi kolay kolay bırakacaklarını sanmıyorum.Türkiye'de hiçbir şey gizli kalmaz. Bir gün birileri çıkar hatta failler çıkar itirafta bulunur, bu insanlar bunun altında kalır.
KANI GİBİ ALINAN PARÇALAR KAYBOLMASIN
Son olarak rica ediyorum. Rahmetli Özal'dan alınan parçalar kaybolmasın yok olmasın, kanı gibi. Bekletilsin, başka uzmanlar tarafından incelensin. Adli Tıp Kurumu'nun raporunun denetlenmesini istiyorum. 1. İhtisas Kurulu'na hiç güvenmiyorum açıkça söylüyorum. Siyasi baskıları olan bir yerdir orası" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Sevil Atasoy ise "Siyasi baskı pozitif bilimin vermiş olduğu sonuçların yorumlanmasında olamaz. Yani ortada somut analizler incelemeler varsa bunların günün birinde ortaya çıkacağı muhakkak. Bunların kimse üstünü örtemez." diyerek Özal'ın son sözlerine karşı çıktı.
HASTANEYE GELDİĞİNDE YAŞIYORDU
Diğer taraftan Özal'ın başdanışmanı Arif Yüksel'de programa telefonla bağlanarak önemli açıklamalar yaptı. O dönemde Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başdanışmanı olarak görev yaptığını söyleyen Yüksel Özal'ın Türki devletlerine yapacağı gezi öncesinde durumunda bazı sıkıntılar gördüğünü ve gezinin kendisini çok yoracağını dolayısıyla ertelemesini istediğini, Turgut Özal'ın da biraz düşündükten sonra Özel kalemine geziyi iptal etmesi için emir verdiğini aktardı.
Özel kalemin durumu hanımefendiye aktardığını hanımefendinin ise bazı davetler yaptığını bu davetler nedeniyle gezinin ertelenmesinin söz konusu olmayacağını söylediğini açıkladı. Yüksel "Dönüşte kendisini karşıladım. Yüzü kıpkırmızıydı. Gittiği son davette yanındaydım. Orada rahatsızlanmıştı. Ertesi gün hastaneye girerken gördüm. Elinden tuttum. Elinden tuttuğumda daha ölmemişti. Şöyle bir baktı bana. Sonra acile aldılar kendisini" şeklinde konuştu.
BİLİNMEYEN KUVVET OTOPSİYİ ENGELLEDİ
Özal'ın başdanışmanı Ahmet Yüksel cumhurbaşkanının vefatından sonra yaşananları da şöyle anlattı. "Öldükten sonra gasilhaneye gittik. Ahmet Özal orada, Korkut Özal orada, Bedrettin Dalan orada, Şarlak Paşa orada, ben yüze yakın otopsi yaptım. Cumhurbaşkanının bir zehirlenme olayı var. Ölümü şüphelidir dedim. Üç kere bağırdım.İlle dedim cumhurbaşkanımızın otopsisi yapılacak. Bilinmeyen bir kuvvet otopsinin yapılmasını engelledi. Israr ettiğim halde engellediler. Özal kesinlikle zehirlenmiştir. Bununla ilgili 3 gün önce Ankara Başsavcılığına gidip 4.5 saat ifade verdim." diyerek sözlerini tamamladı.
Raporun özeti zehirden ölmedi (Yeni Şafak)
Adli Tıp'ın 380 sayfalık Özal raporu 'Zehirden ölmedi' sonucunu ortaya koydu. Özal'da bulunan zehirlerin döneminde yaşayan kişilerle kıyaslandığında normal seviyede olduğunu belirten rapora göre radyoaktif zehirlenme şüphesi için Atom Enerjisi Kurumu inceleme yaptı. TÜBİTAK da kadmiyumu araştırdı. Her iki kurum da 'Zehirlenme yok' dedi
ABDÜLKADİR SELVİ / ANKARA | 17 ARALIK 2012, 0:02
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölüm sebebi üzerindeki şüpheleri gidermek üzere feth-i kabir işleminin ardından doku ve mezar yeri örnekleri alarak inceleme yapan Adli Tıp Kurumu'nun hazırladığı 380 sayfalık otopsi raporu 'zehirden ölmedi' sonucunu ortaya koydu. 1. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 05.12.2012 tarihli, B-03-1 sayılı ve 4416-C numaralı karar, geçtiğimiz hafta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmuştu. 11 uzman üyenin imzasını taşıyan rapor, özellikle 12 sayfalık sonuç bölümünde zehirlenme iddialarını karşılaştırmalı verilerle açığa kavuşturdu. Kararda, 17 Nisan 1993 tarihinde vefat eden Özal'ın ölümüyle ilgili şu ifadeler yer aldı: 'Ölüm sonrası otopsi işlemi uygulanmamış, iç organlarda ve vücut sıvılarında, gerekli makroskobik, mikroskobik, mikrobiyolojik, serolojik, toksikolojik incelemeler yapılmamış olduğundan, mevcut bilgi ve bulgularla Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın kesin ölüm sebebinin tespit edilemediği oy birliği ile mütalaa olunur.'
DDT HERKESLE AYNI SEVİYEDE
Özal'ın vücudundan alınan doku örneklerinde tespit edilen ve halk arasında DDT olarak bilinen tarım zehri DDE'nin fiziksel ve kimyasal etkilere karşı dirençli, çevrede uzun süre bozulmadan kalabilen, çevrede ve çevre canlılarında birikme özelliği gösteren bir madde olması nedeniyle ülkemizde kullanımının 1985 yılından itibaren yasaklandığı belirtildi. Özal'ın vücudundaki tarım zehrinin Kimya Dairesi Toksoloji Şubesi'nde yapılan analizler sonucunda tespit edildiği kaydedildi. Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi Toksikoloji Şubesi tarafından Özal'ın doku örnekleri, mezar içi su, çamur ve kefen parçası örnekleri ile mezar çevresinden alınan toprak örneklerinin, 'GC/MS ve GC/MS/MS tekniği ile yapılan pestisit genel tarama sonuçlarında, DDT olarak bilinen bir insektisitin metaboliti olan P, P'-DDE ve yine bir pestisit olan HCB maddelerine rastlandığının belirtildiği' ifade edildi. Doku örneklerinde tespit edilen tarım zehri üzerinde ayrıca, yaş doku yöntemi ile çalışıldığı ve sonuçların GC/MS/MS cihazında analiz edildiği belirtildi. Özal'ın karaciğeri başta olmak üzere vücudundan alınan doku örneklerinde çıkan tarım zehri DDT oranları ise şöyle:
TARIM ZEHİRİNDEN ÖLMEDİ
İhtisas kurulu üyeleri tarafından hazırlanan değerlendirilmede, Özal'ın vücudundaki DDT oranlarının aynı yıllarda, diğer ülkelerdeki oranlarla kıyaslandıktan sonra yapılan değerlendirmede; 'Otopsi örneklerinde saptanan DDE düzeylerinin Türkiye'de normal popülasyonda ve 1976-1996 yıllarında saptanan karaciğer doku düzeyleri ve çeşitli ülkelerdeki normal popülasyon sonuçları ile ve literatürde yer alan Postmortem doku düzeyleri ile uygunluk gösterdiği, otopsi sırasında alınan doku örneklerinde saptanan DDE düzeyleri ile literatürdeki veriler kıyaslandığında otopsi örneklerinde saptanan DDE düzeylerinin Türkiye'de normal popülasyonda 1976-1996 yıllarında saptanan adipoz doku düzeyleri ve çeşitli ülkelerdeki normal popülasyon sonuçları ile uyum gösterdiği ve DDE zehirlenmesinde tanımlanan klinik bulguların Turgut Özal'da tespit edilmediği de dikkate alındığında Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın DDE maruziyetiyle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı ' denildi.
KADMİYUM YÜKSEK ÇIKTI
Ağır metallerin analizlerine ilişkin değerlendirmelerde raporda geniş yer aldı. Kadmiyum dışındaki diğer ağır metallerin oranlarının toprak ve suda tespit edilen oranların altında olduğu belirtilen raporda şu ifadelere yer verildi: 'Ağır metallerin analizlerinde doku örnekleri, mezar içi su ve çamur örnekleri ile mezar üstünden ve çevresinden alınan örneklerin de ICP-MS tekniği ile yapılan metal analizi sonucunda Kadmiyum(Cd) dışında araştırılan diğer metallerin dokulardaki miktarının, su ve toprakta saptanan değerlerin altında olduğu görülmüştür.' Özal'ın vücudundan alınan doku örneklerinde çıkan Kadmiyum'un, mezar çevresinden alınan örneklerden yüksek çıktığına dikkat çekilerek, 'Dokulardaki Cd miktarının ise mezar etrafındaki toprak örneklerindeki Cd miktarı ile uyumlu olmadığı' denildi.
Kalp kriziyle öldü denemez
Adli Tıp raporunda Özal'ın kalp krizinden öldüğünün söylenemeyeceği de ifade edildi. Özal'ın vefat ettiği sırada hastanede otopsi yapılmamasına dikkat çekilerek, 19 yıl sonra alınan numunelerle, kalp krizinden öldüğünün söylenmesinin doğru olmayacağı kaydedildi. Raporda konuyla ilgili şöyle denildi: '7-9 Şubat 1987 tarihinde koroner arter rahatsızlığı nedeniyle by-pass ameliyatı, 5 Aralık 1987 tarihinde Vitrektomi ameliyatı, 2 Mayıs 1992 tarihinde prostat ameliyatı olduğu anlaşılan Türkiye Cumhuriyeti'nin 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümü ile ilgili olarak hazırlanmış, soruşturma evrakı kapsamında bulunan tıbbi belgeler, ifadeleri ile tüm bilgi ve bulgular birlikte değerlendirildiğinde, 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın 05/02/1993 tarihinde The Methodist Hastanesi'nde yapılan muayene ve tetkiklerin değerlendirilmesinde kardiyolojik risk profilinin düşük olduğu,ancak ani kardiyak ölümünün hiçbir zaman dışlanamayacağı, tıbbi antesedanı ve ölüm olayının meydana gelişi ile ilgili anlatımlar öncelikle ani kardiyak bir ölümü düşündürmekte ise de; ölüm sonrası otopsi işlemi uygulanmamış, iç organlarda ve vücut sıvılarında,gerekli makroskobik,mikroskobik,mikrobiyolojik,serolojik, toksikolojik incelemeler yapılmamış olduğundan, mevcut bilgi ve bulgularla 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın kesin ölüm sebebinin tespit edilemediği oy birliği ile mütalaa olunur.' Özal'ın ölümü nedeniyle Hacettepe Hastanesi'nde yapılan tetkiklerin de incelendiği raporda, 'Zehirlenme lehine değerlendirilebilecek patogonomik (zehirlenmeye spesifik) klinik ve laboratuar bulgusu tespit edilemediği' sonucuna varıldı.
TÜBİTAK: Sebep kadmiyum değil
Raporda TÜBİTAK tarafından yapılan incelemelerdeki bulgulara da yer verilerek 'TÜBİTAK'ta yapılan ICP-MS analizlerinde Cd değerinin 0,046 ppm olarak bulunduğu' ifadeleri kullanıldı. Özal'ın iç organlarında tespit edilen kadmiyum oranlarının literatürdeki verilenlerle kıyaslandığı belirtildi. Kurul üyelerinin kadmiyum oranı üzerinde yaptıkları değerlendirmede ise, Özal'ın böyle bir zehirlenmeden ölmediği sonucuna varıldı. Raporda şöyle denildi: 'Doku örneklerinin ICP-MS tekniği ile saptanan kadmiyum değerlerinin normal popülasyon değerleri ile uyumlu olduğu, toprak kadmiyum değerlerinin de literatür değerleri ile uyumlu olduğu dikkate alındığında, otopsi örneklerinde saptanan ağır metal (kadmiyum dahil) düzeylerinin Türkiye'de normal popülasyonda saptanan doku düzeyleri ve çeşitli ülkelerdeki normal popülasyon sonuçları ile ve literatürde yer alan postmortem doku düzeyleri ile uyum gösterdiği, ağır metal zehirlenmesinde tanımlanan klinik bulguların 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'da tespit edilemediği de dikkate alındığında, Turgut Özal'ın ağır metal (kadmiyum dahil) maruziyetiyle öldüğünün tıbbi delilleri bulunmadığı.' Tarım zehrinde olduğu gibi kadmiyum oranının en yüksek oranda karaciğerde bulunduğuna dikkat çekildi. Özal'ın dokularında tespit edilen kadmiyum oranı ise şöyle: Karaciğerde: 0,612 ppm,
Kemik iliği tozunda: 0,441 ppm,
Beyinde: 0,275 ppm,
Sabunlaşmış dokuda: 0,056 ppm,
Lomper Vertebra'da: 0,1999 pmm
Nükleer merkezde inceleme
Özal'ın zehirlenerek öldürüldüğü yönündeki iddiaları araştırmak üzere Ankara Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 2 Ekim'de feth-i kabir yapılarak vücudundan doku örnekleri alınmıştı. Özal'ın vücudundan alınan numunelerin radyolojik zehirlenme ihtimali göz önüne alınarak Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Çekmece Nükleer Araştırma laboratuarlarında incelendiği ortaya çıktı. Özal'ın vücudunda tespit edilen tarım zehiri DDT ve Kadmiyum'la ilgili veriler ise Adli Tıp Laboratuarlarında incelendi.
OLAĞANDIŞI SONUCA RASTLANMADI
İhtisas Kurulu'nun raporunda, radyolojik zehirlenme iddialarını araştırmak üzere yapılan testlere ilişkin şu bilgilere yer verildi: 'Feth-i Kabir sonrası Adli Tıp Kurumu morgunda yapılan yüzey gama ölçümlerinin (bockground) normal düzeyde olduğu, Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde örnekler üzerinde yapılan gama spektrometrik analiz sonuçlarına göre, görülen ve aktiviteleri raporda verilen tüm radyoizotopların doğal radyoizotop olduğu, doğal seviyesinin üzerinde herhangi bir radyoizotopa rastlanmadığı' belirtildi. Raporda ayrıca yapılan diğer radyolojik testlere de yer verilerek, 'Ek olarak analizi istenen yapay Am-241 aktivitesine de örneklerde rastlanmadığı, P0-210 analiz sonuçları da herhangi bir olağandışı sonuca rastlanmadığı, yapay Am-241 aktivitesine rastlanmadığı, doğal U-238/Th-232/U-235 zincirleri ile kız ürünü izotoplar ile K-40 analizlerinde herhangi bir olağandışı sonuca rastlanmadığı' kaydedildi.
Radyoaktif zehirlenme yok
Raporda merhum Özal'ın mezarından alınan toprak numuneleri üzerinde yapılan incelemelere ilişkin şu tespitlere yer verildi: 'Po-210 toprak ve sularının analizi sonucunda elde edilen sonuçlar, beklenen sonuçlar olduğu, Kemik numunesi için Po-210 analizi sonucunda elde edilen 1.6 Bq/kg'lık doğal Po-210'a ait sonucun insan kemiğinde doğal Po-210 analizi ile ilgili literatür ile karşılaştırıldığında ortalama bir sonuç olduğu' Raporda radyolojik zehirlenme konusunda ise , 'Türkiye Cumhuriyeti'nin 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın radyoaktif madde maruziyetiyle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı' ifadeleri kullanıldı.
11 uzman inceledi
1.İhtisas Kurulu Başkanvekili Uzman Dr. Yüksel Aydın Yazıcı imzasıyla savcılığa sunulan raporda şu isimlerin imzası yer alıyor:
Bilinen en etkili tarım zehri
Raporda geçen teknik tabirler ve cihaz isimleri şöyle:
Adli Tıp'tan 'açıklama yapmadık' açıklaması
(Radikal)
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, Kurum Başkanı İnce'nin, Özal'ın ölüm sebebinin belirlenmesine ilişkin rapor ile ilgili beyanatta bulunmadığı açıkladı.
ANKARA – Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, bazı haberlerde Adli Tıp Kurumu Başkanı Haluk İnce'nin, Turgut Özal'ın ölüm sebebinin belirlenmesine ilişkin Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu'nun raporu ile ilgili beyanatta bulunduğuna ilişkin iddiaların asılsız olduğunu ve İnce'nin konuya ilişkin sözlü veya yazılı herhangi bir açıklamada bulunulmadığı belirtildi.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan yapılan açıklama şöyle, "Bugün bazı basın yayın organlarında Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. C. Haluk İNCE’nin, Merhum 8. Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ın ölüm sebebinin belirlenmesine ilişkin Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun raporu ile ilgili beyanatta bulunduğu ileri sürülmekte ise de bu haberlerin asılsız olduğu, Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. C. Haluk İNCE tarafından konuya ilişkin sözlü veya yazılı her hangi bir açıklamada bulunulmadığı hususu, Kamuoyunun bilgisine sunulur." (DHA)
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'ndan yapılan açıklama şöyle, "Bugün bazı basın yayın organlarında Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. C. Haluk İNCE’nin, Merhum 8. Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ın ölüm sebebinin belirlenmesine ilişkin Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun raporu ile ilgili beyanatta bulunduğu ileri sürülmekte ise de bu haberlerin asılsız olduğu, Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. C. Haluk İNCE tarafından konuya ilişkin sözlü veya yazılı her hangi bir açıklamada bulunulmadığı hususu, Kamuoyunun bilgisine sunulur." (DHA)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder