10 Mayıs 2012 Perşembe

T.C. CUMHURBAŞKANLIĞI DEVLET DENETLEME KURULU, ADLİ TIP KURUMU DENETLEME RAPORU 2010...

T.C. 
CUMHURBAŞKANLIĞI 
Devlet Denetleme Kurulu

DENETLEME RAPORU


Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 2007, 2008 ve 2009 Yıllarına Ait 
Faaliyet ve İşlemlerinin Denetimi ile Adli Tıp Kurumu Hizmetlerinin 
Etkin ve Verimli Şekilde Yürütülmesinin ve Geliştirilmesinin 
Sağlanması 


Tarihi   : 01/07/2010 
Sayısı    : 2010/12
2

....
Denetim çalışması neticesinde tespit edilen sorunların kısaca aşağıdaki şekilde özetlenmesi mümkün bulunmaktadır:

1- Bilirkişilik Sisteminin Yapısı ve İşleyişine Dair Sorunlar Mevcut durum itibarıyla bilirkişilik müessesesi bakımından Türkiye’de uygulanmakta olan sistemde;

a. Bilirkişilik görevini üstlenecek  kişilerin yetkinlik düzeylerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesini sağlayacak mekanizmaların yokluğu,


b. Bilirkişiler tarafından sunulan hizmetin ve buna bağlı olarak tanzim edilen raporların sıhhatinin test edilmesine ve bu bakımdan kalitenin yükseltilmesine katkı sağlayacak araçların eksikliği; var olan araçların da etkili bir biçimde kullanılamamakta olması,

c. Hâkim ve savcıların hukuki bilgileri ve genel kültürleri ile çözebileceği vakaların ya da hukuki değerlendirme gerektiren konuların da bilirkişilere intikal ettirilmekte olması,

d. Bilirkişinin cevap vereceği sorunun açık ve net olarak belirlenmemesi, raporların süresinde hazırlanıp ilgili mercie sunulmaması ya da bilirkişilik hizmeti karşılığında ilgililere sarf ettikleri emekle mütenasip olmayan ücretler ödenmekte olması,

e. Bilirkişi raporlarının yetersiz bulunmasına dair olarak adli merciler tarafından (itirazlar dolayısıyla ya da re’sen) verilen kararların açık, somut ve anlaşılır gerekçelere dayandırılmamakta olması,

f. Adli Tıp Kurumu, üniversiteler, sağlık kuruluşları gibi,  “resmî bilirkişilik” sıfatını haiz olan ve bilirkişilik müessesesi bakımından benzer alanlarda faaliyet gösteren birimlerin sistem içerisindeki yerlerinin netleştirilmemiş olması ve bunlar arasındaki işbölümü ve koordinasyonun sağlanamaması, 

g. Kriminal incelemeler olarak adlandırılan (adli belge incelemesi, balistik vb.) ve Adli Tıp Kurumu dışında polis ve jandarma teşkilatları bünyesindeki birimler tarafından da yürütülmekte olan işlemler bakımından, ihtiyaç duyulan uzmanların yetiştirilmesi, güvenilirlik testlerinin yapılması, raporlama standartlarının belirlenmesi gibi noktalarda iş birliği ortamının oluşturulamamış olması,


h. Ülkemizde, DNA, diş gibi bazı alanlarda hiçbir veri tabanının bulunmamakta olması; parmak izi, balistik gibi alanlarda var olan veri tabanlarının ise birbiri ile entegre edilmemiş hâlde çalıştırılmaları

gibi, bir kısmı düzenlemelerden bir kısmı da uygulamadan kaynaklanan ve her biri önemli birer sorun/eksiklik/belirsizlik mahiyeti arz eden ve bilirkişilik müessesesinin tümünü ilgilendiren durumlar mevcuttur.

Adli Tıp Kurumu’nun Teşkilat Yapısı ve Uygulamalarına Dair Sorunlar
Görev alanına giren konular bakımından bir nevi merkezi bilirkişilik organı hüviyetine sahip olan Adli Tıp Kurumu, bir kısmı organizasyon eksikliğinden bir kısmı da hatalı uygulamalardan kaynaklanan sebeplerle, kendisine yüklenen bu fonksiyonları sağlıklı bir biçimde yerine getirememektedir. Denetim çalışması neticesinde tespit edilen sorun ve eksikliklerin aşağıdaki şekilde özetlenmesi mümkün bulunmaktadır:

a. Kurum’un  “bağlı kuruluş” olan hukuki statüsü, yürütmekte olduğu  “bilirkişilik” hizmeti dolayısıyla sahip olunması gereken “idari ve mali özerklik” niteliğini tam olarak karşılamamakta; “Adli Tıp Kurumu” olan ismi de faaliyet alanını (Adli Bilimler) tam olarak kapsamamaktadır.

b. Adli Tıp Kurumu’nun merkez teşkilatına dâhil olan idari birimler bakımından var olan sorun ve eksiklikler (Başkan yardımcısı sayısının eksikliği, idari birimlerin Yönetmelik ile ihdas edilmiş olması, basın ve halkla ilişkiler birimi ile denetim biriminin yokluğu gibi) hizmetlerin etkin ve verimli bir biçimde yürütülebilmesine imkân vermemektedir.

c. Kurum’un taşra teşkilatlarının kuruluşları tamamlanamamıştır. 15 adet grup
başkanlığının kuruluşu için onay alınmış olmasına rağmen bunlardan 8’i faaliyete geçirilememiştir. Şube müdürlüklerinden 30’unda da hiçbir faaliyet icra edilememektedir.


d. Kurum bünyesindeki Genel Kurul ve ihtisas kurulları, çok çeşitli alanlarda uzmanlığı bulunan çok sayıda üyeden müteşekkildir. Bu kurulların oylama usulü ile karar vermekte olması, üyelerin uzman olmadıkları konularda alınacak kararlara da katılabilmeleri sonucunu doğurmakta olup; bu durum “bilirkişilik” faaliyetinin özüne aykırılık teşkil etmektedir.

e. Adli Tıp Kurumu Kanunu’nda yer alan hükümler, yeni Türk Ceza Kanunu ile
uyumlaştırılmamıştır. Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği, birimlerin çalışma usul ve esasları bakımından ihtiyaca cevap verebilecek kapsam ve mahiyetten uzaktır.
Birimlerin akreditasyonuna ilişkin çalışmalar başlatılmış ise de bu süreç henüz bütün birimler için tamamlanamamıştır.


f. Adli Tıp Kurumu dışında yapılan ve önemli bir kısmına adli tıp uzmanlarının
katılmadığı otopsi işlemleri hem hukuki gereklilikler hem de bu işlemle güdülen amaca erişim bakımından sorunlar yaratmaktadır. Adli  Tıp Kurumu’nda yürütülen otopsi işlemlerinde ise; temel olarak iş yükünün ağırlığı, adli tıp uzmanlarının merkez ve taşra teşkilatında yer alan birimler arasında dengeli şekilde dağıtılmamış olması, taşra birimlerinin yeterli donanıma sahip kılınmamış olması, fiziki imkânların yetersizliği ve yardımcı personelin  (otopsi teknisyen yardımcıları) eğitimsizliği gibi hususlardan kaynaklanan sorunlar mevcuttur.


g. Adli Tıp Kurumu’na gelen işlerin çok önemli bir kısmı, evrak eksikliği, ilgili kişinin muayene için gönderilmemiş olması gibi nedenlerle rapora bağlanamamakta ve dosyalar, müzekkere düzenlenmek suretiyle (eksikliklerin giderilmesini teminen) ilgili adli mercie iade edilmektedir. Bu durum, bir yandan yargılama sürecinin uzamasına bir yandan da (aynı dosyanın tekrar tekrar gelmekte olması nedeniyle) Kurum’un iş yükünün artmasına sebebiyet vermektedir. 

h. Cinsel suç mağdurlarının ruh sağlıklarının, bu eylem nedeniyle bozulmuş olup olmadığının tespitine dair dosyaların sayısında ciddi bir artış ortaya çıkmıştır. TCK’nın konuyla ilgili hükümlerinin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda hukuk ve adli tıp çevrelerinde ortaya çıkmış bir görüş birliğinin olmayışı bu süreçlerin işletilmesinde sorunlar meydana getirmektedir. Ayrıca, cinsel suç mağdurları ile ilgili olarak Kurum’a intikal eden vakalara ilişkin süreçler  (birden çok kez yapılanmuayeneler vb. nedenlerle) çok uzun sürmekte ve mağdurların psikolojik durumları üzerinde olumsuz tesirler meydana getirmektedir.


i. Kurum başkanı ya da ihtisas kurullarının başkan ve üyeleri gibi önemli görevler ifa eden personelin görevden alınma koşulları belirlenmemiştir. Temelde, Devlet Memurları Kanunu’na göre istihdam edilmekte olan Kurum personelinin tabi olduğu ikincil mevzuat bakımından ciddi eksiklikler söz konusudur. Kurum’un tıp dışı alanlarda uzmanlığı bulunan personelinin çalışma koşulları ve görev tanımları bakımından da eksiklikler mevcut olup; bunlar birer kariyer uzmanlık olarak tanımlanmamıştır. Kurum bünyesinde bugüne kadar herhangi bir  “norm kadro” çalışması da yapılmamıştır.

j. Personele ilişkin mevzuat eksikliklerinin yanı sıra, atama ve nakil işlemlerinin yürütülmesinde mevcut hukuki kurallara ve hizmet gereklerine aykırı bazı uygulamalar gerçekleştirildiği tespit edilmiştir


k. İhtiyaç duyulan sayı ve nitelikte uzman personelin yetiştirilmesi sağlanamamakta; yetişmiş uzmanlar ise Kurum bünyesinde istihdam edilememektedir. Bu durum dolayısıyla, Kurum’un hemen hemen bütün birimlerinde ciddi düzeyde personel eksikliği çekilmektedir.  “İkinci görevli” statüsündeki uzmanların kurumda çalıştırılması suretiyle bu eksiklikler giderilmeye  çalışılmakta ise de; bu kişiler de mesailerinin ancak kısıtlı bir bölümünü kurumsal hizmetlerin yürütülmesine ayırabilmektedir.


l. Kurum’un mali işlemlerinin yürütülmesinde de (taşınır mal kayıt-kontrol sisteminin kuruluşu, döner sermaye gelirlerinin tahsisi ile mal ve hizmet alımlarının gerçekleştirilmesi gibi alanlarda) bazı hata ve eksiklikler tespit edilmiştir. 

m. Kurum’un İstanbul’da bulunan merkez hizmet binası, gerek büyüklüğü gerekse havalandırma/ışıklandırma gibi özellikleri bakımından ihtiyacı karşılayamamaktadır. Ayrıca Kurum, teknik donanım bakımından da bazı sorun ve eksikliklerle karşı karşıya bulunmaktadır.

n. Bunların dışında, Kurum bünyesindeki birimlere ya da belirli bir konuya özgü bazı hukuki hata  (sanık ya da şüpheli konumunda olmayan kişilerin de gözlem altına alınmakta olması vb.) ya da sorunlu durumun (izinli olunan dönem içerisinde döner sermaye ödemelerinden yararlanılamaması nedeniyle,  personel izin haklarını kullanmaktan imtina etmekte olması gibi) varlığı söz konusudur.
...
Öte yandan, denetim çalışması neticesinde, Adli Tıp Kurumu’nun mevcut hukuki yapısı ve organizasyon biçiminin hizmetin sağlıklı bir biçimde ifası bakımından uygun olmadığı kanaatine erişilmiş olup; yaşanan olumsuzluklar ile bahsedilen eksiklik ve yetersizliklerin temelinde de esas itibarıyla bu husus yatmaktadır. Nitekim, Rapor’un ilgili bölümlerinde bahsedildiği üzere, Türkiye’de adli bilimler alanındaki yapılanma ve bu bağlamda olmak üzere
Kurum’un mevcut sistem içerisindeki yeri, özellikle üniversite camiası tarafından da tartışılmakta ve;


- Adli Tıp Kurumu’nun kapatılarak bu işlerin bütünüyle üniversitelere
devredilmesi,
- Kurum’un adli bilimler alanında faaliyet yürütecek birimleri akredite etmek görev ve yetkisiyle donatılarak, uygulamadan çekilmesi,
- Adli Tıp Kurumu’nun mevcut fonksiyonlarının kapasitesi güçlendirilmek suretiyle korunması; ancak, üniversiteler ve Sağlık Bakanlığı gibi kurumlarla koordinasyon ve iş birliği arttırılarak, bunların da sistem içerisine fiili olarak daha yoğun bir biçimde dâhil edilmesinin sağlanması


Rapor’un ilgili bölümlerinde yer verilen bilgi ve açıklamalar ile sistemin taraflarınca ortaya konulan görüş ve eleştirilerin analizinden; mevcut sistemin kuruluş ve işleyiş biçiminin ihtiyaca tam olarak cevap veremediği noktasında ortak bir kanaatin var olduğu anlaşılmaktadır.

Nitekim, bilirkişilik müessesesi ve Adli Tıp Kurumu’nun yapı ve uygulamalarına ilişkin yukarıda özetlenen tespitler de bu hususu teyit etmektedir.
Sisteme yöneltilen en önemli eleştiriler ise temel olarak merkezi bir bilirkişilik kurumu şeklinde yapılandırılmış olan Adli Tıp Kurumu’nun, bilirkişilik müessesesi bakımından  nihai kararı verecek merci olarak kabul edilmesi noktasına odaklanmaktadır.


Buna göre yargı organlarınca, bilimsel bir yapı olmaktan çok Adalet Bakanlığı’na bağlı idari bir organ olma hüviyeti taşıyan Adli Tıp Kurumu’na bu türden bir misyon yüklenmiş olması üniversiteleri devre dışı bırakmakta ve bilirkişilik müessesesinin bilimsel temellere oturtulması gereği ile çelişmektedir. Bu durum ayrıca, Kurum’un iş yoğunluğunu arttırarak karar alma süreçlerinde gecikmeler meydana getirmektedir. Bu görüşlere göre ayrıca, bu kurumların sistemin dışında kalması, buralarda bulunan bilimsel  ve teknik kapasitenin atıl kalması sonucunu da doğurmaktadır.

Kaynak: http://www.tccb.gov.tr/ddk/ddk46.pdf

DEVAM EDECEK...
şeklinde özetlenmesi mümkün olan, çok sayıda ve değişik mahiyette öneriler gündeme getirilmektedir.
 
 
 

Hiç yorum yok: