1 Şubat 2012 Çarşamba

ATUD YARGITAY GÖRÜŞMESİ...

Daha önce de duyurduğumuz gibi, ATUD Başkanı Prof. Dr. Ümit BİÇER, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2011/76 sayılı  kararı nedeniyle "beden ve ruh sağlığı" nın bozulması hususunda Yargıtay 1. Başkanvekili İhsan Akçil ile telefonla görüşmüş ve uzmanlık derneğimizin bu konuda kendileri ile bir toplantı yapmak istediğini bildirmişti. 
20 Ocak 2012 tarihinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı İhsan Akçil ile ATUD Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer arasında İhsan Akçil'in makamında kısa bir değerlendirme yapıldıktan sonra 14. Ceza Dairesi'nde Başkan Fevzi Elmas ve kurul üyeleri ile birlikte detaylı bir değerlendirme ve görüşme yapıldı.
Görüşmede:
  1. Yargıtay'ın yaklaşımının (2011/76 sayılı karar) adli tıp ve diğer uzmanlık alanlarında olumlu bir etki yarattığı; üniversitelerin de resmi bilirkişilik kurumları olarak tanımlanmasının oluşturduğu memnuniyet ile mağdurların değerlendirilmesine ve adalete sağlayacağı katkılar vurgulandı.
  2. Yargıtay üyeleri "devrim" niteliğinde olduğuna işaret ettikleri bu karar ile Adli Tıp Kurumu Kanunu'na atıf yaparak; beden ve ruh sağlığının bozulması yönünden yapılacak incelemelerde "en az 5 kişilik bir uzman heyetinin karar vereceğine" işaret edildiğini, "bu heyetlerin üniversitelerce oluşturulabileceğini" kabul ettiklerini ve kararın bu amaçla verildiğini aktardılar. 
  3. Buna karşın yerel mahkemelerin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararını farklı uyguladığı, üniversitelerden adeta "ATK 6. İhtisas Kurulu" gibi kurul oluşturmasını talep ettikleri, üniversitelere ATK Kanunu'nda tanımlandığı şekilde kurul oluşturmaları gerektiği yönünde yazılar gönderdikleri, çeşitli üniversitelerde de bu tarz yapılar oluşturulmaya başlandığı; ancak bu durumun doğru olmadığı, ortaya çıkan bu yeni durum nedeniyle çeşitli sorunlar yaşanmaya başladığı Yargıtay üyelerine anlatıldı. 
  4. Adli Tıp Kurumu Kanunu'nda 6. İhtisas Kurulu'nun yapılanmasının görev tanımı nedeniyle; yasada tanımlanan uzmanlardan oluşturulduğu; antropolog ve radyoloji uzmanlarının yaş incelemeleri nedeniyle kurulda yer aldığı açıklandı. Hatta antropoloji uzmanının tıp doktoru olmadığı durumda yaşanabilecek sıkıntılar aktarılarak böylesi bir heyet oluşturmanın doğru olmadığı belirtildi. Antropoloji ve radyoloji gibi uzmanlık alanlarının "beden ve ruh sağlığının değerlendirilmesi" incelemelerinde bulunmasının gereksiz ve hatalı olduğu, olguda yaşanan tıbbi süreçle ilgili uzmanlık alanlarının yapacakları tıbbi değerlendirmelerin yeterli olduğu; kurul benzeri yapılanmaların bilimsel değerlendirmeler için uygun olmadığı aktarıldı.
  5. Tıbbi değerlendirme süreçlerinde olguyu değerlendiren ve olguda konsültasyon yoluyla görüş bildiren uzmanlarının değerlendirmesinin varlığının anlaşılır olduğu; salt kalabalık oluşturmak veya şekil şartını yerine getirmek için olgunun değerlendirilmesinde yer almamış uzmanların imzalarının bulunmasının yanlışlığı vurgulandı. 
  6. Adli tıp ve diğer uzmanlık alanlarının bu konuda bilimsel ölçütlere göre uygun bir model geliştirebileceği  paylaşılarak; üniversitelerde ve eğitim araştırma hastanelerinde kurulmaya başlanan Çocuk Koruma ve Uygulama Merkezleri'nin bu tür kararlar verebilecek yapılanmalara örnek olabileceği vurgulandı. Yargıtay üyeleri; atıf yaptıkları ATK yasası nedeniyle; bu heyette biri başkan olarak en az iki adli tıp uzmanı ve olgunun yaşına göre en az bir çocuk veya erişkin psikiyatri uzmanı olması gerektiğini, başka uzmanlık alanlarının kararda yer alması gerekiyorsa o uzmanlık alanlarından uzmanların da katılımıyla (gerekli değilse adli tıp, çocuk ve erişkin psikiyatri uzmanlarından) beş kişilik bir heyetin yeterli olduğunu benimseyebileceklerini, ancak bu konuda bağlayıcı bir söz vermelerinin uygun olmadığını belirttiler.
  7. Yargıtay üyeleri  "heyetin ortak karar vermesini ve tanı ile sonuç arasında nedensellik bağı kurulmasını önemsediklerini, bu özelliği taşımayan ve birbiriyle çelişen kararlar"nedeniyle yaşanan sorunları, kararın oybirliği ile alınmadığı durumlarda mahkemelerin ve Yargıtay'ın zor durumda kaldığını belirttiler. Hukuk ile tıbbın değerlendirme ve inceleme süreçlerinin farklı olduğu paylaşılarak, "hastalık ile hastanın" ayrı bir biçimde ele alınmasının gerekliliği, bilimsel görüşler arasında tekleştirme ve mutlaklaştırma sağlanamayabileceği ve bu çabanın bilimsel olarak doğru olmadığı vurgulandı. Bu durumlarda, yasaların yargıya farklı bilirkişilere veya heyetlere başvurabilme veya bilirkişileri mahkemede çapraz sorgu ile dinleme olanağı tanıdığı; hukukun bunu çözebilecek mekanizmaları kullanması gerektiği tartışıldı.  
Görüşmenin sonunda, bu düşüncelerin anlaşılarak; mahkemelerin benzer yazılar yazmasının önüne geçilmesi ve üniversitelerin ATK modeli kurullar oluşturmasının önüne geçmek için bir açıklama ya da bir karara gerek olduğunu, bu konuda Yargıtay'ın adım atmasını beklediğimizi paylaştık. Yargıtay Ceza Genel Kurul Başkanı İhsan Akçil de bu hususta 14. Ceza Dairesi'nin karar vermesinin gerekli olduğunu vurguladı. Başkan ve üyeler bu talebimize hak vererek bu konuyu değerlendireceklerini paylaştılar. Ayrıca, bilirkişilik konusunda yaşanan sorunlar, üniversitelerin adli tıp uygulamalarında yer almasının yargılama ve eğitim yönünden sağlayacağı katkılar ile mevcut durumun yarattığı sıkıntılar aktarıldı.
Yargıtay üyeleri, bilimsel toplantılarda bir araya gelmenin zorluklarının yanı sıra bu toplantılarda yeterli tartışmanın yapılamadığını, brifing tarzı sunumların ilgi uyandırmadığını ve sorunun çözümü için uygun tartışma olanağı yaratmadığını belirterek, belirli konuların derinlemesine analiz edilebileceği görüşmeleri yeğlediklerini belirttiler.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı İhsan Akçil, Prof. Dr. Ümit Biçer ile Yargıtay 14.Ceza Dairesi üyeleri arasında 3 saat süren toplantı karşılıklı olarak ziyaret ve görüşmelerin sürmesini temenni ederek son buldu.
Görüşmelerin devam edeceğini umuyoruz. 
ADLİ TIP UZMANLARI DERNEĞİ YÖNETİM KURULU

Hiç yorum yok: