20 Mayıs 2012 Pazar

Karanlık dehlizler (Gözde Bedeloğlu, BirGün Gazetesi)...


Gözde Bedeloğlu

Paramparça olduğunda Ceylan, 12 yaşındaydı. Koyunlarını otlatmak için çıktığı evine bir daha dönemedi. Önce bir uğultu duymuştu ailesi, sonra da korkunç bir patlama. Koşup vardıklarında, her parçası bir yere savrulmuş Ceylan’ı buldular. Ne savcı geldi ne de jandarma. Annesi tek tek topladı çocuğunu eteğine. Avuçlarıyla doldurduğu tabutu, yine kendi elleriyle teslim etti jandarmaya. Savcı olay yerine gittiğinde 2 gün devrilip bitmişti çoktan. Özensiz bir otopsi ve özensiz bir olay yeri incelemesinden sonra soruşturmada gizlilik kararı alındı. Lice’de, üç tarafı karakolla çevrili bir alanda, nereden geldiği bir türlü bulunamayan bir patlayıcıyla ölen küçük bir çocuğun davasında alınan bu gizlilik kararının ne anlama geldiğini bilmek için yazık ki çok yaşamış olmak gerekmez bu ülkede.
 
Soruşturmanın her aşaması “sen bir hiçsin” diyerek vururken yüzlerine, “Niye bizi sahiplenen olmadı? Niye acımızı kimse paylaşmadı? Biz ikinci sınıf vatandaş mıyız?” diye isyan ediyordu bir anne. Hesabını sorduk. Sorumlular bulunsun, cezalarını çeksinler, istedik. Haritanın ucundaki bu yangın kül edecek hepimizi, dedik. Gerçeği sakladığınız o karanlıklardan sağ çıkamayız, dedik. Vebali büyük olur, vicdana sığmaz, dedik. “Bize karşı asimetrik psikolojik bir harekât yürütülüyor”, diye cevap verdi TSK. Yıl 2009.
 
Önkol ailesinin avukatlarının isteğiyle bağımsız bir rapor hazırlayan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer, ‘düzenlenen belge ve tutanaklarda eksiklikler, tanımlama ve değerlendirme hataları ve uzmanlık alanı dışı yorumlar’ın bulunduğunu açıkladı. Pratisyen hekim tarafından, usulüne uymayan bir otopsi yapıldığı ve delillerin incelenip incelenmediği ya da hangi yöntemlerle incelendiğinin raporda yer almadığını ortaya koyan Biçer, Ceylan’ın vücudundaki yaraların, öldüğünde savunma pozisyonunda olduğunu gösterdiğini rapor etti. Dr. Biçer’in raporu, olayın şüphelisiyken rapor hazırlayan Jandarma Komutanlığı ve yine aynı şeyleri söyleyen Emniyet’inkinden şaşırtıcı olmayan şekilde farklıydı. Yıl 2010. Ceylan mezarı başında anıldı. Annesinin Ceylan’ın ismini verdiği torunana sarılarak yaktığı ağıtlar herkesi yaktı geçti. Artık çocuklarımız ölmesin, acı bu coğrafyanın kaderi olmasın, silahlar sussun, sorumlular cezalandırılsın, dendi. Yıl 2011.
 
Paramparça olduğunda Serhat 16 yaşındaydı. Yıllardır herkesin bildiği yollardan gittiği kaçaktan, 33 arkadaşıyla birlikte bir daha dönemedi. Roboski’de önce Heronları’ın sesi duyuldu, sonra F16’lardan atılan bombaların... Koşup vardıklarında, paramparça olmuş 34 canlarını kucakladı aileler. Karın altına gömülmüş çocuklarını, elleriyle kazıp çıkarttı babalar. Ölülerini yine kendileri taşıdı. Hükümetten özür beklerken kan parası teklif edildi. Bir de böyle davaların olmazsa olmazı, gizlilik kararı. Yıl 2011.
 
Uluslararası Af Örgütü, Roboski katliamı sonrası başlatılan soruşturma konusundaki endişelerini Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e iletti. Talep belli; bağımsız, tarafsız ve derinlemesine bir soruşturma. Ancak getirilen gizlilik kararıyla soruşturma kamuoyu ve mağdur ailelerin avukatlarının gözünün önünden alındı. Yıl 2012, 41. gün. Soruşturma özel yetkili mahkemelerin elinde, gizli. Genelkurmay’ın Meclis Uludere Alt Komisyonu’na verdiği raporda “vur” emrinin hangi kurum ya da komutan tarafından verildiğine dair bilgi yok. Emir komutayla çalışan bir kurumda emri veren kim, savaş uçakları hükümetin haberi olmadan nasıl havalandı belli değil. 111. gün.
 
Bildiklerini, gördüklerini, yaşadıklarını anlatan Roboski halkı yerel askeri ve adli makamların baskısına maruz kaldığını söyledi. Şikâyetlerini geri almaya zorlandıkları gibi sudan sebeplerle kovuşturmaya uğradıklarını anlattı. Hukuki desteğe ihtiyaç duyan köylüler, sadece şu basit gerçeğin peşinde; emri kim verdi? 135. gün. Serhat yaşasaydı 3 gün önce doğum gününü kutlayacaktı. Şu ana kadar katliamın sorumlusu olarak hiçbir kamu görevlisi sorgulanmadı.139. gün. 
 
TSK’ye istihbaratı Amerikan insansız hava aracı Predatörler verdi. Kaçakçı kervanını daha fazla takip edebileceklerini söyleyen ADB’li yetkiler, TSK’nin isteğiyle Predatörü bölgeden uzaklaştırdıklarını açıkladı. “Predatörün daha fazla keşif yapması belki Türklere, konvoyun kimliğini tespite yardımcı olabilirdi, ancak Türk subayları, Amerikalı operatörü Predatörü başka bir yerde uçurmaya yöneltti. Talebe uyulması standart prosedürdür.”  142. gün.
 
Başbakan, Roboski “Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmaz” dedi. Hazır dehlizleri hatırlamışken Ceylan’ı da unutmasın orada. Zira bizim ne karanlığımız var ne de zayıf bir hafızamız. İşte böyle günü gününe, yılı yılına hatırlıyoruz her şeyi. Bir yeminimiz var; unutursak kalbimiz kurusun, diyoruz. Unutmıyoruz; çünkü devletin bizatihi karanlık bir dehliz olduğunu biliyoruz.
http://www.birgun.net/writer_index.php?category_code=1216909898&news_code=1337332974&year=2012&month=05&day=18

Hiç yorum yok: